157 Numaralı Yatak / Dursun Önkuzu
23 Kasım 2010, Salı
Tam 40 yıl geçti üzerinden.
İnsan ömrü kadar!
Kısa süren ömrü, unutulmayacak bir zalimlikle noktalandı.
İnanmanın, inandığı gibi yaşamanın bedelini en ağırından ödeyenler arasındaki yerini aldı.
Birkaç tane siyaset kalpazanına demokrasi kahramanı diye tapınanlar hatırlamasa da, unutulmadığını hatırlatalım istedik.
DURSUN ÖNKUZU
Bundan tam 40 yıl önce katledildi.
23/24 Kasım 1970 tarihinde.
Nasıl ve ne şekilde şehit edildiğini tekrar tekrar anlatmaya gerek var mıdır?
O'nu tanımayan, O'nun son anlarını bilmeyen bir milliyetçi var mıdır?
Sanmam.
O'nu katledenlerden Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Ali BAŞPINAR'IN kendi beyanlarına göre:
"23 Kasım 1970 tarihinde Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun ÖNKUZU'YU önce kaçırarak hapsetmişler sonra bilahare feci şekilde dövmüşlerdir. Bununla da yetinmeyen sanıklar bir bıçakla Dursun Önkuzu'nun bilek damarlarını kesmişler, ağzına lastik hortum takarak pompayla şişirmek suretiyle vahşiyane bir şekilde öldürüp 3.Kattaki odanın penceresinden atmışlardır"
İşte böyle katledilmiştir ÖNKUZU.
***
Yanda görülen resim Dursun ÖNKUZU'NUN talihsiz olay sonrasında getirildiği hastane odasında çekilmiş resmidir. Birçok kişi için bu resim belki de bir ilktir.
Hastane görevlileri için 157 numaralı yataktaki hasta olması dışında bir anlamının olmadığı anlardır.
157 numaralı hasta, şahadeti ile birlikte Türk Milliyetçileri için mücadelenin, azmin ve kararlığının sembolü olmuştur.
***
Herkesin artık bitti dediği anlarda,
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Son nefesteki GÜÇLÜ HAYKIRIŞTIR ÖNKUZU.
Artık tamam, benden bu kadar diyenler.
O'nun hatırı ile Bismillah demişlerdir bir kez daha, bir kez daha...
Ülkü denilen güftenin, hiç unutulmayacak bestesidir o artık...
Gözü yaşlı anasının biricik evladı,
Şehadetin Cennet'e açılan kapısıdır.
Büyük ideallerin bütün kapıları açan kilidi,
Son neferin son nefesi,
Şahadet şerbetinin değişmez sakisidir.
Can verenler kuşku yok ki O'nun elinden içtiler şerbeti,
O buyur etti ardından gelenleri...
Dündar Taşer'i, Gün Sazak'ı, Selçuk DURACIK'I
Galip ERDEM'İ, Pehlivanoğlu'nu, Halil ESENDAĞ'I,
Ve binlerce adı anılmayanı
O karşıladı CENNETİN kapısında.
Bir gün nasip olacak biliyoruz,
Ölüm Allah'ın emri ise korkmuyoruz,
Can verip faniden ayrıldığımızda,
Önkuzu önden giderken, bütün sevdiklerimiz yanı başımızda,
Ayak sürüyeceğiz Cennet'in insanı yormayan yokuşlarında.
***
Dursun ÖNKUZU'YU katledenlere ne oldu merak eden vardır elbette!
Bu davaya Tuğgeneral ALİ ELVERDİ baktı.
Hani şu Deniz GEZMİŞ ve arkadaşlarının davasına bakan hakim..
Savcısı ise Hâkim Hava Kıdemli Yüzbaşı Askeri Savcı ALİ HÜNER idi.
Yargılama DEV-GENÇ davası ile birleştirildi.
Askeri Savcı Hukuk Tarihine geçecek mütalaasında şöyle diyordu:
"Dursun ÖNKUZUYU sorguya çekip tehdit eden sanıklar, polisin gelmesiyle telaşa kapılmışlar, gerek yapılan hazırlık tahkikatında, gerekse son tahkikatta dinlenen tanık beyanlarından kat'i olarak Önkuzu'nun sanıklar tarafından pencereden atıldığı yolunda bir beyanda bulunulmamış, sadece maktulün pencereden düşerken ve düştükten sonra görüldüğü tanıklarca beyan edilmiştir. Maktulün sanıklarca pencereden atıldığını gören ya da beyan eden her hangi bir şahit yoktur. Dursun Önkuzu sanıklar tarafından pencereden atılarak öldürülmüş müdür? Dursun Önkuzu kendisini pencereden atmış mıdır? Bu iki husus yapılan bütün tahkikatlar boyunca açıklığa ve aydınlığa kavuşturulamamıştır. Soruşturmada Önkuzu'nun sanıklarca pencereden atılarak öldürüldüğüne dair kesin, mukni bir delile rastlanılmamış olması nedeniyle sanıklara isnat edilen Dursun ÖNKUZU'YU öldürme fiili tekevvün ve teşekkül etmemiştir"
Öyle ya Ali Başpınar'ın ve diğer sanıkların ifadeleri yeterli delil değildir.
Bu kadar süre bir insana işkence yaptıkları, ciğerlerine bisiklet pompası ile hava basacak kadar canileştikleri kabul edilenlerin ÖNKUZU'YU camdan atarak ölümüne sebebiyet verdikleri konusunda ikna edici delil olmadığını söyleyen bir anlayış en nazik ifadesi ile vicdan yoksunudur. Bu mütalaa bir hukuk ayıbı olarak tarihe geçmiştir.
Peki, yargılama sonunda ne oldu?
Dev-Genç Sanıklardan bir kısmının aldığı cezalar şu şekilde:
Örgüt üyeliğinden,
Mehmet ALİ KABAKOĞLU 20 YIL
Adnan ALTIPARMAK 20 YIL
SABRİ UYAR 20 YIL
MEHMET ÖZDEMİR 20 YIL
SABRİ UÇAR 8 YIL 4 AY
ŞEFİK ŞENEL 13 YIL 4 AY
AKİF ATASAYAR 13 YIL 4 AY
CEM UYAR 12 YIL
ALİ BAŞPINAR 10 YIL
FİKRİ AYTAN 10 YIL
FERİDUN TAMİRER 12 YIL
Kararın verildiği tarihten kısa bir süre sonra Mayıs 1974 tarihinde GENEL AF çıktığını da belirtmekte yarar var.
***
Son olarak
Kaderin milliyetçilere bir hatırlatması olsa gerek,
40 yıl sonra
Yine bir Kasım Ayında
Memleketin tertemiz, gencecik ve namuslu bir evladı daha toprağın kara bağrına düştü..
Hasan ŞİMŞEK...
Allah mekânını Cennet etsin.
Bir daha yaşanmasın ölümler...
Yücel BULUT