Eyy Ülkücü titre, kendine dön ve fitneye karşı reddiyeci ol..
Referandum sonucu %58 evet, %42 hayırla sonuçlandı. Bu sonucun Türkiye'nin geleceğini karanlığa görüreceği bizim açımızdan kesindir..Referandumda %58 oranında evet çıkmasının nedeninin Ülkücü camianın yarısının evet oyu verdiği propagandasının sıkça yapıldığını müşahade etmekteyiz..Bu kuyruklu bir yalandır..MHP' yi 2011 seçimlerinde baraj altı yapabilmek için Ülkücü camianın içine atılan büyük bir fitne bombasından başka bir şey değildir.
Referandum öncesi Akp yandaşı medya ve basına ç Eyy Ülkücü titre, kendine dön ve fitneye karşı reddiyeci ol..ıkartılan, sözüm ona kendilerine "eski ülkücü" denilen, bana göre ise sadece "dönme" olan bu zavallılara sıkça evet propagandası yaptırılarak, güya Ülkücülerin büyük bir bölümü evet diyor görüntüsünü hasıl ederek, MHP tabanını etkilemek istemişlerdir..
Gerçekte ise bu dönmelerin Ülkücülükle uzaktan yakından bir alakası kalmamış, bunların hemen hemen hepsi uzun zamandır oylarını MHP'ye değil zaten diğer partilere veren döneklerdir..Uzun yıllar MHP'den uzak durmuş, Ülkü ocakları ile hasım olmuş, birçoğu diğer partilere hizmet etmiş ve bir çoğuda ya cemaatçi, ya da tarikatçı olmuş bu kişiler nasıl olurda MHP'nin veya Ülkücülerin adına kanaat önderliği yaparlar, buna biz değil daldaki kargalar bile güler..Lakin bazı güçler için Ülkücü harekatın içine fitne salmak ve Ülkücü harekatı bölmek önemlidir, bizler içinse bu fitneyi reddiye etmek, bu fitnelere düşmemek, ve düşecek olanları uyarmak çok önemlidir..Dolayısı ile MHP tabanından, Referandumda evet diyenler olmuş ise bu oran inanın % 1 bile kadar değildir, bu yüzde 1 ise bir takım cemaat ve tarikatlarla ilişkisi olan biyatçılardan olabilir..
MHP çatısı içinde yer alan hiçbir Ülkücünün, Türk milliyetçiliği ideolojisine taban tabana zıt olan bu Anayasa değişikliğine evet diyebileceğine ben ihtimal veremem..Eğer Ülkücüler arasından evet verenler olmuş ise, zaten kendini inkar anlamına gelirki, Ülkücülüğün baş şartı "HER ÜLKÜCÜ KATIKSIZ TÜRK MİLLİYETÇİSİDİR" şartını çiğnemiş olur..
Ülkücü hareket için bu Referandum aslında bir yerde hayırlıda olmuştur. En azından bu Referandum bir "ÜLKÜMETRE" görevi görmüş, kim Ülkücü, kim Ülkücüden geçinen, kim Ülkücülükten geçinen ve kimler Ülkücü camiaya fitne sokmak istiyor bunları ayan beyan ortaya çıkarmıştır.
Ülkücü hareket uzun bir süredir fitne kumpası altındadır. Türkiye'de milli direncin kalesi olan, Türk milletinin ve Türklüğün geleceğinin teminatı olan ve antiemperyalist duruşu ile dış ve iç mihrakların hedefinde olan Ülkücü hareket çökertilmek istenmektedir. Bunun için her yol mübah sayılıp her yol denenmektedir. Bu oyunları ve fitneleri bir bir görerek, bunlara karşı önlem almak elzemdir.
Ülkücü harekatın artık titreyip kedine dönmesi, bu fitnelere ve fitnelerin nerelerden geldiklerini görerek bunları iyi tanıması ve aralarına sızmalarına asla izin vermemelerinin zamanı gelmiş ve hatta geçmektedir..
Bazı cemaat üyeleri özellikle kendilerinide Ülkücü gibi göstererek, Ülkücülerin içine sızmakta ve kendilerine yer edindikten sonra yavaş yavaş zehirlerini akıtmaktadırlar. Dini duyguları yüksek olan Ülkücülerin bu özellikleri cemaat militanları tarafından yumuşak karnı sayılıp, işlerini yapmakta kendilerine çok büyük fırsat saymaktadırlar.
Ülkücülerin en uyanık olması gereken zamanı işte böyle kurt postuna bürünmüş çakallara karşı temkinli olup bu din bezirganı ajanlara karşı aldanmamasıdır.Ülkücü Türk İslam Ülküsüne bağlıdır, Türk İslam Ülküsünün en kısa tarifi, Türk'ün kültüründen, töresinden, ilminden, kendine has hasletlerinden kopmadan İslam'ı yaşamasıdır..
Türk İslam Ülküsünün temellerini, Arap ırkçılığından kaçarak Horasana yerleşen, Horasan Erenleri atmıştır. Horasan o dönemlerde bir Türk yurdudur.İslamiyetin evrensel bir din olduğunu vurgulayan ve Arap baskısından kurtulmak isteyenlerce Horasan’da bir okul oluşmaktaydı. Bu okula “Horasan Mektebi” denilmekteydi. Horasan okulunu oluşturanlar İslamiyetin yüce fikirlerini Horasan’da yaymaya başladılar. Islamiyetin en önemli fikirlerinden biri olan “tanrıya ortak koşmamak” özelliğine uyulmak koşulu ile İslami inanç ve düşünce sistemiyle mevcut bölge halkı olan Türk gelenek ve görenekleri kaynaşmaya başladı. Sonuçta İslamiyet Türk töresiyle inancıyla birleşmeye başladı. Böylece Horasan okulu Arap etkisinin dışında, bölge halklarının eski inanç ve yasam kültürünü de içine alan evrensel İslam anlayışı ortaya çıktı.Horasan okulu’nun en önemli temsilcisi Hoca Ahmet Yesevi ’dir. Arapça ve Farsça bilmesine rağmen çok sade bir Türkçe ile Hikmet denilen eğitici sözleri, Türkistan Türkleri üzerinde büyük izler bırakmış olmasıdır. Yesevi dergâhı, fakirler, yoksullar, yetim ve çaresizler için bir sığınak yeriydi. Bu dergâhlar aynı zamanda, tekke edebiyatının ilk temsil edildiği yerler olmuştur. Ahmet Yesevi tekke edebiyatının ilk temsilcisidir. Bu vesileyle Anadolu’daki Türk edebiyatının yeşerip gelişmesine zemin hazırlamış, Yunus Emre gibi büyük şairlerin yetişmesine sebep olmuştur. Bu şekilde yetiştirdiği talebelerinden tayin ettiği halifeleri şunlardır; Mansur Ata, Abdulmelik Ata, Süleyman Hakim Ata (Bu Türkler arasında en meşhur halifesidir) Muhammed Danişmend, Muhammed Buhari (Sarı Saltuk) Zengi Ata, Tac Ata v.b. Bu halifelerinin yetiştirdiği birçok talebe ki; Ahi Evran, Hacı Bektaş, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus Emre gibi talebeler Anadoluda, Ahmet Yesevi’nin çizdiği yolda ilerlemişler ve Türk dilini, edebiyatını, kültürünü özellikle İslam dinini doğru olarak gelecek nesillere aktarmışlardır. Sade bir Türkçe ile Halkın anlayacağı, sohbet tarzındaki “Hikmet” adlı şiirleri, Çin'den, Marmara sahillerine kadar yayılıp, Türk Milletine manevi ışık olmuştur.
Ayrıca Türkler İslam'a geçtikten sonra, hep amelde Hanefi, itikadda Maturudi olmuşlar, çok az Türk bunun dışında kalmış. Osmanlı da Hanefi, Maturidi, Selçuklular da diğer Türklerin çoğu da amelde hanefi itikadda Maturididir.Dolayısıyla biz zaten köklerden Maturudiyiz.Yani Türkiye'yi sonradan kimse Maturidi yapmamıştır .Türkler hiçbir zaman çoğunlukla araplar ve iranlılar gibi radikal olmamıştır(selefi ve şia gibi). Ancak 1700 lerden sonra, özelikle İngiliz casusların Osmanlıda ki tarikat ve cemaat yapılanmasının içlerine sızarak, Türklerin Maturidi itikatlarından yavaş yavaş kopmasını sağlamışlardır..
Türkler, İslam'ı, İtikadı anlamında Türk olan İmam Maturidi'nin yorumlarına dayalı Maturidilik (akıl ve vahiy ilişkisini Kuran-ı Kerim ve akli vasıta içtihatlarıyla ortaya koyan görüş tarzı) ekolüne, ameli ve fıkhi manada ise yine Türk asıllı olan İmam Ebu Hanife'nin yolu olan Hanefilik yoluna tabi oluşlarıyla ve bu tabi olunan ekolü, Türk Tasavvuf geleneğinin kurucusu olan Hoca Ahmet Yesevi'nin ''Türkçe Tasavvuf '' açılımıyla pekiştirmişlerdir..
Dolayısı ile İslam tarihi içersinde teşekkül etmiş bu yorumlama yoluna tabi olan Türk milliyetçileri akıl ve vahiy ilişkisinde, fizik ve metafizik algısında, devlet ve din ilişkisi bağlamında hep bu Maturidi/Hanefi çizginin takipçisi olmuştur. Dolayısıyla milliyetçilerin laiklik konusundaki görüşlerinin belirlenmesinde MATURİDİ/HANEFİ çizginin algısı çok etkilidir. Milliyetçi, ülkücü harekatın laiklik algısı hep bu şekilde olmuştur..
İşte Türklerin İslamı anlayış ve uygulayış biçimleri neticesiyle, İslam'ı bir dünya dini haline getirerek asırlar boyunca dünyaya hüküm salmalarınada vesile olmuştur.
Ülkücülerin İslam'ı anlayış ve uygulayış tarzı, yukarda saydığımız atalarının geleneğinin temsilciliğinden başka bir anlayış ve tarz değildir, olmamalıdır. Her Ülkücü, İmam- Azam, İmam-ı Matüridi ve Hoca Ahmed Yesevi hazretlerini okuyup anlamalı, onların bize çizdiği yoldan ayrılmamalıdır.Aksi taktirde günümüzün sadece hurafelere bağlı inanç sistemleri olan, cemaat ve tarikatların Arapçılık öğretilerine maruz kalınarak fitneye bulaşılmasına neden olunulacaktır..
Ülkücü irade ayrıdır, cemaat ve tarikat iradesi ayrıdır. Bir kişi hem Ülkücü, hem Nurcu, hem, fetullahçı, hem Menzilci olamaz. Çünkü iradeler farklıdır. Ülkücü sadece Ülkücüdür, cemaatçi sadece cemaatçi, tarikatçıda sadece tarikatçıdır..Tarikata mensup olan bir mürit, tarikat şeyhine ölünün ölü yıkayıcısına teslim olduğu gibi iradesini teslim eder. Bu tarikatların doğası gereği böyledir. Hiç birşey soramaz, sorgulayamaz, düşünemez, yargılayamaz, şeyhine tam anlamıyla biyat etmek zorundadır..Cemaat lideri veya tarikat şeyhi müritlerine oyunu nereye atması gerektiğini söylemişse, şartsız oraya atılır. Neden diye asla sorulmaz..İşte durumu böyle olan cemaat ve tarikatlarla organik bağları olan ve ben ülkücüyüm diyenlerin Ülkücülüğünü sorgulama hakkımız davamız adına boynumuza yüklenmiş bir vebaldir.
Bugün pkk ve ermeni açılımlarına destek veren, referandumda evet oyu veren ve ben Ülkücüyüm diyenler işte bu tip cemaat ve tarikat üyesi olanlardır. Onların artık ülkücülüğü kalmamış kendilerini başka bir iradeye teslim ederek sadece birer dönek olmuşlar ve ülkerine ihanet içerisine girmişlerdir.
Ülkücü irade ise çok farklıdır, Ülkücünün nihayi hedefi Türk İslam mührünü dünyaya vurarak dünyaya nizam vermektir. Ayrıca her Ülkücü, Peygamber efendimiz (s.a.v) in ve Eshabının yaşantısını hurafelerden arınmış olarak kendisine şiar ederek bu yaşantıyı tüm insanlığa kabul ettirmektir.. Ülkücülerin Turan Ülküsüde hiçbir zaman sönmeyen bir ateştir..
Günümüz cemaat ve tarikatlarına gelince bunların istinasız hepsi Türklüğe, Cumhuriyete, ******'e ve Türk ordusuna düşmandır. Türklüğü düpedüz dinsizlik olarak belirten birçok tarikatlar mevcuttur..Tümü katı Arapçıdır, hemen hemen hepsi biyat kültürünün geliştiği Eşar'i ekoluna bağlıdır.Milliyetçilikten nefret ederler, kendilerini ümmetçi olarak tarif ederler, ancak Arap deyince ağızlarının suyu akar, fakat Arap'ta bir ırk değil midir deyince verecek cevap bulamayıp apışıp kalırlar !.. Ve ne yazık ki, hiç biriside bilmez dünyada yaşıyan Türklerin %95 i müslümandır, Arapların ise % 65 i müslümandır. Bu kadarda cahildirler !..Tüm bu cemaat ve tarikat yapılanmalarının arkasında ise yabancı istihbarat servisleri mevcuttur..Zamanı geldikçe Türkiye aleyhine bunları bir bir kullanırlar..
Eğer ben Ülkücüyüm, ben Türk milliyetçisiyim diyerek bu cemaatleri veya tarikatları öven birileri var ise, ne kadar Ülkücü, ne kadar Türk milliyetçisi olduklarını varın siz hesap edin artık. Bu tip militanların niyetlerinin sadece fitne çıkarmak isteyenler olduğunu iyice bilin ve artık fitnelere karşı Ülkücü Reddiyeyi geliştirerek tavrınızı net ve sert olarak göstermesini bilin..
ABD ve AB'nin Türkiye'den isteği kürt açılımının gerçekleşmesidir.Bunun için Chp'de bir operasyon gerçekleştirerek ******'ın yerine Kılıçtaroğlunu getirttiler. Şimdi önlerinde tek ve en önemli bir engel MHP kaldı!..Kürt açılımının gerçekleşebilmesi için MHP'nin 2011 yılındaki seçimlerde meclis dışı olması hedefleniyor, bunu başarmak için ise başta Gülen cemaati ve diğer unsurlar yoğun faliyet içerisindeler. Bu cemaat bir türlü manipilasyon ve iftira çetesi olmuş durumda, en büyük kozları ise " eski ülkücü" diye tabir ettikleri aslında kendilerinden olan bu tip dönmelerin, Ülkücüler arasına fitne sokarak bölünmelerini sağlamak.. Başarabilirler mi diye soracak olursanız, ülkücü hareket bunlara karşı tedbirini alıp top yekün fitneye karşı reddiyeci bir tavır içerisinde olursa, bir kişi dahi koparamazlar hattizatinde kopmuş olanları dahi yine bir araya getirebilirler.
Ülkücülerin milli ve manevi değerleri çok yüksektir, vatanını, milletini ve devletini kendinden aziz bilir, her Ülkücü aynı zamanda ******'ü doğal lideri kabul edip, o nun geleneğinin gönüllü temsilcisi konumundadır.Yani her bir Ülkücü hem dindar, hem de sıkı sıkıya ******'ün ilkelerine bağlıdır. Ne sol görüş gibi dini hassasiyetlere uzak, ne de siyasal İslamcılar gibi ****** ve Cumhuriyete uzaktır. Başı açık ve kapalı olan bayanlarımızın, birbirlerinden kompleks duymadan bir arada bulunabildiği tek siyasi parti MHP ve Ülkücü camiadır..Türkiye'yi düze çıkaracak ve kamplaşmaya son vererek, Türkiye'nin her alanda sıçrama yapabileceği tek anlayış ve yol ise bize göre sadece bu yoldur.
Bu saydıklarımızı başarmanın ve Ülkücü harekatı iktidara taşımanın yolu ise öncelik olarak Ülkücü harekatın içerisine atılmaya çalışılan FİTNELERE TOP YEKÜN REDDİYE İLE MÜMKÜN OLUNACAKTIR.
Tuncay Demirbaş