SIRRINI GÖLGESİYLE BİLE PAYLAŞMAZDI
Abdullah Çatlı’nın kayınbiraderi Nihat Aydoğan, kardeşi Meral Çatlı’nın, eşinin vefatından sonra onun çevresinde olan kişilerle yıllardır yüz yüze gelmediğini, telefonla konuşmadıklarını, kimseyle de bir ilişkilerinin olmadığını belirtti.
Aydoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz ne valiz, ne çanta derdindeydik. Bunların teslimi devletin görevidir. Biz, teslim edilenleri biliriz. Çantanın içinden bir şeyler alındıysa bunu bulmak da devletin görevidir. Abdullah Çatlı sırrını gölgesiyle bile paylaşmayan bir insandı. Kardeşimin çantanın içindekilerini bilmesi mümkün değil.”
AJANDA VE ÇANTA İÇİN NE DEDİLER?
Abdullah Çatlı’nın çantasının ve bu çanta içindeki ajandasının kayıp olduğunu Çatlı’nın yakın arkadaşı Haluk Kırcı gözaltına alındığı 1999 yılında Emniyet Organize Suçlar Şube Müdürlüğü’ndeki sorgusunda söyledi. O günden sonra bir çok sorguda Çatlı’nın kayıp çantası soruldu.
Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve halen bu davanın tutuksuz sanığı olan “Drej Ali” olarak tanınan Ali Yasak, sorgusunda kendisine Çatlı’nın kayıp çantasının sorulduğunu söyledi. Ali Yasak, “Ben bu çantayı ne kaza yerine gittiğimde gördüm, ne de duydum. Sami Hoştan’ın bu çantanın kendisinde olduğunu duruşma sırasında söylemesine memnun oldum” dedi.
Sami Hoştan’da kaldığı Silivri cezaevinden Hürriyet’e gönderdiği mektupta, çantanın içinde para ve kolye bulunduğunu, bunları Çatlı’nın ailesine teslim ettiğini, ancak ajanda konusunda bilgisinin olmadığını belirtti. Hoştan, “Çatlı, bütün olayları yapmış ve kaybolan çantada olan günlüklerde yaptıkları yazılıdır diye çıkan yalan haberlerin önünü kesmek için o açıklamayı yaptım. Haluk Kırcı da bilir ki Abdullah Çatlı günlük tutmazdı. Bunu Haluk Kırcı da bilir. Ancak Haluk Kırcı’nın hangi koşullar altında bunları ifadesinde söylediğini bilmiyorum. Öyle sanıyorum ki Kırcı bu konuda açıklama yapar” dedi.