Siz şartların olgunlaşmasını beklerken beş bin evladını kaybeden bu milletin yastık altında “İntihar ile mücadele eylem planı’ sakladığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz
Deniz ******’ın, Tayyip Erdoğan’a yaptığı “Darbecileri arıyorsan, gel 12 Eylül darbecilerini yargılayalım” çağrısından sonra Miliyet’ten Fikret Bila’nın sorularını yanıtlayan Kenan Evren hızını alamamış, bir gün önce, “My sweet coup/ Benim sevimli darbem” akımının benzersiz örneğini sunan Ertuğrul Özkök’ü de aramış ve ona teşekkürlerini, “darbelerarası eşitlik” isteyenlere de sitemlerini iletmiş.
Yaşlılık emareleri
Milliyet ve Hürriyet’in sürmanşet yaptığı sözleri gördüğümde ilk aklıma gelen, Özkök’ün de değindiği “yaşlılık emareleri”ydi. Malum darbeci paşamız 92’sine gelmişti. “Bir bunama hali olabilir mi?” diye düşünmedim de değil. Ama iki yazara da bir takım olayları ve kanun maddelerini “hatırlattığını” görünce “bunama” ihtimalini eledim. Geriye kalmıştı “yaş yetmiş, iş bitmiş” klişesi. Ama paşa “sıkıyorsa bütün TSK’yı yargılayın” diyerek postasını koyunca, o şık da devre dışı kaldı.
Bakın 92’sinde bile ‘darbe’sinden ses getiren Evren neler söylemiş: “Günde 20-25 kişi öldürülüyordu. Mahalleler bölünmüştü. Polis birçok mahalleye giremiyordu.
Şunu da hatırlatmak isterim. TSK’nın İç Hizmet Kanunu’nda madde var. Bir emir kanunsuzsa, sadece emri veren değil, uygulayan da sorumludur. 12 Eylül harekátını, TSK’nin bütün mensupları uyguladı. Haydi şimdi hepsini yargılayın.
“İntihar ederim”
Beni yargılamak mı istiyorsunuz? Buyurun gidip halka sorun. Eğer halk ‘Evet yargılansın’ derse, milletimin önünde herkese söz veriyorum. Bu işi yargıya bırakmam. İntihar ederim. Çünkü bu lekeyle yaşayamam.”
12 Eylül döneminde yargılanmış, hapis yatmış, yakınındakileri toprağa vermiş olmalarına rağmen Ertuğrul Özkök’ün gözlerinden öpenler, haliyle “kardeş kanını durduran” Evren’i sahiplenenler de olmadı değil.
Onları vicdanlarıyla başbaşa bırakarak, yap-bozun eksik kalan parçasını tamamlamak üzere, darbeci paşanın “sorun” dediği halkın duygularına tercüman olmakta fayda var.
Bu halka sorun
Madem bu kanı bir sabah ansızın okuduğunuz ihtilal bildirisi ile durduracak kudrette idiniz, niye beş bin insanın ölmesini beklediniz diye soracak en az on bin insan(ölen çocukların anne ve babaları) çıkmayacak mıdır sizce? Ve çocukları, kardeşleri, eşleri, arkadaşları, hatıralarıyla nikah kıyan nişanlıları... Olmuş mudur rahat bir 100 bin kişi?
Ya bugün aynı gazetelerin sütunlarını, aynı üniversitenin amfilerini, aynı meydanlardaki coşkuyu, aynı kaygı ve aynı ümidi paylaşan “eski düşmanlar” sormayacaklar mıdır size; neden cenaze kaldırmakla geçti gençliğimiz? Neden merhemi olamayan yaralarla yaşlandık biz? Kim kışkırttı?
Leke ile yaşamak
Siz “Bizim çocuklar”ın, insanların her yutkunuşunda neden oldukları “gıcığı” geçirecek bir bardak su mu verdiniz bu millete Evren Paşa?
“Kardeş kavgası”ndan muaf tutmayı başardınız diyelim, sorumluluğunuzdaki cezaevlerindeki işkenceler, adil olmayan yargılamalar, hakimleri isyan ettiren müdahaleler, bir sağdan bir soldan idam ettirdiğiniz gençler, 29 yıldır hala aydınlanamayan fikir hayatı, başımıza musallat olan liboşlar, mahkum edildiğimiz “gemisini kurtaran kaptan” bencilliği... Bunların herhangi birini ağır bir vebal saymıyor musunuz kendiniz için?
Eğe bu milletin, bir gün darbeciler blöf yaparsa diye, yastık altında “intihar ile mücadele eylem planı” sakladığını düşünüyorsanız, çok yanılıyorsunuz. Sine-i millet’e gitmeden önce dilerseniz bir daha düşünün, siyasilerin aklı başına şimdi gelmiş olabilir, ama siz milletin vicdanında yargılanıp mahkum olalı çok zaman oldu.
Ve yıllar sonra bir konuda haklısınız; öyle bir “leke” ile yaşamak gerçekten çok zor.
selcan TAŞCI / Yenicağ