UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

UlkuGulu.Hareket-Forum.Net

ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz
 
SAHTE MÜCTEHİDLER Anasay11AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 SAHTE MÜCTEHİDLER

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mahnovi
BalaKurt
BalaKurt
Mahnovi


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 35
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 05/06/68
Yaş Yaş : 56
Nerden Nerden : Trabzon
İş-Meslek İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M)
İsim İsim : Muhammed Mahnovi
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 18/07/09

SAHTE MÜCTEHİDLER Empty
MesajKonu: SAHTE MÜCTEHİDLER   SAHTE MÜCTEHİDLER Icon_minitimeCuma 7 Ağus. 2009 - 12:11

MÜCTEHİD HAYRETTİN KARAMAN-1

Ehli sünnet düşmanlarını deşifre etmeye Diyalogçular ile başladık, Hayrettin Karaman adlı sözde müctehid ile devam ediyoruz.
"Polemik Değil Diyalog" isimli kitapta (Ufuk Kitap, 2006) M. Abduh, Reşîd Riza ve Süleyman Ateş gibi reformist, mezhebsiz, mason lar için;
...çağımıza
yakın veya çağdaş bazı alimlere göre ellerinde, aslı kısmen bozulmuş da
olsa bir ilâhî kitap bulunan Hristiyanlar ve Yahudîler gibi Ehl-i kitab
da, şirk koşamadan Allah'ın birliğine ve ahirete iman eder, salih amel
işlerlerse, Son Peygamber'i de –bildikleri takdirde- inkar etmemek
şartıyla ahirette kurtuluşa ererler...
” (Bak. s. 28, 29, 35, 42)
diyen Hayrettin Karaman’ın idol olarak gördüğü, mesela şu Süleyman Ateş’i inceleyelim biraz.
Süleyman Ateş 23 Ağustos 2008 tarihli Vatan Gazetesi'ndeki yazısında Cehennem'in ebedi olduğunu inkar etmektedir.
3 Ocak 2008 tarihli makalesinde ise şunları yazmaktadır:
...sual: Yurt dışında yaşayan biz Müslümanların, gayrimüslimlere İslâm dinini tebliğ etme yükümlülüğümüz var mı?
Cevab:
... onlar da zaten kitap sahibidir. Kendi kitaplarına göre amel eder,
Allah’a şirksiz inanır ve O’na ibadet ederlerse Kur’ân’a göre kurtuluşa
ererler.
"
Süleyman Ateş 10.11.2007 tarihli Vatan Gazetesi'ndeki yazısında da Cehennem'in ebedi olduğunu inkar etmektedir:
...Yalnız
Allah, insanların düşüncesine göre karar vermez, suçlu da olsa
kullarının yararına göre karar verir. Benim gönlüm sonsuzca azabı kabul
etmiyor ve Allah’ın bu kadar acımasız olacağını asla düşünemiyorum.
Allah’ın rahmeti her şeyi kaplamış ve gazabına baskınken nasıl olur da
en çok yüz yıl da sürse sonsuzca hayat karşısında bir an gibi kalan şu
dünya yaşamındaki suçlar için (tamamı suçla geçmiş olsa da)
milyarlarca, hatta sonsuzca azap eder? Nerede kaldı O’nun merhameti?
Kur’ân’ın ifadelerini basit mantık oyunlarıyla değil, asıl amacı içinde
düşünmek gerekir. Amaç, korkutup insanları kötülükten caydırmaktır...

Dikkat edin! Bu ateş ehli S. Ateş; “...en
çok yüz yıl da sürse sonsuzca hayat karşısında bir an gibi kalan şu
dünya yaşamındaki suçlar için (tamamı suçla geçmiş olsa da)
milyarlarca, hatta sonsuzca azap eder? Nerede kaldı O’nun merhameti?..
” diyerek günahkar ve cahil olan müslimanlara damardan(!) hitap edip, tabiri caizse tribüne oynamaktadır.
Süleyman Ateş bu inancında İbni Teymiyye ve İbni Kayyım'ı takip etmiştir. Halbuki, fena-i nar [Cehennem'in son bulacağı] görüşü açık nasslara ve icmâ-i ümmete aykırıdır:
Muhammed Hadimi hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyuruyor ki: "Küfrün
gailesi yani en büyük mefsedeti [zararı], Cennet'e girmekten mahrumluk
ve Cehennem'de müebbed [sonsuz] azabdır. Kat'i naslarla [ayet ve
hadislerle] ve Ehl-i sünnetin hepsinin icmâiyle böyledir.
"
(Berika)
İmam el-Eş'arî hazretleri (rahmetullahi aleyh) şöyle buyuruyor: "Ehl-i
İslam bir bütün olarak şöyle demiştir: "Cennet ve Cehennem'in sonu
yoktur. Bu ikisi baki kalmaya devam edecektir. Aynı şekilde
cennetlikler Cennet'te nimetlenmeye, cehennemlikler de Cehennem'de azap
görmeye sürekli olarak devam edecektir. Bunun bir sonu yoktur. Allah'ın
malumat ve makduratı için de bir son nokta ve sınır mevcut değildir.
"
(el-Eş'arî, Makâlâtu'l-İslâmiyyîn)
İmam-ı Şarani hazretleri (rahmetullahi aleyh)buyurdur ki: "Her
kim (Cehennem fani olacak) derse, o kimse sahih senedle nakledilen
hadisin iktiza ettiği mananın dışına çıkmıştır ve Peygamberin
(aleyhisselam) getirdiği ayet-i kerimeler ile Ehl-i sünnetin, adil
imamların ittifak ettikleri şeye muhalefet etmiştir. (Resule karşı
gelip, mü'minlerin yolundan başka bir yola gideni, o yönde bırakır ve
Cehennem'e sokarız; orası ne kötü bir yerdir.)[Nisa 115]
"
(Muhtasaru Tezkiretil Kurtubi, Bedir Yay., s. 302)
İmam-ı a'zam Ebu Hanife (rahmetullahi aleyh)hazretleri de buyurdular ki: "Cennetlik
ve cehennemlikler girdikten sonra cennet ve cehennem yok olacaktır
diyen kimse de orada ebedî kalışı inkâr ettiği için, kâfir olur.
"
(Fıkhu'l Ebsat)
Küfrü açık bir kişiyi Müslüman olarak tanımlamak, İslam alimi diyerek tazim etmek ayrıca küfürdür.
İşte, sözde müctehidimiz Hayrettin Karaman’ın idolü, bir başka müctehid (!) ateş ehlinden S.Ateş.
İkinci yazımızda; H.Kahraman’ı geniş olarak tanıtmaya başlayacağız size.
Vesselam...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mahnovi
BalaKurt
BalaKurt
Mahnovi


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 35
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 05/06/68
Yaş Yaş : 56
Nerden Nerden : Trabzon
İş-Meslek İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M)
İsim İsim : Muhammed Mahnovi
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 18/07/09

SAHTE MÜCTEHİDLER Empty
MesajKonu: Geri: SAHTE MÜCTEHİDLER   SAHTE MÜCTEHİDLER Icon_minitimeCuma 7 Ağus. 2009 - 12:12

MÜCTEHİD HAYRETTİN KARAMAN-2

Mezhebsiz Müctehid(!)
Biz itikaden Maturidi, amelen Hanefiyiz, Müslümanların bir mezhebe bağlı kalmalarını caiz görürüz
diyen H.Karaman, kelime oyunları ile mezhebsizliğini saklamaya çalışmaktadır. Caiz
demek; olması da olmaması da dine uygundur demektir. Müslümanların dört
mezhepten birine bağlı kalmaları şarttır demeyip de caiz demekle bir
mezhebe bağlanmamaya cevaz vermiş oluyor ki bu da mezhepsizlik olur.

Dört mezhepten ayrılmak dinden ayrılmak olur
(Tefsiri Mazhârî)
Mevdudi’nin “Benim mezhebim yoktur” sözünü açıklarken “Muayyen
bir mezhebe bağlı kalmadan islami problemi açıklamak, çözmek ve karara
varmaktır. Bu yol ise gerçek âlimlerin takip edecekleri tek yoldur
” diyor. Görüldüğü gibi “Mezhebim yok” demenin “gerçek âlimlerin takip edeceği tek yol” olduğunu söylüyor.
(Oku Dergisinin 152. Sayı)

Vehhabi Müctehid(!)
Elimizdeki
deliller, onlara kâfir veya ehli bidat demeye kafi değildir ve benim
vehhabi olduğuma dair tek delili olan ortaya çıksın
” diyor.
Hak
mezhep dört tane değil midir? Vehhabiliğin sünni bir mezhep olduğunu
hangi Ehli sünnet âlimi söylemiştir, Vehhabiliğin ciltleri dolduran
sapıklıkları vardır. Ehli sünnet âlimleri sayısız reddiyeler yazmıştır.
“Vehhabi değilim” demek, bazı siyasilerin komünizmi kötülemeyip de
sıkışınca “Ben komünist değilim” demelerine benziyor.
Peygamber, Allahı dört meleğin taşıdığı altın bir kürsü üzerinde görmüştür”.
(Kitab-üs-sünne isimli vehhabi Kitabının 35. Sayfasında)
Böyle inanmak küfür değil midir?


Reformist Müctehid(!)

Hiçbir yerde nikah dini değildir demedik” diyen reformist müctehid öte yandan “Esas
ve şartlarını dini nasların ve bunlara müstenid ictihadların tesbit
etmiş olması, evliliğin dini bir akit olmasını icap ettirmez
” demektedir.
(Mukayeseli İslam Hukuku)

Evet nikah dini değil, dememiş ama kitabına yazmış.

İbni Teymiyeci, Efgani ve Abduhcu,Reşit Rızacı Müctehid(!)

İbni Teymiye’nin kâfir ve sapık olmadığını, ancak bazı ifratları ve ictihad hataları olduğunu
söylüyor. Eğer İbni Teymiye müctehid ise kimse onun hatasını bilemez.
İctihadla ictihad nakzolunamaz. Onun ictihadının hatalı olduğunu nasıl
bildi ki? İbni Teymiye’nin cihete kail ve arşın kıdemine kani bulunduğu
ve mücessimeden olduğu muteber kitaplarda yazılıdır. Bu ise Ehli
sünnete aykırıdır. İbni Teymiye, “kâfirler de cehennemde ebedi kalmaz” diyor. Bu ise Kur’ana aykırıdır. Cennet de cehennem de ebedidir.
(Bakara 25, 81,82)
Peygamberlik sanatlardan bir sanattır” diyen, çeşitli sapıklıkları bulunan Efgani hakkında “Efgani masonluğu bıraktı” diye âdeta müdafaa edişi onu sevdiğini göstermez mi?
İslam Hukuku- İctihad adlı kitabında mezhepsiz Abduh’u da müctehidler arasında zikretmiş.

Hocası Ahmed Davudoğlu, Din Tahripçileri isimli eserinde çeşitli mucizeleri tevil ve inkâr eden ve Mısır’da ilk mason locasını kuran Abduh’un “Teselsülün
butlanı meselesine muhalif olduğu ispatlanmıştır. Artık Abduh’un
masonluğu bırakıp bırakmaması mühim değil, bu görüşü bile küfür olarak
yeter ona.
” derken , o hocasına muhalefet ederek Abduh’u müctehidlerden sayıyor.
Masonluğu tescilli birine nasıl olur da müctehid diyebilir?
Hayrettin Karaman tarafından sadeleştirilen mezhepsiz Reşit Rıza’nın “Mezahibin Telfîkı” isimli kitapta taklidin batıl olduğunu söyleyen mezhepsiz Reşit Rıza, mukallidin ağzından s. 169′daAdam Muhammedi olmayı bırakıyor da Hanefi veya Şafii oluyor” diyor. Hanefi veya Şafii olmayı Muhammedi olmaktan başka bir şey zannediyor mezhepsiz. Muhammedi olmayan kâfirdir. Bütün Hanefiler, Reşit Rıza’ya göre Muhammedi olmadığı için kâfir olmuş olmuyor mu? Şakkulkamer
mucizesini inkâr ettiği, Hz. Musa’ya kâhin dediği Davudoğlu’nun Din
Tahripçileri isimli eserinde vesikaları ile bildirilmekte olan Reşit
Rıza’nın kitabını nasıl yayınlayabildi
?

Şu ana kadar bu şarlatan için “sözde müctehid” dedik ya.Hadi müctehidliğini de tescil edelim(!)
Hiçbir yerde yazılı veya sözlü olarak ben müctehidim demedim
diyor. Çorum’da kursiyerlere yaptığı konuşmada, Türkiye’de uşurun
verilmesi gerektiğini, Ömer Nasuhi Bilmen’in ise verilemez dediğini
söylüyor. Bunun üzerine sakallı bir imam: “Sizin ve Ömer Nasuhi Bilmen’in söylediği bir müctehide mi aittir, yoksa kendi görüşünüz mü?” sorusuna: “Verilmez sözü Ömer Nasuhi Bilmen’in ictihadıdır, verilmesi gerekli sözü de benim ictihadımdır. O haram işletiyor, ben ise bir farzı işletiyorum” diye cevap veriyor.
Bundan sonra, böyle müctehid taslaklarına; itibar, muhabbet ve itimatı sizin vicdanınıza bırakıyorum
Vesselam...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mahnovi
BalaKurt
BalaKurt
Mahnovi


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 35
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 05/06/68
Yaş Yaş : 56
Nerden Nerden : Trabzon
İş-Meslek İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M)
İsim İsim : Muhammed Mahnovi
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 18/07/09

SAHTE MÜCTEHİDLER Empty
MesajKonu: Geri: SAHTE MÜCTEHİDLER   SAHTE MÜCTEHİDLER Icon_minitimeCuma 7 Ağus. 2009 - 12:16

MÜCTEHİD HAYRETTİN KARAMAN-3

Bu bizim müctehidliği kendinden menkul şarlatan H.Karaman bakın ne fetva veriyor:

sual:
"Kadın
sesi dinlemek caiz midir? Dinlediğimiz müziğin türüne göre cevaz
değişir mi? (Örnek: tasavvuf musikisine eşlik eden bir kadın sesi veya
ilahi söyleyen bir kadın sesi gibi)"

cevab:
"Peygamberimizin
zamanında mescidde ve başka yerlerde kadınlar, erkeklerin yanında
konuşurlardı. O (sallallahu aleyhi vesellem) hicret ederken kadınlar ve
çocuklar musikî eşliğinde karşılama yapmışlardı. Bayram günlerinde Hz.
Peygamber'in evinde ve onun yanında genç kızlar, Hz.
Aişe'ye(radıyallahu anha) sesli ve tefli müzik dinletmişlerdi. Kadının sesinin ve musikînin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) yoktur. Kadın olsun erkek olsun müzik icra ettiğinde bunu dinleyenler kendilerine bakmalıdırlar; kötü, olumsuz bir etkilenme bulunmadıkça dinlemelerinde sakınca yoktur.".

Peh!Peh!Anlı şanlı profumuz; uydurmacılıkta, tavuktan kurban olur diye fetva veren şaşı prof ile yarışa girmiş anlaşılan.

Bakalım bu fetvası sorulan meselenin hükmü ehlisünnete göre, H.Karamanın dediği gibi miymiş!

Fetvanın tahliline geçerken ilk iş olarak H.Karamanın dayanak aldığı hususları tespit edelim:
1. Peygamberimiz zamanında kadınların erkeklerin yanında konuşması.
2. Hicret ederken kadınların musikî eşliğinde Peygamberimizi karşılaması.
3. Bayram günlerinde Hz. Peygamberin evinde ve onun yanında genç kızların Hz. Aişe’ye sesli ve tefli müzik dinletmesi.
4. Kadın sesinin ve musikînin haram olduğuna dair sahih ve kesin bir delil (dinî açıklama) bulunmaması.

Bu dört madde H.Karamanın, fetvada kullandığı dayanak noktaları. Karaman, bunları sıraladıktan sonra fetvasına geçiyor ve kadından müzik dinlemenin hükmünün onu dinlerken insanın içinde yaşadığı duygulara bağlı olduğunu söylüyor. Buna göre Karamanın fetvası, kadının musikîsinin, içinde olumsuz etkilere yol açmıyorsa caiz, açıyorsa caiz olmadığını gösteriyor.

Fetvanın
gerekçelerini gözden geçirirken üç çeşit hatayla karşılaştığımızı
söyleyebiliriz. Bunları mantık, usul ve bilgi hataları olarak tasnif
edebiliriz. HiKaramanın göze çarpan mantık hatası, fetvasındaki
tutarsızlıklar da yatıyor. Karaman, -birinci ve dördüncü maddelerde-
kadından şarkı dinleme meselesini normal kadının sesi ve genel musikî
bağlamında ele alıyor. Kadının erkeklerin yanında konuşmasıyla şarkı
söylemesi arasında önemli farklar bulunduğu ve bunların aynı hükme tabi
olmayacağı hususu gayet açıktır. Bunlar, biri diğerinin yerine
kullanılabilecek veya birinin cevazıyla diğerinin cevazına
hükmedilebilecek türden müşterek konular değildir. Kadından müzik
dinlemenin hükmü, ne normal şartlarda kadının sesinin hükmüyle
açıklanabilir, ne de normal musikînin hükmüyle. Nitekim Ehl-i
sünnet imamları, çoğunluk belli şartlarda kadının sesinin avret
olmadığına hükmettiği halde, kadından şarkı dinlemenin caiz olmadığında
ittifak etmişlerdir.
Zaten Karaman da bundan tatmin
olmamış olacak ki, başka deliller aramış ve ikinci ile üçüncü
maddelerde meseleyi, asr-ı saadet döneminde kadınların musikî icra
etmesine dayandırmış. İşte Karamanın, biri usul diğeri bilgi yanlışı
olmak üzere ikinci ve üçüncü hataları da bu iki maddede kendini
gösteriyor.
Karamanın
ikinci maddede zikrettiği kadınların musikî eşliğinde Peygamberimizi
karşılamasıyla ilgili rivayetler günümüz şarkıcı kadınlarını dinlemenin
cevazına mesnet olarak kullanılabilecek rivayetler değildir. Karaman, söz konusu rivayetlerde geçen "cevarî, velâid, imâ, kaynât" gibi kelimeleri, genel olarak "kadınlar" diye tercüme etmekle ciddi bir usul hatası yapmıştır. Buna bilgi hatası demiyoruz; çünkü Karaman bu gibi kelimelerin yaygın olarak hür olmayan kadınlar için kullanıldığını pek ala bilir. Burada aslında bir muğalatadan da söz edilebilir. Yani bir delili kapsam alanı dışında işletmeye çalışmak gibi bir mantık hatasından söz edebiliriz.
Hür
kadınlarla cariyeler arasında –mahremiyet hükümleri başta olmak üzere-
önemli hüküm farklılıkları bulunduğu ve üzerinde konuştuğumuz konunun
da bu farklılığın tebellür ettiği konulardan biri olduğu halde
Karamanın böyle bir tercüme hatasına düşmesi ihmale yorulabilecek
türden değildir. Bir de söz konusu rivayetlerin
haram-helal, cevaz-adem-i cevaz gibi ahkam meselelerine malzeme olarak
kullanılması vehameti ciddi boyutlara taşıyor.
Gerekçede zikredilen
hadiseyle ilgili rivayetlerin tedkikine gelince, Hz. Peygamber
efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Hz. Ebubekir (radıyallahu anh)
ile birlikte Medine'ye teşrif ettiklerinde, Medine'de bulunan
Müslümanların kendilerini nasıl karşıladığına dair ilgili rivayetlerde
çeşitli ifadeler vardır. Bazı rivayetlerde Medineli bazı cariyelerin
(imâ) çıkıp "Muhammed geldi, Muhammed geldi" diye seslendikleri,
bazılarında çocukların (ğılmân) ve hizmetçilerin (hüddem) "Muhammed
geldi, Allahü ekber" diye sevinç çığlıkları attıkları nakledilmiştir. İbn-i Hacer'in ifadesiyle, Hakim'in tahriç ettiği bir rivayette de, Medine'den Benî
Neccâr sülalesinin cariyelerinin çıkıp def çalarak "bizler Benî
Neccar'ın cariyeleriyiz, Muhammed ne güzel komşudur!" dedikleri
bildirilmiştir. Aynı hadisi anlatan başka bir rivayette
de Medineli cariyelerin (velâid) çıkıp meşhur Talea'l-Bedru'yu
söyledikleri nakledilmektedir.
Görüldüğü gibi rivayetlerde sevinç çığlıkları atan veya def çalıp kaside okuyan kimseler küçük çocuklarla cariyelerdir. Bu rivayetlerden birincisi Buharî tarafından tahric edilmiştir. Bu rivayet sahih olmakla birlikte cariyelerin def çalıp kaside söylediğine dair bir ifade içermemektedir. İkinci rivayet de Buharî'nin rivayetinin farklı bir şeklidir. Bu rivayette def ve kasideden söz edilmediği gibi bağıranların kadın olduğuna dair bir ifade de yoktur.

(devamı var...)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Mahnovi
BalaKurt
BalaKurt
Mahnovi


Erkek
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 35
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 05/06/68
Yaş Yaş : 56
Nerden Nerden : Trabzon
İş-Meslek İş-Meslek : Mak.Tkn. (M/M)
İsim İsim : Muhammed Mahnovi
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 18/07/09

SAHTE MÜCTEHİDLER Empty
MesajKonu: Geri: SAHTE MÜCTEHİDLER   SAHTE MÜCTEHİDLER Icon_minitimeCuma 7 Ağus. 2009 - 12:20

MÜCTEHİD HAYRETTİN KARAMAN-3

(...devam)


Kadınların kaside/şiir söylediğini bildiren rivayetler ise üçüncü ve
dördüncü rivayetlerdir. Dördüncü rivayet İbn-i Hacer'in de temas ettiği
gibi munkatıdır, usul açısından ahkâma mesned olamaz. Üçüncü rivayet
yine İbn-i Hacer'in ifadesiyle Hakim tarafından Şeyhayn'ın şartına
uygun olarak tahriç edilmiştir. Fakat Hakim'in el-Müstedrek'inde böyle
bir hadise beyan edilmemiştir. Muhtemelen, -İbn-i Hacer'in sehvi mevzu
bahis değilse- el-Müstedrek'in İbn-i Hacer'in elinde mevcut başka
nüshasında böyle bir rivayet olabilir.
Bu rivayetlerin bir kısmında
Neccar oğullarından cariyelerin (cevârî/kaynât) hicret sırasında kaside
söylediği, bazılarında da Medine'de bir düğün sırasında kaside
söylediği (İbn-i Mace, 1899) ve Peygamberimizin onlara dua ettiği
nakledilmektedir ki, anılan rivayetler makbuldür. Fakat bu rivayetlerin hemen hepsinde def çalıp kaside söyleyen kızların cariye oldukları açıkça ifade edilmektedir. Bunun gibi üçüncü maddede Hz.
Aişe'nin(radıyallahu anha), Peygamberimizin yanında kasidelerini
dinlediği kadınlar da (câriye/kaynât) birer cariyedir. Burada da
Karaman, aynı usul hatasını tekrar etmiş ve cariyelerle ilgili bir
rivayeti günümüz kadın şarkıcıları için mesnet kabul etmiştir.
Burada
ısrarla, konumuzla ilgili rivayetlerde geçen asr-ı saadet cariyelerinin
hür kadınlar şeklinde anlaşılmasının hatalı ve ciddi bir kavram
kargaşasına sebebiyet verdiğini söylüyoruz. Bundaki ısrarımız, aslında
fetvanın tek dayanağı olan bu rivayetlerdeki "cevârî" ve "kaynât" gibi kelimelerin
yaygın kullanımını ve asr-ı saadet dönemi Arap toplumunda hâkim sosyal
ve kültürel ortamı hesaba kattığımız içindir. Bu kelimeler, yaygın
kullanımı itibarıyla bilinen kadın köleler anlamına gelir. Ayrıca kaynât kelimesi, çoğunluk şarkıcı cariyelere kullanılır. Cevârî kelimesi, -Karamanın fetvasına temel kabul ettiği gibi- bazen "yeni ergen olmuş genç kız" manasında kullanılsa da, bu, o dönemin sosyal ve kültürel koşulları dikkate alındığında günümüze adapte edilebilecek bir ihtimal değildir.
Karamanın bir diğer hatası bilgi eksikliği olarak dördüncü maddede karşımıza çıkıyor. Burada Karaman, kadının
sesinin ve musikînin haram oluşuna dair sahih ve katî bir delilin
olmadığını söylemekle doğrusu işi karambole getirmeye çalışıyor.
Şöyle ki, soru kadının musikî icra etmesiyle alakalı olduğu halde,
Karaman burada kadının sesinin veya genel musikînin hükmünden
bahsediyor. Şimdi Karamanın bu cümlesini
hızlıca okuyan biri, buradan, kadının şarkı söylemesinin haram olduğuna
dair güçlü bir delil olmadığı fikrine çok rahat kapılabilir.
Dolayısıyla bağlamı hesaba katılarak bu ifadelerin kadının şarkı
söylemesiyle alakalı olduğunu düşünmek Karamana haksızlık anlamına
gelmeyecektir. Şu halde Karaman çalgıcı
kadınları (muğanniyât/kaynât) ve çalgı aletlerini (meazif/melâhî)
yeren, onların kullanımını nehy eden ve ahir zamanda şarkıcı kadınları
dinlemenin mübah kabul edileceğini bildirerek bu tutumu zemmeden
onlarca sahih hadisi gözden kaçırmış olmalıdır.(Mı?)
Evet, doğrusu burada içimiz rahat değil; Karaman bu rivayetleri görmemiş olamaz.
Kaldı ki, sadece kadının sesinden ve sadece musikiden söz ederek seçme
ifadeler kullanması, onun bu gibi rivayetlerin pekâlâ farkında olduğunu
gösteriyor. Ama Karamanın farkında olmadığı –ya da farkında olmak istemediği- bir şey var ki o da, günümüz
şarkıcı kadınların Neccâr oğullarının cariyeleriyle değil, işte
zemmedilen bu sonuncu kadınlarla/müğanniyâtla ilişkilendirilmesi
gerektiğidir.
Fetvanın can alıcı noktasını teşkil eden
son cümlede hüküm kişilerin kendi inisiyatifine bırakılıyor ve dikkat
edilirse burada kadın erkek arasında bir fark görülmüyor. Ayrıca "olumsuz etkilenmek" nedir? Bu da havada duruyor. Haram
helal gibi bir hükmün böyle şahıstan şahısa değişebilen ve açık
kriterlere istinad etmeyen bir hale/duyguya bağlanması da usul
açısından hatalıdır. Çünkü usul-i fıkıhda hükme sebeb olduğu iddia edilen şeyin açık ve standart olması gerekir.
Konunun
teorik boyutu bir tarafa, bu fetvanın pratiğinde de ciddi
belirsizlikler var. Acaba olumsuz yönde etkilenmekten maksat, şarkı
söyleyen kadınla cima hayalleri kurmak mıdır? Yoksa dinleyen kişinin
kalbinin ona meyledip, şarkıcıya karşı sıcak duygular hissetmesi midir?
Veya söyleyen kadın ya da erkek olsun, şarkı dinlediğimizde içimizde en
ufak bir kıpırtı veya farklı çağrışımların oluşması mı kastediliyor?
Eğer
sonuncusu kastediliyor ise, fetvayı böyle bir kayda bağlamakla kadından
musikî dinlemeye cevaz vermemek arasında bir fark yoktur. Zira
özellikle bir kadın şarkıcı dinleyip de en ufak bir duygu ve çağrışıma
kapılmayacak kimse nadirattandır ki, fıkıhta nadirata itibar yoktur.
Eğer
ikinci şık kastediliyorsa, kadın şarkıcı dinleyip de böyle bir duyguya
kapılmamak da zordur. Zira kadın şarkıcılara hayranlık duyan, meşhur
şarkıcılara âşık olan gençlerin sayısı yüz binlerle ölçülmektedir.
Çoğunluk insanlar böyle bir duyguya kapılabilir, içlerinde o kimseye
karşı bir sevgi oluşur.
Eğer birinci şık kast ediliyorsa, bu
azınlıktır ve fetvada böyle bir kesimi hesaba katmak bir dereceye kadar
makuldür; ama böyle bir ölçünün Karamanın elindeki delili nedir?
Karamanın bunu da açıklaması gerekirdi. Peki şimdi Karaman hangi şıkkı
kastetmiştir ve bu fetvayı okuyan kişi neye göre hareket edecektir.
Şunu anlamak için kehanete gerek yoktur ki, çoğunluk insanlar burada
olumsuz etkiden birinci şıkkı anlayacaktır. Çünkü memleketimizde çirkin
addedilen bu şıktır. Kötü duygular dendiğinde insanların zihninde hemen
bu durum canlanacaktır. Toplumumuz maalesef ikinci şıkkın kötü ve
gayr-i ahlakî olduğunu düşünemeyecek kadar dejenere olmuş vaziyettedir.
Şu halde burada belirsiz bir ölçü getirmek suretiyle insanları yanıltmak vardır.
Ayrıca
sonunda hükmün getirilip insanların kendi takdirlerine bırakıldığı
fetvalar şöyle bir paradoksa yol açıyor. Kadın şarkıcıyı dinlediği
halde kalbine kötü bir şey gelmeyecek olan kişi zaten iyi bir zahid
olmalıdır. Böyle bir kimsenin müzikle ilgili bir sorusu da olmaz.
Dolayısıyla böyle bir fetvanın anlamı yoktur. Eğer bir insan aksine
kadın şarkıcıyı dinleyip de olumsuz yönde etkilenecek kadar kendine
sahip olamayan biriyse, aynı adamın bizim verdiğimiz fetvaya binaen
çekinip müzik dinlemeyeceğini nasıl bekleyebiliriz? Bu durumda da
verdiğimiz fetva uygulama açısından hiçbir kıymet ifade etmez ki yine
anlamsız demektir.
Fetvanın bir başka yanıltıcı tarafı, bir insan baştan kötü etkileneceğini bilmiyorsa bu durumda kadından musikî dinlemesine cevaz veriyoruz, demektir.
İş böyle olunca da bir amelin hükmü o amelin yapılmasına bağlanmış
oluyor. Oysa amelin yapılıp yapılmaması için hükmünün önceden bilinmesi
ve ona göre yapılıp yapılamayacağına karar verilmesi gerekir. Peki aynı
kimse dinledikten sonra kötü duygu hissettiğini fark etse bu durumda ne
olacak? Verilen fetvaya göre bu kimsenin başından beri musikî dinlemesi
haram olmuş olacak. Bu durumda o haramın vebalini kim üstlenecek?
Sonuç
olarak Hayrettin Karamanın bu fetvası, gerek istidlal mantığı, gerekse
iftâ ve içtihat usûlü açısından tutarsızlıklar arz etmektedir. Ayrıca
konuyla ilgili rivayetler ve bu rivayetlerin tahlil ve izahları
hakkında yeterli araştırma yapılmadığı, kısa yoldan arzulanan sonuca
varılmak istendiği gözlenmektedir. Üstelik milyonlarca
Müslümanı ilgilendiren ve haram-helal çerçevesine giren bir konunun,
böyle düz mantık işlemleriyle çözümlenmeye çalışılması, iftâ ve irşad
makamında olduğunu iddia eden böyle şarlatan profların taşıdığı
sorumsuzluk yahut artniyetin ne boyutlarda olduğunu göstermesi
bakımından endişe vericidir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
SAHTE MÜCTEHİDLER
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SAHTE MÜSLÜMANLAR YA DA GİZLİ YAHUDİLER
» BOZKURT_25 VİDEO SUNUMLARI İZLEYİNİZ (19.07.2009)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net :: Dinimiz İslamiyet :: İslamiyet, Dini Konular-
Buraya geçin: