“Osman İbn Affan (ra) Resûllullah (sav)’a besmeleyi sorduğunda, Resûlullah (sav) buyurdu ki: “O ’ın isimlerinden bir isimdir. ’ın en büyük ismi (İsmi A’zâm) ile onun arasında sadece iki gözün karasıyla akı arasındaki yakınlık kadar fark vardır.” Başka bir hadiste ise: “Meryem oğlu Îsâ’yı (as) annesi yazıcıya teslim etti ki ona yazmayı öğretsin. Öğretmen ona ‘yaz’ deyince o ‘ne yazayım?’ dedi. Öğretmen de ‘bismillâh’ (’ın ismiyle) diye karşılık verdi. İsa (as) öğretmene, ‘Bismillâh nedir?’ deyince öğretmen ‘bilmiyorum’ karşılığını verdi. Hz. Îsâ (Aleyna Ve Aleyküm Selam) ona dedi ki: ‘Be ’ın bahası, Sin senâsı, Mim de memleketidir. , ilâhların ilâhıdır. Rahmân, dünya ve âhirette son derece merhametlidir. Rahîm ise sadece âhirette merhametlidir.’” (İbn-i Kesir)
Hadiste: “Kim, üzerinde besmele yazılı bir kâğıdı ’a saygısından dolayı yerden kaldırırsa, katında sıddıklardan yazılır, ana babasının müşrik de olsalar azabları hafifletilir.” Bu konuda Bişr-i Hafi’nin hikâyesi meşhurdur. (Râzî)
ÂLİMLERİN SÖZLERİ
“Bismillâh, kudret-i ezeliyenin (’ın ezelî kudretinin) taalluk (ilgi, alâka) ve tesirini celbeder (çeker). Ve o taallûk (alaka, ilgi), abdin (kulun) kesbine (çalışmasına, kazancına) ve işine yardım edici bir ruh gibi olur. Öyle ise hiç kimse, hiçbir işini Besmelesiz bırakmasın!” (Bedîüzzaman)
“Ben ‘Errahmanirrahîm’ isimlerini öyle bir nûr-ı azam görüyorum ki, bütün kâinatı ihata eder (kuşatır). Ve her ruhun bütün hâcât-ı ebediyesini (ebedî ihtiyaçlarını) tatmin edecek hadsiz düşmanlarından emin edecek nurlu ve kuvvetli görünüyorlar. Bu iki nûr-ı azam olan isimlere yetişmek için en mühim bulduğum vesile fakr ile şükür; acz ile şefkattir. Yani ubûdiyet (kulluk) ve iftikardır (fakirliğini bilmektir).” (Bedîüzzaman)
Besmelede bu üç ismin zikredilmesinin hikmeti Kur’ân-ı Kerîm’de muhatap alınanların üç kısım olmasındandır. Cenâb-ı Hakk şöyle buyurmaktadır: “Onlardan nefsine zulmedenler vardır. Onlardan orta yolu tutan vardır. Ve onlardan hayırlarda en önde olan vardır.” (Fatır, 32) Bu âyette Cenâb-ı Hakk sanki şöyle buyurmaktadır: “Ben, hayırlarda en önde olanların ’ıyım. Orta yolu tutanların Rahmân’ıyım. Zulmedenlerin de Rahîm’iyim.” Aynı şekilde , lütuflarda bulunan; Rahmân, seçkin kullarının (evliyâ) zellelerini (küçük hatalarını) bağışlayan; Rahîm de kabalığı (cefâ) bağışlayandır. Rahmetinin kemalinden dolayı Cenâb-ı Hakk,
adeta şöyle diyor: “Ey kulum! Ben senin öyle hallerine muttaliyim (haberdarım) ki, eğer anne ve baban onları bilmiş olsaydı, seni terk ederlerdi. Eğer hanımın bilseydi, sana cefâ ederdi. İnsanlar bilseydi, evini yerle bir etmeye çalışırlardı. Ben, bütün bunları biliyorum. Fakat benim Kerim bir Rabb olduğumu bilesin diye onları örtüyorum.” (Râzî)
ismi, ’ın dostluğunu gerektirir. “, iman edenlerin dostudur.” (Bakara, 257) Rahmân ismi, ’ın muhabbetini gerektirir. “Hakikaten iman edip de salih ameller işleyenler yok mu? Rahman onların gönüllerinde (kendi) sevgisini yaratacaktır.” (Meryem, 96) Rahîm ismi ise, ’ın rahmetini gerektirir. “Cenâb-ı , mü’minlere merhametlidir.” (Ahzab, 43) (Râzî)