UlkuGulu.Hareket-Forum.Net ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz |
| | DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE Ptsi 20 Tem. 2009 - 9:14 | |
| Dinlerarası diyaloğun önde gelen temsilcisi Fethullah Gülen, Hoşgörü ve Diyalog İklimi adlı kitabının 170.sayfasında;
"Kur’an-ı kerimde, Hıristiyanlarla, Yahudilerle ve Müşriklerle ilgili geçen sert ifadelerin uç noktayı temsil ettiğini, Yahudi ve Hıristiyanlarla diyalog kurup dostluk tesis edilebileceğini, Kur’anın onları dost edinmemek konusundaki nehyinin (yasağının) hususi şartlarda olduğunu; bunu umumileştirmenin Kur’anın ruhuna aykırı olacağını, Said-i Nursi'nin “Münazarat” kitabında bildirdiğini" ifade etmektedir.
Aynı konularla ilgili hadisleri yorumlarken de, “Yahudileri ve Hıristiyanları kınayan ve azarlayan âyetler ya Hazret-i Muhammed (A.S.M) döneminde yaşayan ya da kendi peygamberlerleri döneminde yaşayan bazı Yahudi ve Hıristiyanlar hakkındadır.” diyor. ( Küresel Barışa Doğru, s.45)
Bugüne kadar hiçbir İslam alimi bu âyet ve hadislerin tarihsel olduğunu, geçerliliğini yitirdiğini söylememiştir.
Aksine, kıyamete kadar geçerli olduklarını ittifakla bildirmişlerdir.
Resulullah efendimiz, İslamiyeti kabul etmeyen Yahudilerin ve Hıristiyanların, Allah’a iman etmiş sayılmayacağını bunların Cehennemlik olduğunu bildirmiştir.
Dört büyük müctehid imamdan biri olan İmam-ı Ahmed bin Hanbel’in meşhur hadis kitabı olan El-Müsned isimli eserde, sahabeden Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği şu hadis-i şerif bunu açıkca göstermektedir: “Allah Resûlü’ne biri geldi ve ‘Ey Allah’ın elçisi! Hıristiyanlardan Allah’a ve Resulü’ne inanarak İncil’e sâdık biri veya aynı şekilde Allah’a ve Resûlü’ne inanarak Tevrat’a bağlı biri, sonradan sana tâbi olmazsa, bu kişiler hakkında ne buyurursunuz?’ dedi.
Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, bu ümmetten biri veya Yahudi ve Hıristiyan bir kişi beni dinlemez ve getirdiğimi kabul etmeden ölürse, kesinlikle Cehennemlik olur.”
Bu konu ile ilgili diğer bazı hadis-i şeriflerde de şöyle buyuruldu:
“Beni duyup iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir.” (Hakim)
“Cennete sadece Müslüman olan girer.” (Buhari)
| |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-3 Ptsi 20 Tem. 2009 - 9:15 | |
| Fethullah Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı yayını “Küresel Barışa Doğru” kitabında; Papa II.Paul ile görüşmesinden önce bu diyaloğu daha önce başlatan üstadı Saidi Nursi’nin olduğunu ve Saidi Nursi’nin, bu konuda, Papa XII. Pier ile yazışma yaptığı, 1950’li yıllarda Fener semtinde ikamet etmesinin, Rum Patrik Atenagoras ile de yapılan diyaloğu kolaylaştırdığını aynı kitapta ifade etmektedir. Dinlerarası diyaloğun lüzumu ile ilgili F. Gülen’in yayınlanmış pek çok makalesi ve kitabı var. (Mesela, “Hoşgörü ve Diyalog İklimi” kitabı tamamen bu konu ile ilgilidir.) Yeri gelmişken şu notu da düşmeyi lüzumlu gördüm: Said-i Nursi İşaratul İcaz isimli tefsirinde Kuran'ın Hristiyanlara dinlerini terketmeleri şartını bildirmediğini savunur: Kur’an size bütün bütün dininizi terk etmeyi emretmiyor Ancak itikatınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat–ı diniyye üzerine üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor". (İşaratül İcaz sf. 55)
Peki, bu sözlerin sahibi olan ve yukarda kitablarından deliller ile ehlü sünnete muhalif bir duruş sergileyen Said-i Nursi'nin akıl hocaları, üstadları kim?Bu suale bir gazetecinin hatıratını burada naklederek cevab vermiş olalım:
1996 veya 97’de Aksaray Akgün Otel’de Risale-i Nur toplantısı yapılmıştı. Galiba Filistin’den gelen hatipdi; konuşması içinde “Said Nursi, üstadlarım Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh, Ali Süavi diyor” dedi. Konuşmaları anında tercüme eden Suat Yıldırım Hoca, hatibin bu cümlesini tercüme etmedi. Arkasından, Suriyeli Ramazan el Buti konuştu. İşe bakın ki, bir önceki hatibin söylediğini o da söylemesin mi… Suat Hocamız, Buti’nin o cümlesini de es geçti. Bendeniz, tercümede bazı yerleri niçin atladığını yazıp kâğıdı masaya bıraktım. Suat Hocamız cevap vermek mecburiyetinde kaldı ve “Efendim biz polemik olmasını istemiyoruz” dedi. Hoca kendine göre bu iki ismi yani Abduh ve Cemaleddin Afgani’yi Said Nursi’nin üstadı olarak göstermek istemiyordu. İyi de, Said Nursi kendisi bu isimleri vermekten çekinmemişse bize ne oluyor!.. 16 Mart 2006 Perşembe (Ali Eren, Vakit)
İlerki yazılarımızda Cemaleddin Efgani, Muhammed Abduh ve Ali Süavi'ye de daha geniş yer verilecektir. | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-4 Ptsi 20 Tem. 2009 - 9:18 | |
| HOCAEFENDİ(!) Mİ KARDİNAL Mİ?
F. Gülen tarafından Papa 6. Paul'e yazılan , aşağıdaki mektubu iyi okumanızı, anlamanızı ve üzerinde düşünmenizi sizlerden rica ediyorum.
'Pek muhterem Papa cenapları,
Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekan kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıalilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız.
Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik. İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret, bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam'ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkanını bağrına basacaktır.
Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkar etmiştir. Bilginin tamamı Allah'a aittir ve din Allah'tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinlerarası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir.
Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını acizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz.
Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetlerarası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Halihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan'ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz.
Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu'daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel'in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkur kutsal mekanları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir. Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs'ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir.
Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile, ilki Washington DC'de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa'nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir.
Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim'in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran'da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi'ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir.
Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb'e şükürler olsun.
M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu 9 Şubat 1998 | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-5 Ptsi 20 Tem. 2009 - 9:20 | |
| “Üç dinden herhangi bir dine inanmak yeterlidir. Mühim olan kelime-i tevhid inancıdır. Hz. Muhammed’i kabul ve tasdik etmek ise şart olmayıp bir kemal mertebesidir” diyorlar. “Ehli kitap ile amentüde ittifak halindeyiz.” (Ahmet Şahin, Zaman- 17.4.2000)
“Kur’an-ı kerim, Kitap ehline çağrıda bulunulurken, “Ey kitap ehli! Aramızda müşterek olan bir kelimeyi gelin.” Nedir o kelime? “Allahtan başkasına ibadet yapmayalım”. Allaha kul olan başkasına kul olmaktan kurtulur. İşte gelin, sizinle bu mevzu üzerinde birleşip bütünleşelim. Kur’an devamla, “Allahı bırakıp da, bazılarımız bazılarımızı Rab edinmesin” diyor.
Dikkat edin, bu mesajda, “Muhammedün Rasûlüllah” yok.”
(Hoşgörü ve Diyalog İklimi. S.241)
Fasıldan Fasıla kitabında da, “Herkes kelime-i tevhidi esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhidin ikinci bölümünü, yani 'Muhammed Allah'ın resülüdür' kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır... ”
(Küresel Barışa Doğru-131)
Halbuki ayet-i kerimede, “Rahmetim her şeyi kaplamıştır” buyurulduktan sonra,
“(Rahmetim) Allah'tan korkup, haramlardan kaçan, zekâtlarını veren ve ayetlerimize inananlar içindir)” buyuruluyor. (Araf 156)
Bundan sonraki ayette de, “Ümmi peygamberime (Resulullaha) uyanlar için” buyuruyor.
Yine, ayet-i kerimelerde, “Allah indinde hak din ancak İslâmdır.” (A. İmran 19)
“İslâmdan başka din arayan, bilsin ki, o din asla kabul edilmez.” (A. İmran 85) buyuruluyor.
Şu âyet-i kerimeler de, Allaha iman için, Resulullaha inanıp itaat etmenin şart olduğunu bildiriyor:
“Resule itaat eden, Allaha itaat etmiş olur” (Nisa 80)
“Deki, “Allaha ve Peygambere itaat edin! Eğer itaat etmeyip yüz çevirirlerse, (kafir olurlar) Elbette Allah kafirleri sevmez.” (Ali imran 32)
“Allah ve Resulüne itaat eden Cennete, etmeyen Cehenneme gider” ( Feth 13)
Görülüyor ki, gayri müslimlerle aramızda iddia edildiği gibi bırakın ittifakı, benzerlik bile yok. | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-6 Ptsi 20 Tem. 2009 - 9:21 | |
| HAKİKİ ALİMDEN DİYALOGÇULARA TOKAT!
Hoca müsveddesi, diyalogçu gizli kardinale ve yandaşlarına büyük alim ve velî, İmam-ı Rabbânî Hazretlerinden Hakk sillesi!Aşağıdaki mektub İmam-ı Rabbânî hazretleri'nin çok kıymetli Mektûbât adlı eserindeki 163. mektubtur.Genç kardeşlerimin bu mektubu dikkatlice okuyub anlamaya çalışmalarını rica ediyorum.
Bizi taassupla itham edenler, eğer İmam-ı Rabbanî Hazretleri için de aynı şeyleri söyleyecekse yapacak bir şey yok. Aslında diyalog sürecinde hoş görülen fiillerin batıl olduğunu, insanı küfre vardıracağını, başka hiçbir delile gerek kalmayacak şekilde ayet ve hadisler apaçık ortaya koyuyor.
Ama bazılarında oluşmuş anlayıştan dolayı bazı İslam büyüklerinin konu hakkındaki yaklaşımlarını da bilmekte fayda var.
"Allah'u Tealâ'nın dînine saldıranlar ile arkadaşlık etmek, onlarla görüşmek, insanı Allahü Teâlâ'ya ve O'nun Peygamberin'e (a.s) düşman olmaya kadar sürükler. Bir kimse, kendini Müslüman sanır, Kelimei tevhîdi okur, inanıyorum der ve Müslüman olduğunu söyler. Hâlbuki kâfirlerle, münâfıklarla görüşerek, konuşarak onun Müslümanlığı, îmânı saf ve temiz kalmaz. Hattâ, büsbütün gider de, farkında bile olmaz. Allahü teâlâ, hepimizi, nefislerimizin kötülüğünden ve amellerimizin bozuk olmasından korusun!
Böyle kâfirlerle meşveret etmek, işleri onlara danışıp onların sözü ile hareket etmek, bu din düşmânlarına kıymet vermek olur. Hem de, onları çok yükseltmek olur. Onlardan yardım, şifâ beklemek ve hele onlar vâsıtası ile duâ ve ibâdet etmek boşuna uğraşmaktır. Mümin sûresinin 50 ayeti kerimesinde ve Rad sûresinin 14. ayeti kerimseinde meâlen, (Kâfirlerin duâları ancak dalalettir) buyuruldu. Yanî, İslâm düşmânlarının duâları kabûl olmaz, hiç fâide vermez. Kâfirler, papazlar vâsıtası ile yapılan duâları Allahü teâlâ hiçbir zamân kabûl etmez. Böyle duâların Müslümanlara fâidesi olmaz. Yalnız bu sûretle o dinsizlere bir kıymet verilmiş olur. Onlar, duâ ederken, putlarını, Allah'ın düşmânlarını araya korlar. Onlardan düâ beklemenin kötülüğünün çirkinliğinin nereye kadar uzandığını, Müslümanlığın temelinden yıkılıp, kokusunun bile kalmayacağını buradan anlamalıdır."
Evet böyle diyor kaç asır önce İmam-ı Rabbanî Hazretleri. İmam-ı Rabbanî Hazretlerini o gün kıskanacak kimse bulamadığı için böyle dedi, ama siz kıskanıyorsunuz da böyle diyorsunuz şeklinde çok bilimsel bir yaklaşımda(!) bulunulacak olunursa diyecek bir şeyimiz yok.
İmam-ı Rabbanî Hazretleri kafirden dua talebinin butlanına/batıl olduğuna dikkat çekiyor. İftarda papazlara dua yaptırmak ve "ortak inanışımız Allah olsun" deyip de Hz. Muhammed'i (sallallahu aleyhi vesellem) dışlama gayretlerine şahit olsaydı ne derdi İmam-ı Rabbanî Hazretleri?
Ya da diğer haramların diyalog ile nasıl "meşru hale getirildiğini" görseydi nasıl bir mektup yazardı?
Onu da kıyas yoluyla anlayalım. Dedim ya, İmam-ı Rabbanî Hazretleri'nin bu ifadeleri, olayları amuda kalkarak tahlil etmeye çalışanlara çok güzel bir cevap olması açısından önem taşıyor.
Yapılanların Kur'an ve hadis ölçüsünde batıl olduğu, mümin olan için başka şeye ihtiyaç duyulmayacak kadar ayan beyandır. | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-7 Perş. 23 Tem. 2009 - 13:25 | |
| KILAVUZ KARGA
Evvelki yazılarımızda gizli kardinalden bahsederken, kılavuzu olan malum kargaya da bir bölüm açacağımızı söylemiştik.Bu bölümden itibaren bu malum kargayı kendi dilinden ve sözde eserlerinden tahlil edip önünüze koyacağız.Risale müsveddelerini okumadan bir takım propagandacı şakirtlere kanıp da nurlanmış(!) kardeşlerimin yazıları dikkatlice okuyub Karganın nurundan kurtularak Allahu Te'âlâ'nın rızasının olduğu Ehlisünnet nuruna kavuşmalarını temenni ediyorum.
_____________________________________________________________________
" Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi." ( Tarihçe-i Hayat, 34, İlk Hayatı; İctimâi Reçeteler I, 11, Tarihçe-i Hayat/Rü'ya. ) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat etti." Tarihçe-i Hayat, 37, İlk Hayatı/O Zamanki Hayatına Kısa Bir Bakış; İctimâi Reçeteler I, 14, Tarihçe-i Hayat/O Zamandaki Hayatları Şöylece Tasvir Olunur.
"Hiçbir ulemadan soru sormazdı. Yirmi sene daima mûcib kaldı. Bu hususta kendileri derlerdi ki: "Ben ulemanın ilmini inkar etmem. Binaenaleyh kendilerinden sual sormak fazladır. Benim ilmime şüphe edenler var ise sorsunlar onlara cevap vereyim. Şu halde sormak şüphe edenlerin hakkıdır." (İctimâi Reçeteler I, 23-24, Tarihçe-i Hayat/Ders; Tarihçe-i Hayat, 44, İlk Hayatı. )
"Böyle had ve hududu tâyin edilmeyen, yâni "şu veya bu ilimde veya mevzuda, kim ne isterse sorsun" diye bir kayıt konulmadan ilânat yapmak ve neticede daima muvaffak olmak; beşer tarihinde görülmemiş ve böyle ihâtalı ve yüksek bir ilme sâhip böyle bir İslâm dâhisi, Asr-ı Saadet müstesna şimdiye kadar zuhur etmemiştir." (Sözler, 702, Teşrin-i Sâni (1950) de Ankara Üniversitesinde (...) bir konferanstır.)
"o rü'yada mazhar olduğu bir hakikatı sonradan şöyle anladık ki: Molla Said, Hazret-i Peygamberden ilim talebinde bulunmasına karşılık; Hazret-i Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, ümmetinden sual sormamak şartiyle ilm-i Kur'anın tâlim edileceğini tebşir etmişler. Aynen bu hakikat hayatında tezahür etmiş. Daha sebavetinde iken bir allâme-i asır olarak tanınmış ve kat'iyyen kimseye sual sormamış, fakat sorulan bütün suallere mutlaka cevab vermiştir." (Tarihçe-i Hayat, 32, İlk Hayatı.)
-----------------O---------------
Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) bile böyle mutlak bir iddiada bulunmamıştır. İmam Buharî, Sahih’inde İtisam Bölümünün 8. Babını "Peygamber kendisine vahiy indirilmeyen konularda sual sorulduğunda 'Bilmiyorum' der yahut kendisine o konuda vahiy indirilinceye kadar, o soruya cevap vermezdi. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): 'Biz sana Kitabı hak ile indirdik ki, insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin; hainlerin savunucusu olma!' (Nisâ, 4/105) kavlinden dolayı, rey ile de kıyas ile de söz söylemezdi." şeklinde isimlendirmiştir. Hemen ardından da İbn Mesud (radıyallahu anh)’un şu sözünü rivayet etmiştir:
"Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’e ruhtan soruldu da, o konuda ayet indirilinceye kadar sükût etti."
Nitekim aynı bapta, Cabir b. Abdullah (radıyallahu anh)’ın Hz. Peygamber’e bir soru sorduğu ve o konuda ayet ininceye kadar Resulullah’ın hiçbir cevap vermediği de rivayet edilmiştir.
Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz bile böyle bir iddiası olmadığı hâlde, Said Nursî nasıl olur da her soruya cevap verir, hem de "tereddüt etmeden" ve "mutlak bir isabetle"?... Her soruya cevap verme iddiası bir yana, âlimlik iddia etmek bile zemmedilmiştir. Nitekim, İbn Ömer (radıyallahu anh) demiştir ki: Resulullah’ın:
"'Ben âlimim' diyen, cahildir." dediğini kesin olarak biliyorum.
İmran b. Hıttan şöyle demiştir: "Ben, Aişe’ye ipek(li giyinmek) hakkında sordum. Aişe: -İbn Abbas’a git, ona sor, dedi. İbn Abbas’a gidip ona da sordum. O da bana: -İbn Ömer’e sor, dedi. Ben de gidip İbn Ömer’e sordum. (...)"
İmam-ı Azam (rahmetullahi aleyh) Hazretleri, kendisine sual edenlere hemen cevab vermeyib kitaba bakayım dediği meşhurdur.O İmam-ı Azam (rahmetullahi aleyh) ki Ehlisünnet fıkhının en büyük imamı olduğu için "imam-ı azam" denilmiş bir ilim deryası ve hadis-i şerifle de müjdelenmiş bir peygamber varisi olduğu halde böyle bir tevazu ve ilm-i hakikat içinde olmasına rağmen; medrese eğitimi 3 aydan fazla olmayan Said-i Nursinin böylesine bir kibir içinde olması sizler için de manidar değil midir?....
Bu yazıların devamı olacaktır.Sabır göstererek okumaya ve anlamaya gayret ederseniz; inşaAllah hak ve hakikat gün gibi aşikar olacaktır.
| |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-8 Perş. 23 Tem. 2009 - 13:37 | |
| SAİD-İ NURSİ'NİN ŞİİLİĞİ
Hz. Cebrail’in(aleyhisselam), Alâ Nebiyyina (A.S.M.) huzur-u Nebevîde getirip Hz. Ali (radıyallahu anh)’e, Sekine namıyla bir sahifede yazılı İsm-i Âzam, Hz. Ali’ (Radıyallahu anh) ın kucağına düşmüş. Hz. Ali (radıyallahu anh)diyor: "Ben Cebrail’in şahsını yalnız alâim-üs-sema suretinde gördüm. Sesini işittim, sahifeyi aldım, bu isimleri buldum." (Sikke-i Tasdîk-ı Gaybî, 167, Onsekizinci Lem'a.)
Said Nursî; uydurulmuş, düzülmüş metinleri vahye izafe etmeye oldukça meraklıdır. O, bir şeyin vahiy olup olmadığı konusunda ilmî disiplinden ve ciddiyetten o kadar uzaktır ki, işine gelen her metni vahiy diye takdim etmeye hazırdır.Kim rivayet etmiştir? Hz. Peygamber’e vahiy olarak gökten, yazılmış hiçbir metnin inmediği Müslümanlarca bilinen ve üzerinde ittifak edilen bir konu iken, bu öyle bir uydurmadır ki, içinde hem vahye, hem vahyedene hem de vahyedilene karşı saygının kırıntısı bile yoktur. Vahyin tek muhatabı Hz. Peygamber olduğu hâlde, hem de onun huzurunda, getirdiği yazılı bir vahiy metnini Cebrail (aleyhisselam)’ın, Hz. Peygamber’in değil de Hz. Ali’nin kucağına düşürttüren bu uydurukçuların alçaklıkları ve hain ve pis emelleri o kadar barizdir ki, Hz. Ali’nin(radıyallahu anh) değil Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)’in peygamber olduğuna inanan her Müslüman bunu fark eder. Allah, bu kezzap ve deccalları kahretsin! (Amin)
"...Evet, Said Nursî’nin bu sözleri onun bir Şiî, hem de Gulâttan bir Şiî olduğunun en açık göstergesidir. Bu fırkaya Gulât denmesi, Hz. Ali konusunda aşırılığa gitmelerindendir. Ona bir taraftan ulûhiyet, bir taraftan nübüvvet ve bir taraftan da nübüvvette ortaklık nisbet etmektedirler." (Ebû Muhammed Osman b. Abdillah b. el-Hasen el-Irâkī el-Hanefî, el-Firâku’l-Mufterika beyne Ehli’z-Zeyg ve’z-Zandaka (s.29-31), nak. Yaşar Kutluay, İslâm ve Yahudi Mezhepleri, Anka Yayınları, İstanbul 2004, 126.)
Allahu Te'âlâ Kur'ân-ı Kerîm'de mealen şöyle buyurmuştur:
"(...) Bilgisizce, sırf insanları saptırmak için Allah’a yalan isnat eden kimseden daha zalim kim olabilir? Allah, şüphesiz, zalim kimselere hidayet etmez." (En'âm, 6/144.)
Sekine; huzur, sekinet, ferahlık, kalp rahatlığı, mutmain olma, yatışma, kalbi tatmin ve teskin edici husus, sebat anlamlarını taşımaktadır.
Allahu Te'âlâ, "sekine"yi sahife olarak değil, hicret sırasında Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) ve Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) Sevr mağarasına sığındıklarında Hz. Ebu Bekir’in kalbine indirmiştir:
"Eğer siz, ona yardım etmezseniz, (bilin ki) kâfirler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, bizzat Allah ona yardım etmişti. O ikisi mağarada iken arkadaşına 'Tasalanıp üzülme! Allah, bizimle beraberdir.' demişti. Allah da, onu üzerine sekinetini indirdi; onu, görmediğiniz ordularla destekledi ve kâfirlerin sözünü ise alçalttı. Zira yüce olan, ancak Allah’ın sözüdür. Allah, aziz ve hakimdir." (Tevbe, 9/40.)
Allahu Te'âlâ, "Allah, onun üzerine sekinetini indirdi" buyurmuştur. Bu ifadedeki "aleyhi (onun üzerine)" zamiri, Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)’e aittir. (Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, 4/2547; Suyûtî, İtkān, 1/523. Fahreddin Razî, bu zamirin Hz. Peygamber’e raci olduğu görüşünün batıl olduğunu etraflıca izah eder. (Râzî, Tefsîr-i Kebîr, 11/530-532.) )
Allahu Te'âlâ, Kur'an’da Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh)’in kalbine "sekinetini indirdiğini" beyan edince, Şiîler buna itiraz olmak üzere; Cebrail (aleyhisselam)’ın, "Sekine" sahifesini Hz. Ali (radıyallahu anh)’e indirdiği yalanını uydurmuşlardır.
NOT:BELKİ AZ VE BELKİ ÇOK, BU YAZILARI OKUYAN GENÇ KARDEŞLERİMİN, ANLAYARAK OKUMAYA GAYRET ETTİKLERİNİ VE HATTA KONUYU ARAŞTIRDIKLARINI ÜMİD EDEREK, YAZILARIN DEVAMININ GELECEĞİNİ ÖNEMLE İFADE ETMEK İSTERİM... | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-9 Perş. 23 Tem. 2009 - 13:40 | |
| BEDİUZZAMAN MI KÂZİBUZZAMAN MI?
Bedi’in sözlükte iki anlamı vardır: Biri; örneği ve benzeri olmayanı yaratmaktır. Bu özellik yalnız Allah’ta olur. “O, göklerin ve yerin bedi’idir.”(Bakara 2/117) Yani gökleri ve yeri, örneği ve benzeri yokken yaratmıştır. Bedi’in ikinci anlamı; “örneği ve benzeri olmayan varlıktır (Şemseddin Sami, Kamusi Türkî, İstanbul 1317 tarihli nüshadan ofset baskı, İst. 1999.)
Buna göre Bediüzzaman; bu zamanın, örneği ve benzeri olmayan kişisi, demek olur. Bu özellik sadece insan-ı kâmil ve hakikat-i Muhammediye kavramlarına uygun düşer. Said Nursî’nin, “Pek parlak bir kaside” diye övdüğü bir şiirinde Hasan Feyzi onu şöyle anlatır:
“Asl-ı evvelisin balın, şekerin,
Deryasısın cümle ilmin, hünerin,
Gelmedi cihana böyle eser benzerin
Ey mir'ât-ı rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur”
(İlk kaynağısın balın, şekerin
Hem denizisin ilmin, hünerin
Gelmedi cihana böyle eser benzerin
Ey aleme rahmet Muhammed’in aynası Nur Elçisi!) (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, II, s. 2102.)
Buradaki “Risaletü'n-Nur” Nur Elçisi anlamınadır. Risalet, elçilik demektir. Mastara ism-i fail anlamı verilebildiği için “elçi” anlamına da gelir. Sayısız yerde Risale-i Nur sözüyle Said Nursî’nin manevi kişiliğinin kastedildiği ifade edildiği için “Risaletü'n-Nur”a “Nur Elçisi” anlamı verildiği ortaya çıkmaktadır.
İddiaya göre Bediüzzaman lakabı ona, pek genç yaşta iken, olağanüstü özelliklere ve okyanus büyüklüğünde bir ilme sahip olduğunu gören ilim adamları tarafından verilmiştir. (Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı, c. II, s. 2129.)
Üç aylık medrese eğitimi sırasında medreseden kovulan, huzuruna getirildiği Peygamber Efendimiz (aleyhisselatu vesselam)'in torunlarından olan büyük bir velinin; onu getiren kişiye "bir daha bu genci sohbetimize getirmeyin, zira kendisinden küfür kokusu geliyor" diye ikaz buyurduğu Said; Efendimiz Aleyhisselatu Vesselamın "rahmetellil alemin" makamına göz dikme cüretini gösterebilecek kadar cahil değil de nedir.Hadis-i Şerifte Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) Efendimiz buyurdular ki: "elcâhilu cesûrun- cahil cesur olur" Hazret-i Alî (kerremallahu vecheh) Efendimize Abdullah İbni Sebe (lanetullahi aleyh)nin "Allah Alî (kerremallahu vecheh)'nin bedenine hulûl (yerleşti,girdi) gibi ithamda bulunması gibi Abdullah ibni Sebe (lanetullahi aleyh)nin torunlarından olan bu Hasan Feyzi'nin Said'e atfettiği "rahmetellil alemin" lik ithamının Ehlisünnet fıkhına göre hükmünün ne olduğu aşikardır.Hazret-i Alî (kerremallahu vecheh) Efendimiz, kendisine bu ithamı eden bu yahudi dönmesini Medayin şehrine sürdü. Said ise kendisine yalakalık yapan bu Hasan Feyzi dönmesini cezalandırmayı bırakın taltif ediyor. Eh!Bundan sonrasını Allahu Te'âlâ'ya havale ediyoruz.Ve siz genç kardeşlerimi de biraz daha uyanık olmaya davet ediyoruz... | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE-10 Perş. 23 Tem. 2009 - 13:42 | |
| “ALEMLERE RAHMET” MİŞ!
Allahu Te’âlâ Peygamberimiz için şöyle buyurur: “Biz, seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik”. (Enbiya 21/107) Hasan Feyzi (Said-i Nursi’nin talebelerinden biri), bu ayetin Said Nursî’ye işaret ettiği iddiasıyla bir şiir yazmış, Said Nursî de o şiir için şunları söylemiştir: “… Risale-i Nur, o küllî rahmetin bir görüntüsü, bir örneği olduğundan, hakikat-i Muhammediye nin (aleyhisselam) bir kısım özellikleri, mecâzî anlamda cüz'î bir vârisine verilebilir diye, bu parlak kasideye ilişmedim. Yalnız Hakikat-i Ahmediye (a.s.m) ile aynası arasındaki farka işaret için kelimeler ilâve edildi.” ( Sikke-i Tasdik-i Gaybî, c. II, s. 2101-2102. Yazı sadeleştirilmiştir, aslı şöyledir: “… Risale-i Nur, o küllî rahmetin bir cilvesi, bir nümunesi olmasından, hakikati Muhammediyenin (a.s.m.) bir kısım evsafını, mânâyı mecâzî ile cüz'î bir vârisine verilebilir diye, bu parlak kasideye ilişmedim. Yalnız Hakikati Ahmediye (a.s.m) ile aynasının farkına işareten bazı kelimeler ilâve edildi”.) Şiir çok uzun olduğu için bazı bölümlerini almakla yetineceğiz. “Huzur bulur bugün seninle âlem,
Ey bu asırda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur! (Nur Elçisi!)
Bu hasta gönüller çoktan perişan,
Varsa sende eğer Lokman'dan nişan,
Bir şifa sun, gel, ey mahbub-u zişan,
Ey cilve-i rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, c. II, s.2102-2103.) Son iki mısraya dikkat edin lutfen! (Bir şifa sun, gel, ey Allah’ın sevgilisi
Ey alemlere rahmet olanın (Muhammed aleyhiselamın) görüntüsü, Nur Elçisi) “ Fahr-i Âlem, Arştan bu yere indi,
Şâh-ı Velâyet gelip Düldül'e bindi,
Zülfikar'a bugün, artık nur dendi,
Ey bu zamanda rahmet-i âlem Risaletü'n-Nur!” (Sikke-i Tasdik-i Gaybî, c. II, s.2102-2103.) Ne diyordu bu Said yukarda: “...Yalnız Hakikati Ahmediye (a.s.m) ile aynasının farkına işareten bazı kelimeler ilâve edildi” Yani, bu sözde talebesi Hasan Feyzi’nin yalakalık ifadelerini yeterli bulmamış ki ilaveler yapmış ; nasıl mı:
(Alemin iftihar ettiği Muhammed Arştan bu yere indi
Veliler padişahı Ali Düldüle bindi
Zülfikar adlı kılıcına bugün Nur dendi
Ey bu zamanda aleme rahmet Nur Elçisi!)
KÖRÜN GÜNEŞİ GÖREMEMESİ GİBİ, KALB GÖZÜ KÖR OLANLARIN BU SATIRLARDAN HAKİKATİ ANLAMASINI BEKLEMEK BEYHUDE OLACAKTIR! | |
| | | KÜRŞAD TÜRK BozKurt
Mesaj Sayısı : 566 Doğum Tarihi : 15/07/80 Yaş : 43 Nerden : TURAN CUMHURİYETİ İş-Meslek : ANTİKOMÜNİST,ANTİSİYONİST Kayıt tarihi : 17/06/09
| Konu: Geri: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE Salı 28 Tem. 2009 - 16:32 | |
| | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: Geri: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE Cuma 7 Ağus. 2009 - 21:14 | |
| - BUDUNCU demiş ki:
?????????????????????? | |
| | | KÜRŞAD TÜRK BozKurt
Mesaj Sayısı : 566 Doğum Tarihi : 15/07/80 Yaş : 43 Nerden : TURAN CUMHURİYETİ İş-Meslek : ANTİKOMÜNİST,ANTİSİYONİST Kayıt tarihi : 17/06/09
| Konu: Geri: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE Ptsi 10 Ağus. 2009 - 7:53 | |
| ne kadar güzel bir söz değilmi MAHNOVİ HOCAM | |
| | | Mahnovi BalaKurt
Mesaj Sayısı : 35 Doğum Tarihi : 05/06/68 Yaş : 55 Nerden : Trabzon İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M) İsim : Muhammed Mahnovi Kayıt tarihi : 18/07/09
| Konu: Geri: DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE Ptsi 10 Ağus. 2009 - 19:13 | |
| - BUDUNCU demiş ki:
- ne kadar güzel bir söz değilmi MAHNOVİ HOCAM
Tüm bu nakillerimin üzerine böylesi bir cevabi yazı-resim ortaya koymandan ne kast ettiğini doğrusu pek anlayamadım.Biz büyüklerimizden şöyle bir şey öğrenmiştik: " müslüman müslüman kardeşine eziyet etmez, ikinci bir suali sorturtmak da bir zulümdür." Şimdi bu sözün beyanı babında bir hatıramı nakledeyim arzu edersen.Madem ki bu kadar uzun nakilleri okuma zahmetinde bulundun; bu hatıramı okuyacak kadar da zahmete katlanırsın sanıyorum: "Yıllar evveldi, zamanımızın büyük ehlisünnet alimlerinden olan hocam bana sormuştu: -evladım saat kaç? (saat 3'e çeyrek vardı ve biz bunun üzerine) -Efendim, çeyrek var (demiştim) -Kaça çeyrek var evladım? -üçe çeyrek var Efendim. O zaman o büyük dersi vermişlerdi bir anda bana: -Evladım, cevabınız, sözleriniz net ve anlaşılır olsun, ikinci bir suale mahal vermeyin, ki bu müslümanın müslümana yapabileceği zulümlerden biridir". Vesselam... | |
| | | | DİYALOG İKLİMİNDEN CEHENNEM ATEŞİNE | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|