16 mayıs 2009
AKP Diyarbakır millet vekili İlhan arslan yaptığı açıklamada yani zırvalamasında;
Dağlara yazılmış olan "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" yazılarının hemen silinmesi gerektiğini, Kürtçe tv yayının tamemen özel tv lerde olmak üzere serbest bırakılması gerektiğini ve imralıdaki köpeğin yanına başka tutuklularında konmasını dile getirdi. Koruculuk sisteminin bir şemilde lavedilmesini ve kürt açılımında politikalarında DTP nin mutlaka muhatap alınması aksi tatirde bir çözümün olamıyacağını söyledi.
Radikal gazetisi yazarlarından Cengiz ÇANDAR bu günkü yazısında;
Başbakanın Baküde yaptığı konuşmalara adeta isyan ediyor ve haddini aşarak " İşgal bitmeden kapıların açılamıyacağını" sözünü ağır bir şekilde eleştiriyor.
Eğer, Türkiye’nin Ermenistan kara sınırının ‘Dağlık Karabağ’ın işgali’ nedeniyle kapandığını zannediyorsanız ve açmak için ‘Dağlık Karabağ sorununun çözümü’ şartını getiriyorsanız, o sınırı sittin sene açmayacaksınız demektir.
"O zaman da sorarlar, “Peki, siz bir buçuk yıl Cenevre’de Ermenistan ile görüşmelerde dalga mı geçtiniz?”
Daha önemlisi şu soru gelir: “İlan etmenizin üzerinden daha bir ay bile geçmemiş olan ‘yol haritası’ var mı, yok mu? Resmen ilân ettiğiniz ‘yol haritası’ geçerli mi, değil mi?”
Zira, ‘yol haritası’ geçerliyse, Tayyip Erdoğan’ın Bakû konuşması geçerli olamaz. Yok, Tayyip Erdoğan’ın Bakû konuşması geçerliyse, o takdirde bir aya yakın bir süre önce ilan edilen ‘yol haritası’ çöpe gitmiş bir dış politika belgesinden ötede bir değer taşımamaktadır."
Malum yazar işgalin kesinlikle bitmiyeceğini vurguluyor ve işgalin bitmemesine değil kapının açılmayacak olmasına kahroluyor ve adeta köpürüyor.
Başbakının Bakü konuşmasını bir şov<olarak değerlendiriyor.
Taraf gazetesi(bu gazetinin tarafı Türk milleti ve devleti değil) yazarlarından Ahmet ALTAN bu günkü yazısında;
Savcılar, beş DTP’li milletvekilinin ifadelerini almak istiyorlar.
Bu milletvekillerinin işledikleri suçların “devlete karşı suçlar” olduğunu söyleyerek “dokunulmazlık kapsamına” girmediğini iddia ediyorlar.
Bir gariplikler zinciri başlıyor böylece.
Milletvekillerinden birinin “ifadesinin alınması” için neden gösterilen suçu ise “Sayın Öcalan” demiş olmasıydı.
Birine “sayın” demek nasıl suç olabilir, o başlıbaşına bir muamma ama…
Asıl matrağı, geçen gün bir mahkemenin “Sayın Öcalan” sözlerinin suç olmadığına karar vermiş olması.
Mahkeme “suç değil” diyor ama savcı “yok, yok” diyor, “siz anlamazsınız, bu suç.”
Tabii, işin bir de epeyce “vahim” yanları var.
Mehmet Ağar ve Sedat Bucak “terör çetesi kurmak” suçundan yargılanıyorlar.
Ama onlar milletvekiliyken hiçbir savcı “onların ifadesini alacağım” dememişti.
Hiçbir savcı “terör çetesi kurmayı” devlete karşı suç saymamıştı.
“Terör çetesi kurmak” devlete karşı işlenmiş suç değil ama birisine “sayın” demek devlete karşı işlenmiş suç.
Burada, önemli olanın “yasa” değil “adam” olduğunu görüyorsunuz açıkça.
Ağar ne yaparsa yapsın dokunulmaz çünkü o “devletin” adamı.
DTP’li milletvekillerine dokunulur çünkü onlar halklarının ve muhalefetin adamı.
Şimdi buna hukuk mu diyeceğiz
Yeni Şafak Gazetesi malum Yazarı Fehmi KORU bu günkü yazısında,
Deniz Feneri davasından dolayı CHP ye ateş püskürmekte ve "onlar insan değildir." diyerek CHP nin "Deniz Feneri" davasını Türkiyeye taşımasını eleştiren KORU, iddiaların temelsiz ve alsız olduğundan dem vurarak adeta huhuku ve adaleti göz ardı ederek bu davanın açılmasının bile çok yanlış olduğu ortaya koyuyor.
Eğer ortada bir soygun yoksa Fehmi KORU neden bu kadar hiddetleniyor nihayetinde adalet ne olduğunu gün yüzüne çıkaracak,
Fehmi KORU' ya sormak gerekir almanyada açığa çıkan^"Deniz Feneri" VURGUNUNDA T
ÜRKİYE AYAĞINDADA BİR ŞEYLER VARSA NE OLACAK?