UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

UlkuGulu.Hareket-Forum.Net

ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz
 
Başbuğumuzun Dini Yaşantısı Anasay11AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Başbuğumuzun Dini Yaşantısı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SANCAK
Başbuğumuzun Dini Yaşantısı Yoneticiun8
SANCAK


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 921
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 23/11/85
Yaş Yaş : 38
Nerden Nerden : Doğum:AfyonKarahisar İkamet:Antalya
İş-Meslek İş-Meslek : Muhasebeci
İsim İsim : KAMİL
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 06/02/09

Başbuğumuzun Dini Yaşantısı Empty
MesajKonu: Başbuğumuzun Dini Yaşantısı   Başbuğumuzun Dini Yaşantısı Icon_minitimeC.tesi 14 Şub. 2009 - 20:21

Alparslan Türkeş’in 9 yıl boyunca yakın korumalığını yapan Veysel Aydoğan, Başbuğ Türkeş’i anlatırken “Bir gün olsun sabah namazına kalkmadığına şahit olmadık” diyor.

Yıllarca, Türkeş’in yanıbaşında olan Veysel Aydoğan, Başbuğ’un bir toplantıda Oğuzhan Asiltürk’ün, AP için ‘lağım suyu’ benzetmesine çok kızdığını, onun tepki vermesi üzerine de tokatı yapıştırdığını söyledi

Alparslan Türkeş’in 9 yıl boyunca yakın korumalığını yapan Veysel Aydoğan, Tercüman’a Başbuğ’la ilgili bilinmeyenleri açıkladı. Türkeş’e bağlılığını her fırsatta dile getiren Aydoğan, ‘Türkeş, birçok sol örgütten ölüm tehditleri aldı, fakat hiçbir zaman korkmadı’ dedi. Türkeş’in ceza olarak kıldırdığı teravih namazından, Oğuzhan Asiltürk ile arasında geçen diyaloga kadar birçok bilinmeyeni Tercüman’a anlatan Aydoğan, dinine ve vatanına bağlı iyi bir lider olarak tanımladığı Türkeş’in aynı zamanda otoriter bir yapısı olduğunun altını çizdi.

İhtilalin Olcağını Başbuğ'a Söylendi

Başbuğ’un ihtilal günlerinde en yakınındaki isimlerden biri olan Aydoğan, o günleri şöyle anlattı: ‘Başbuğ, ihtilalin Türk milliyetçiliğini çektiği işkenceden, cefadan kurtaracağını umut ediyordu. ülkücüler devlete karşı değildi. ‘Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü korumaya çalışan, ülkesini seven insanlara ihtilal ne yapar?’ diye düşünüyordu. Cevat Doğan, 11 Eylül akşamı Başbuğ’un yanına geldi. Bize Başbuğ’a çok önemli haber getirdiğini söyledi. Cevat Doğan, beni dışarı çekti, ‘Bu akşam ihtilal yapacaklar dikkatli olun, Başbuğ’a onu haber vermeye geldim’ dedi. Daha sonra Başbuğ’un yanına girdi ve ona da bunu iletti. Başbuğ, daha sonra odadan çıkarak yanımıza geldi. ‘Bu akşam ihtilal yapacaklarmış, inşallah memleketimize hayırlı olur. Ancak en iyi ihtilal, en kötü demokrasiden daha kötüdür’ dedi. İhtilal olacağını bildiği halde yüzünde hiçbir tedirginlik görmedim.’

Başbuğ'a "Kaçıralım" teklifi

‘Türkeş ihtilal taraftarı değildi; fakat ihtilale karşı koyma niyeti de yoktu’ diyen Aydoğan, sözlerine şöyle devam etti:

‘11 Eylül gecesi hava iyice kararmıştı. Konya yolundan Oran’a döndüğümüzde üç resmi üniformalı askerin yolda bizi beklediğini gördük. üçü de yüksek rütbeli askerlerdi. Arabayı kenara çektik. Başbuğ’a ihtilal olacağını söyleyen askerler, ‘Seni alalım, götürelim, saklayalım, kaçıralım’ dediler. Aralarından biri, ‘Başbuğum ayaklarını öpeyim, sen kendine ait değilsin, sen Türk dünyasına, sen ülkücülere aitsin’ dedi. Başbuğ bu teklife çok sinirlendi, ‘Ben suçlu değilim, vatan haini değilim. Ben vatanımdan kaçmam’ dedi ve onları reddetti.

Gençlik Kollarına Haber Yolladı: "Gerekirse yakın"

Eve gelindiğinde yanında Yaşar Okuyan da vardı. Neler yapılacağını konuşuyorlardı. Bana partiye ve gençlik kollarına gitmemi ve onları uyarmamı söyledi. Birilerinin oralara bir şeyler koyarak, MHP’ye iftira atabileceklerini düşünüyordu. ‘çok dikkatli olsunlar, en ufak çivi dahi bulundurmasınlar. Hatta gerekiyorsa bir tüpü açıp orayı yaksınlar. Biz kendimizden eminiz fakat başkaları bir şeyler koyabilir’ diyordu. Gençlik kollarındaki arkadaşlara olabilecekleri anlattım. Onlar da kendilerinden çok eminlerdi. ‘Bizde yasa dışı bir şey yok’ diyorlardı. Suç unsuru olabilecek bir şeyler konulmuş olabilir diye bizzat kendim her yeri didik didik aradım. Bir şey olmadığı için oraları yakmaya gerek görmedik. O sırada kendimizi bile iğneden ipliğe kadar aradık.’

"Bülent ve Rahşan Ecevit’i askeri araca bindirdiklerini gördüm."

Türkeş ile birlikte o geceyi geçirmek için Halil Şıvgın’ın evine gittiklerini söyleyen Aydoğan, orada çok fazla kalmadıklarını ve başka bir yere gittiklerini belirtti. O gece yaşadıklarını hala unutamadığını aktaran Aydoğan, şu ifadeleri kullandı:

‘Bana, ‘Oğlum evleri de arayabilirler, sen eve git ve orayı kontrol et, bize de haber getir. Oradaki arkadaşlara ihtilal olacağını ve dikkatli davranmalarını söyle’ dedi. Fakat Oran’a yaklaştığımda bir araba konvoyunun geldiğini gördüm. Biraz daha yaklaştıktan sonra askerlerin geldiğini gördüm. Veysel Karani Caddesi’nin başında araba konvoyu durdu ve askerler indi. Koşar adım Oran’a girdiler. Askerler, aynı anda Oran’daki bütün siyasilerin evlerine dağıldılar. Ben, arkadaşlara ihtilalin olacağını haber veremedim. Askerleri görünce kendimi Başbuğ’un evi ile Ecevit’in evi arasındaki ormanlığa attım. Yere uzandım ve olup bitenleri izlemeye başladım. Bülent ve Rahşan Ecevit’i askeri araca bindirdiklerin gördüm. Ecevit’in üzerinde bir mont, başında da beyaz bir şapka vardı.

"Şimdi Hesap Ver Bakalım Türkeş Efendi"

Daha sonra, bulunduğum yerden Başbuğ’un evine sürünerek yaklaştım ve olan biteni izlemeye başladım. O zamanki Sıkıyönetim Komutanı elinde silah, arkasında askerlerle birlikte eve girerken bir yandan da, ‘Şimdi hesap ver bakalım Türkeş Efendi’ diye bağırıyordu. Evde kimse yoktu, eşyaları dışarı atıyorlar, camları kırıyorlardı. Bizim görevli polisleri de dövüyorlardı. Hatta aralardan birini çok kötü dövdüler, kaldırıp kaldırıp yere vurduklarını gördüm. Dövenler asker değil, subaylardı. Beni de yakalayacaklar korkusu ile neredeyse toprağın altına girecektim. Oradan bir şekilde kaçtım ve Başbuğ’un yanına gittim. Olan biteni kendisine anlattım. Bir hafta sonra beni yakaladılar ve Mamak Askeri Cezaevi’ne götürdüler.’

İlahiyatçılar Türkeş'e Namaz Kıldırmak İstemediler

Ramazan ayı içerisinde gerçekleştirilen bir Erzurum ziyaretinde yaşadıklarını hiç unutamadığını söyleyen Veysel Aydoğan, o gün yaşananları şöyle aktardı:
‘Erzurum il başkanının evinde akşam yemeğini yedik. Evin salonu teravih namazı kılmak için müsaitti. Başbuğ, Erzurumlu İlahiyat Fakültesi mezunu Yılmaz Saka’yı teravih namazını kıldırması için çağırmamızı istedi. Bunu duyan Yılmaz, ‘Ben Başbuğ’un önünde nasıl namaz kıldırırım’ dedi. Bunu duyan bir başka İlahiyatçı Lokman Abbasoğlu da ‘Türkeş’in önünde nasıl namaz kıldırırım?’ ifadesiyle ortalıkta görünmedi. Namaz kıldırmaya ehliyetli kişiler, Başbuğ’a olan saygılarından dolayı onun önünde namaz kıldırmaya cesaret edemediler. Bunun üzerine Başbuğ, imam cüpbesi ile sarığını istedi. ‘Bakın şimdi ben size nasıl ceza vereceğim’ dedi. Başladı namazı kıldırmaya. O kadar yavaş namaz kıldırdı ki, oradakilere saatlerce namazla işkence yaptı.’

çok yürekli bir insandı

Türkeş'in sol gruplar için büyük bir hedef olduğunu ve sık sık onlardan ölüm tehditleri aldığını belirten Aydoğan, ‘Başbuğ, çok yürekli bir insandı ve tehditlerden korkmazdı’ ifadesini kullandı. Aydoğan, ‘CHP Ankara il binasında bazı dokümanlar yakalandı. O dokümanlarda Başbuğ’un ne zaman, nerede, ne yaptığını ve yol güzergahlarını gösteren ayrıntılı bir rapor ele geçirildi. Başbuğ, buna rağmen hiçbir zaman yolunu değiştirmedi. Bizlere sürekli, ‘Köpekten kaçarsak, köpek üzerine daha çok gelir’ derdi. Başbuğ’un tek güvendiği imanıydı. Allah’ın onu koruyacağına inanırdı’ dedi.

Türkeş Sabah namazını kaçırmazdı

‘Başbuğ’un bir gün olsun sabah namazına kalkmadığına şahit olmadım’ diyen Aydoğan, Türkeş’in sabah namazından kahvaltı saatine kadar Kur’an okuduğunu, daha sonra devlet ve parti işleriyle ilgilendiğini belirtti. Türkeş’in Kur’an okurken Türkçe notlar tuttuğunu ifade eden Aydoğan, yaşadığı bir anıyı şöyle anlattı: ‘Başbuğ, Kur’an’dan çıkardığı manaları Türkçe notlar halinde kağıda dökerdi. Bunları belirli bir süre sakladıktan sonra da yaktırırdı. Başbuğ, bir gün yine Kur’an okurken tuttuğu notları yakmamı söyedi. Bunun üzerine ben de; ‘Başbuğ’um bu yazdığınız notları kitap haline getirip yayınlasak iyi olmaz mı?’ dedim. Onun cevabı ise; ‘Oğlum benim Kur’an’dan anladığım şey, okyanustan ceviz kabuğu ile su almak kadardır. Benim Kur’an’dan çıkardığım anlam o kadardır. Kur’an’a kimse Türkçe tam anlam veremez’ şeklinde olmuştu

Asiltürk’e çok ama çok kızdı

Veysel Aydoğan, Türkeş’in Milli Selamet Partisi ile hükümet ortağı olduğu yıllarda yaşanan ilginç bir olayı ise şöyle anlattı: ‘Başbuğ, hükümet ortağı partinin üyeleriyle bir toplantı yapıyordu. Toplantı salonunun kapısı açıktı ve biz içeride olanları görüyorduk. O zamanlar ‘Adalet Partisi ile MHP birleşsin’ diye bir fikir ortaya atılmıştı. Zamanın yazarlarından Necdet Sevinç, ‘Lağım suyu ile pınar suyu birleşmez’ diye bir yazı yazmıştı. Oğuzhan Asiltürk, AP ile MHP’nin arasını bozmak için bu sözü toplantı sırasında söyledi. Bunun üzerine Başbuğ birden bire celallendi. ‘Bunu niye gündeme getiriyorsun. Bir gazeteci bunu yazmış. Bunu yazan adam partinin üyesi mi?’ dedi. Asiltürk elini sallayarak ‘Hadi ya sende’ dedi. Bunun üzerine Başbuğ, Asiltürk’e yaklaştı ve okkalı bir tokat attı.

Sabah namazını kaçırmazdı!
En yakınındakiler, Başbuğ Türkeş'in ibadet hayatını anlattı. Türkeş'in sabah namazı ile başlayan gününden hatıralar...
En yakınındakiler Başbuğ Türkeş’i anlatırken “Bir gün olsun sabah namazına kalkmadığına şahit olmadık” diyorlar. Türkeş sabah namazından kahvaltı saatine kadar Kur’an okur, sonra devlet ve parti işleriyle ilgilenirmiş. Kur’an okurken Türkçe notlar tutan Türkeş, kur’an dan çıkardığı manaları Türkçe notlar halinde kağıda döküp, bunları beli bir süre sakladıktan sonra yaktırırmış. Yakınları, Başbuğ’un Kur’an okurken tuttuğu notları yakmak yerine bir kitap haline dönüştürmesini önermişler, Türkeş’in cevabı ise “Benim Kur’an dan anladığım şey, okyanustan ceviz kabuğu ile su almak kadardır. Benim Kur’an dan çıkardığım anlam o kadardır. Kur’an’a kimse Türkçe tam anlam veremez” olmuş...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://ulkugulu.yetkin-forum.com
 
Başbuğumuzun Dini Yaşantısı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» DİNİ HİKAYELER...
» BAŞBUĞUMUZUN MEKTUBU
» BAŞBUĞUMUZUN SON BEYANATI
» BAŞBUĞUMUZUN DEMECİ...
» BAŞBUĞUMUZUN İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net :: Yolumuzu Aydınlatanlar :: Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ-
Buraya geçin: