OCAĞIN ATEŞİ
Gül âteş gülbün âteş gülşen âteş cûybâr âteş
Semender-tıynetân-ı aşka bestir lâlezâr ateş.
(Şeyh Galip)
Burası şuur sahibi vatan âşıklarının sofrası. Bu
sofrada kimi zaman dert pişer, kimi zaman sevinç, kimi zaman hüzün, kimi zaman
neşe. Ama sofranın olmazsa olmazı, tuzu biberi aşktır, muhabbettir. Bu sofrada
gönülleri bir arada tutan gönüllerin birliğidir. Yenilenin önemi yoktur bu
sofrada. Mühim olan sofradakini dert de olsa, sevinç de olsa paylaşmaktır. Çok
şükür ki paylaşıyoruz.
Bu sofranın aşı "ocak"ta pişer. Bu sofradakiler ocağın ateşini
gönüllerindeki ateşle, gönüllerindeki ateşi ocağın ateşiyle tutuştururlar. Bu
ocak öyle bir ocaktır ki; isi, dumanı olmaz.
Hiç dûdmân-ı meykededen gayrı Nabiyâ
Bezm-i cihânda var mı bir âteş ki dûdu yok. (Nâbî)
Bu sofranın etrafında hilâl olup diz kıranlar ateşten gömlekler giyen
gönlü Ergenekon'dan ateşlilerdir. Onlar, adlarına "ülkücü" denildiği
günden beri ateşten gömlek giydiklerini bilirler. Bu ateş onları yakar, yakar
ama kül etmez. Onlar yandıkça ocağın ateşi artar, ocağın ateşi arttıkça da
onlar artar.
Burada yanan ocağı hepimiz görüyoruz. Sizce bu ocak söner mi? Söner diyen varsa her ülkücü olduğu yerden
yüreğindeki ateşle şöyle haykırmalıdır: “Ben varken sönmeyecektir!”
Bir tek yürekte, bir tek kıvılcım olduğu müddetçe
Nizam-ı Âlem, İlâ-yı Kelimetullah davamız devam edecektir.
Ocağımıza halel getirirsek; gök girsin, kızıl çıksın!
Ülkücüyüm; çünkü Allah beni Müslüman ve Türk
olarak yarattı.
Ülkücülük, benim yüce yaradana şükrümdür.
Arslan KURTALP