Sedat PEKER'den Nazlı Ilıcak'a Mektup
Sedat PEKER, Nazlı Ilıcak'a gönderdiği mektubunda, Yusuf Altay'ı, kendisinin azmettirmediğini, bu kişinin ''gasp ve dolandırıcılıktan'' dolayı uzun zaman arandığını, hakkında, ''uyuşturucu, suç işlemeye tahrik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, terör amaçlı tehdit ve emniyeti suistimal'' gibi çeşitli iddialar bulunduğunu, bu yüzden de Altay'ın birçok davadan yargılandığını hatırlatıyor. NAZLI ILICAK
Sedat PEKER, mektubuna, önceleri yargılandığı ve takipsizlik kararı aldığı bir suçtan dolayı yeniden tutuklandığını belirterek başlıyor: “ Hakkımda daha önce Ümraniye Savcısı Ahmet Kabataş'ın takipsizlik kararı mevcutken, aynı dosyadan tutuklanmış olmam kanuna aykırıdır. Öncelikle şunu belirtirim ki, gıyabi tutuklama kararımı öğrendikten sonra, hukuk devletine inanan her normal vatandaş gibi, tutuklama kararının vicahiye çevrilmesi için, avukatlarımla birlikte adliyeye teslim olmaya geldiğimde, Organize Şube'nin bazı yetkilileri tarafından adliyeden çıkarılıp zorla arabaya bindirildim. Beni bindirip adliyeden uzaklaştırmaya çalıştıkları aracın içerisinde, daha önceki tarihlerde Organize Şube'nin bazı yetkilileri hakkında yaptığım şikayetleri geri almam için kötü muameleye tâbi tutuldum''
Organize Şube'nin işbirliği
Sedat Peker'in şikayet ettiği organize şubenin bazı yetkilileri şunlar:
1- Serdal Akça, Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nde baş komiser,
2- Mesut Şahin, aynı yerde baş komiser,
3- İbrahim Emre, aynı yerde komiser.
Sedat PEKER, Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı'na şikâyetinde, adı geçen bu kişilerin, Yusuf Altay ile birlikte kendisine karşı komplo düzenlediklerini, oysa o tarihte Yusuf Altay'ın gıyabi tutuklu olarak arandığını, söz konusu polis memurlarının, gıyabi tevkifin infazı için gereğini bilerek yapmadıklarını, dolayısıyla görevlerini kötüye kullandıklarını ileriye sürmüştü. Fatih Cumhuriyet Savcısı Zafer Sercan Yetişer , Sedat PEKER'in başvurusu üzerine iddianame düzenleyerek bu konuda dava açmıştı. Savcı, yapılan soruşturma sırasında, Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nde görev yapan Baş Komiser Serdal Akça'nın Yusuf Altay ile 20.03.2004 tarihinden, Yusuf Altay'ın yakalandığı gün olan 07.05.2004 tarihine kadar, 64 kez cep telefonu ile irtibat kurduğunu telefon kayıtlarından tespit etmişti.
Sedat PEKER, Nazlı Ilıcak'a gönderdiği mektupta, Organize Şube'de görevli bazı kişilerin, hakkında yaptığı şikâyetleri geri alması için gördüğü kötü muameleyi Adli Tıp'ta belgelediklerini hatırlatıyor: “ Adli Tıp'tan avukatıma 15 gün, şahsıma da 7 gün rapor verildi, polisin yaptığı bu uygulamadan dolayı İstanbul Savcılığı, yetkililer hakkında işkence iddiasıyla tahkikat başlattı'' diyor.
Yusuf Altay'ın eşi ve ortağı komployu açıklıyor
Sedat PEKER, çeşitli suçlardan dolayı aranan, mahkûm olan, ceza evlerinde bile yatan Yusuf Altay ile hiçbir ilişkisi olmadığını vurgulayarak mektubunu şöyle sürdürüyor: “ Bu şahsın, ismimi kullanmak suretiyle Türkiye'nin en büyük sanayicilerinden birini gasp ettiğini öğrendiğimde, o iş adamına, Yusuf Altay'ı hiç tanımadığımı, böyle bir durum varsa hemen şikâyet etmelerini söyledim. Daha sonra bu şahsın, Atilla Ekser isimli sanayici tarafından şikâyet edildiğini ve yaptığı eylem hakkında her türlü bilginin emniyete bildirildiğini duydum. Aynı anda, İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesince gıyabi tutuklu olarak aranırken, yapılan bu şikâyet neticesinde bile, polisin bu kişiyi gözlem altına almamasına şaşırmış ve ismimin kullanılmasından dolayı, istemeden de olsa, olaya dahil olduğumdan, sonucu ben de beklemeye başlamıştım. Daha sonra, Yusuf Altay'ın eşinin konuyu bir mecliste konuşması üzerine, meseleyi öğrendik. Yusuf Altay, Organize Şube'nin bazı üst yetkilileriyle işbirliği yaparak hakkımda komplo kurup, ifade verdikten sonra başımın derde girmesini sağlayacak, başımın dertte olduğunu bana hissettirecek, hastalığımdan dolayı cezaevinde yatmayı göze alamayacağımı düşünüp ifademi değiştirmek için, benden 5 milyon dolar talep edecekmiş. Bu husus, imam nikâhlı eşinin, Fatih Savcılığı'na verdiği ifadeyle sabittir. İmam nikâhlı eşin ifadesini, Mustafa Bozdağ isimli ortağı da, savcılığa verdiği ifadede doğrulamaktadır.''
Sedat PEKER, her üç tanığın da ifadesinin ortak noktasını şu şekilde açıklıyor: “ Yusuf Altay'ın hakkında gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen, Organize Şube'de görevli polis memurları Mesut Şahin, Serdal Akça ve İbrahim Emre, aranan bu şahsı tutuklamak bir yana onunla işbirliği yaparak benden para sızdırmaya çalıştılar.''
''Devletten büyük değilim''
Sedat PEKER, hakkında takipsizlik kararı olmasına rağmen aynı suçtan tutuklandığını mektubunun sonunda tekrarlıyor ve tutuklanmasına Mehmet Erol Ekenleroğlu'nun gizli tanıklığının yol açtığını belirtiyor. Sedat PEKER, Ekenleroğlu'nun gizli tanıklığının kabul edilemeyeceğini, çünkü bu kişinin, Yusuf Altay'ın da halen tutuklu olarak yargılandığı Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde silâhlı gasp suçundan yargılandığını ve yaklaşık 1 senedir gıyabi tutuklu olarak arandığını ifade ediyor.
Sedat PEKER, hukuk devletine bağlı olduğunu, kendisini devletten büyük görmediğini, bu gibi haberlerin özellikle yaptırılarak, hakkında antipati yaratılmaya çalışıldığını ileri sürüyor: “Ben, devletten büyük olduğumu düşünecek kadar iğrenç bir insan olsam 'Allah korusun', bu cümleyi söyleyerek, tüm devlet görevlilerinin düşmanlığını kazanacak kadar aptal değilim. Kafkas asıllı bir Karadeniz Türk ailesinin ferdiyim. Zamanında, atalarımın orada bir devlet kaybettiğinin bilincinde olarak, belirtirim ki, benim kendimi devletten büyük görmem mümkün değildir. Aslında, adliyeye geldiğimde şahsıma yapılan muamele, bu yetkililerin kendilerini kanunlardan büyük gördüklerinin bir kanıtı değil mi? Gençliğimin ilk yıllarındaki şiddet kullanma düşüncelerimden vazgeçerek, normal bir hayat sürebilmek için, 10 yıldır mücadele etmekteyim. Hukukun temeli, kişiyi topluma geri kazandırmak, normal hayatına döndürmektir. Suçsuzluğumu en ufak bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde kanıtlayacağıma inandığım için, savunmamı avukatım olmadan kendim yapacağım. Savunmamı hazırlarken okuduğum bir cümleyi sizinle paylaşmak isterim: “ Yasak ağacın meyvesi acı olur''. Benim bu cümleden anladığım, hile ve komplolarla, yalancı beyan ve yalancı şahitlerle mahkemeler ve savcılar yanıltılarak hazırlanmış olan polis soruşturma evraklarının hakkaniyet ve adaleti yansıtmayacağıdır.''
* * * * * * *
Tanık Zaide Özcan'ın( Yusuf Altay'ın imam nikâhlı karısı) ifadesi: Yusuf Altay ile 5 yıldır beraberim. Mart, Nisan aylarında bir gün eve ağzı burnu kan içinde geldi. Sorduğumda Sedat PEKER'in adamlarıyla kavga edip dövüldüğünü anlattı. Avukatı Halil İbrahim Serbest'i çağırdık geldi. Avukat, Yusuf'a bu işten en azından 5 milyon dolar kazanırsın dedi ve İstanbul Organize Suçları aradı. Sonrada Yusuf'la birlikte şubeye gitti. Ben tutuklanacağını sanıyordum, çünkü aranıyordu. Onu tutuklamadılar. Yusuf bana şubede çok iyi karşılandığını övünerek anlattı. Benden Sedat PEKER aleyhine ifade vermem istendi, Serdal Baş Komiser, Sedat PEKER'in, Yusuf'u döverek tehdit ettiğini, Yusuf'un arandığı olayların arkasında aslında Sedat PEKER'in bulunduğunu söylememi benden istedi. Bir gün, Bağdat caddesinde gezerken, bir oto galerisi gördüm; içinde pahalı bir araba vardı, Yusuf, 2.5 milyon dolarla bunlardan çok sayıda alabileceğimi söyledi. Ben, 'hani 5 milyon dolardı, fiyatın mı düştü' diye sordum, Yusuf bana diğer 2.5 milyon doları Serdal, Mesut, İbrahim ile paylaşacağını belirtti. Günlerden bir gün, Serdal Baş Komiser Yusuf'u arayıp olayın patladığını söyleyerek, acil şubeye çağırdı. Elinde selpak kağıdına yazılmış bir takım notlar vardı. O notlardan okuyarak, bana ifadesini kaleme aldırdı. Kendisinin Sedat PEKER tarafından yönlendirildiğini belirten ifadesini ben yazdım. Bu ifadenin düzenlenmesi sırasında telefonla Yusuf, sık sık, Serdal Baş Komiserle görüşüyordu.
Tanık Mustafa Bozdağ'ın ifadesi: “ 2003 yılının Ekim ayında Yusuf Altay ile tanıştım, kendisi ile tekstil işinde bir ortaklığımız oldu. Ama zaman içinde bu şahıs beni tehdit ederek zorla benim ve şirketimin parasını alıp kendi menfaatine kullandı. Serdal isimli bir polis memuru ile telefonla konuşuyordu, bana Sedat PEKER'den ve Makro Tekstil'in sahibi Atilla Ekser'den yüksek miktarda para koparacaklarını, bunu organizede ki görevlilerle paylaşacaklarını övünerek anlatıyordu. Sık sık Serdal Baş Komiser ile görüşüyordu. Bir keresinde şirketteki bilgisayarda, 7-8 sayfalık içeriğini çok iyi bilmediğim bir yazı hazırladı. Bunu hazırlarken, sık sık, Serdal Baş Komisere danıştı. Benden zarf istedi, beyaz zarfı beğenmedi, sarı zarf olması lazım dedi. Sarı zarfa koyduk, yazı 'Tantun Kurye' isimli bir firma marifeti ile organize şubeye gönderildi.''
* * * * * *
Yusuf Altay silâhlı gasp suçundan Üsküdar Ağır Ceza'da yargılanıyor.
Makro Tekstil A.Ş'nin sahibi Atilla Ekser'in, Yusuf Atalay'ı suçlayan ifadesi üzerine, Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Yusuf Altay aleyhine dava açıldı. Cumhuriyet Savcısı İskender Görgülü'nün iddianamesi şöyle:
''Müştekiler Fahriye Karadeniz ve Atilla Ekser, sanık Yusuf Altay'a değişik tarihlerde fason iş vermekteydi. Bir süre sonra verilen iş azaltılınca bunu kabul etmeyen sanık, önceki müştekileri tehdit etmeye başladı, daha sonra müştekilerin firmasına silâhla giderek onlardan para talep etti. Müştekiler korktukları için bu paraları ödemek zorunda kaldılar. Silâhlar ele geçirilmemekle birlikte, tanık beyanlarıyla bu husus sübuta erdi. Yusuf Altay'ın silâhlı gasp suçundan cezalandırılmasını talep ederim.''
* * * * *
PEKER hakkındaki takipsizlik kararı:
Makro Tekstil A.Ş'nin sahibi Atilla Ekser ve kardeşi Fahriye Karadeniz'e yönelik silâhlı gasp olayına, Ümraniye Cumhuriyet Savcısı Ahmet Kabataş, Sedat PEKER'in karıştığı iddiasını destekleyecek yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığına, kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
Bu karar da şöyle deniliyor: “ Sanıklar savunmalarında; Makro Tekstil firmasında bulundukları sırada Atilla PEKER'in (Sedat PEKER'in kardeşi) Yusuf Altay'a neden kardeşinin adını kullandığını sorduğunu, PEKER ve Altay'ın dışarıdaki otomobile binerek rahat konuşabilmek için birlikte Şile'ye gittiklerini, Yusuf Altay'ın zorla götürülmediğini söylüyorlar. Onların bu ifadelerine karşılık,Yusuf Altay darp edildiğini ve hürriyetinin tahdit edildiğini ileri sürmüşse de bu hususta yeterli ve inandırıcı bir delil bulunamamıştır ve kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiştir.''
* * * * *
Sedat PEKER Organize Şube Müdürlüğü'nde görevli polis memurları Serdal Akça, Mesut Şahin ve İbrahim Emre hakkında 2 ayrı suç duyurusunda bulundu. PEKER'in suç duyurusu üzerine iki ayrı mahkemede dava açıldı. Ayrıca polis memuru Serdal Akça, Olgun Aydın'a işkence yapmakla da suçlanıyor.