Bizim yeğen Ahmet İstanbul'a Alim, Gerçek Din Adamı bir Hoca'ya (sakın Fethullah anlaşılmasın) okumaya gider, Uzun süre okuduktan sonra tüm dersleri aldığını sanarak Hocasına !...
"Hocam, Aldığım bu kadar ders yeter, Artık daha fazla okumak istemiyorum" teklifini yapar...
Hocası bu teklife olumlu bakmaz ve "Ahmet bir dersin daha var oda Siyaset ilmi, Onuda al" teklifini yapar. Ama Ahmet'e bu teklifini bir türlü kabul ettiremez.
Yeğen Ahmet artık Devletten görev beklemektedir...
Ve Ahmet Genç Vali olarak M. Akalan Köyüne atanır. Göreve başlamak üzere Ankara'dan yola çıkar Çöreler Köyüne geldiği zaman günlerden Cuma'dır ve vakit yaklaşmıştır. Karar verir Çörelerde hem biraz istirahat etmek, hemde Cuma Namazını ifa etmek için mola verir. Abdestini alır ve Camiye girer, ama kimse Vali olduğunu bilmemektedir.
İmam Efendi Hutbe okumaya başlar, başlar ama bıçağın sağıda soluda kesmektedir. Ne Ayetleri doğru ifade ediyor ne de Hadisleri doğru ifade etmemektedir. Genç Vali Ahmet dayanamaz ve ayağa kalkarar "Hocam az önce bir Ayet'ten bahsettin Kuran-ı Kerim'de böyle bir Ayet yok, Bir Hadis'ten bahsettin böyle bir hadiste yok" diyerek Hoca'ya bir çift söz eder.
Cemaat içinde Hoca'nın karizma çizilmiştir ve karizmayı bir şekilde kurtarmalıdır ama nasıl ?...
Çaresinide çabucak bulacaktır.
Cemaata döner ve sorar ; "Ey Cemaat siz beni bilirmisiniz" ?... Cemaat, Hep bir ağızdan biliriz tabiki hocam, Kırk yıldır bana inanıp arkamda Namaz kılarmısınız ?... Cemaat gene hep bir ağızdan tabiki sana inanır güvenir ve arkanda Namaz kılarız Hocam" diye cevap verirler.
"İşte görüyormusunuz, Sizlerin inanıp güvendiğiniz, kırk yıldır arkasında Namaz kıldığınız Hocanıza genç bir yeni yetme nasılda ders veriyor. İşte İslamın içine fitne sokmaya çalışan fitnebaz" diyerek Cemaatı genç Vali'ye karşı kışkırtır.
Cemaat hepbirden Genç Vali'ye güzel bir sopa çekerler ki sormayın gitsin.
Sopayı yiyen genç vali Cami'den çıkar ve nerde hata yaptığını düşünmeye başlar, Fakat nerde hata yaptığını bir türlü bulamaz ve oradan geri dönerek doğru İstanbul'a Hoca'sına gider. Hoca'ya durumu aktarfdığında Hocası kendisine der "Oğlum ben sana söyledim, Siyaset İlminide alacaksın" der.
Bizim Genç Vali Ahmet iki yıl daha okuyarak Siyaset İlminide alır ve tekrar görev yerine ulaşmak üzere yola koyulur, Gene Çöreler Köyüne geldiğinde gene günlerden Cuma ve vakit yaklaşmaktadır. Abdestini alır ve Cuma Namazını ifa etmek
Gene İmam Efendi Hutbeye çıkar gene başlar sallamaya, bıçağın sağıda soluda kesmektedir. Genç Vali Ahmet gene dayanamaz ve ayağa kalkarak Cemaata döner !...
"Ey Cemaat beni bilirmisiniz ?"
"Biz seni nerden bilelim, Misafir olmalısın" diye cevap verirler.
Genç Vali hatırlatır,
"Hani iki sene önce burada bir genç dövmüştünüz hatırlarmısınız ?"
"Ooooo dövdüğümüz adamı hiç unuturmuyuz"
"İŞte iki sene önce dövdüğünüz o genç benim. Buradan ayrıuldım ve iki senede ancak aklım başıma geldi. Geçenlerde de sizinle ilgili müjdeli bir rüya gördüm ve o rüğyamı sizlere anlatmak için kalkıp ta buralara kadar geldim" der.
Müjdeli Rüya merakı saran Cemaat, "Anlat bakalım anlat" diye homurdanmaya başlarlar.
Genç Vali anlatmaya başlar;
"İnanıp güvendiğiniz, arkasında Namaz kıldığınız bu Alim, İlim irfan adamı bu İmamınızın arkasında kırk yıl Namaz kılan Cemaatın öbür dünyada doğrudan Cennet'te gördüm, Hele hele böyle bir İmamın sakalından bir tel kopartan Cemaatın her biri Cennet'te Peygamber Efendimizin Sağ tarafında yer aldığını gördüm" diye rüyasını anlatır.
Cennette Peygamber (s.a.v) Efendimizin Sağ tarafında yer alabilmek için İmamın Sakallarına hucum eden Cemaat bir tel bir tel derken Ne Ayeti doğru ifade eden, ne Hadislerden haberi olmayan İmam Mefta olur kurtulur.
Hepinize Sevgiler, Saygılar,
ATK.
(Not : Bazı kelimeler mecazi anlamda kullanılmıştır.