Ramazan geldiğinde çok konuşulan bir konuda, teravih namazının İslam dininde olup olmadığı konusudur. Allah kendisine kulluk görevimizi yapmak ve ona saygımızı, bağlılığımızı bildirmek, ondan yardım istemek adına kıldığımız namazın, zorunlu olan vakitlerini Kur’an da açıkça bizlere bildirmiş ve SİZLERİ KUR’AN DAN SORUMLU TUTUYORUM diyerek, Kur’an ın sınırlarını aşmayın diye de uyarmıştır.
Elbette Kur’an ın emrettiği vakitler dışında da, Allah dan istekte bulunacağımız, ona şükranlarımızı ileteceğimiz Allah a açılan namaz kapısını, her zaman açıp, yaradan a ulaşabiliriz. Bunun sınırını kimse koyamaz. Gelelim Ramazan ayında kılınan ve neredeyse Ramazan ın olmazsa olmaz ibadeti olarak gösterilen Teravih namazına.
Kur’an namazı kılarken bizlerin, huşu içinde olmamız örneğini verir. Eğer bugün toplum içinde 20 rekât kılınan teravih namazı kılarken dikkatimizi kaybedip, huşu içinde olamıyorsak, üzerinde dikkatle düşünmemiz gerekir. Toplum arasında Ramazan ayında çok konuşulur, bilmem şu camide iman teravih namazını hızlı kıldırıyormuş, oraya gidelim diyenleri duyarız. Bu şartlarda, insanları bu türlü düşüncelere sevk ettiren namaz, Allah ın emrettiği namaz olmanın şartlarından çok uzaktır. Peygamberimiz huşudan uzaklaşa bilinecek, çok uzun olan bir namazı ne kılmıştır, nede kıldırmıştır. Peygamberimizin kendi evinde, Ramazan ya da diğer gecelerde 11 rekâtı aşan bir namaz kılmadığı, yine rivayetler arasında geçer.
Allah fecir vaktinde, yani sabah namazında kılınacak namazın, okunacak Kur’an ın şahitli olduğunu söyler ve bu vaktin öneminden bahseder. Öyle olduğu halde bu vakitte, 2 rekât farz sabah namazı kılınır, Kur’an okunur. Ama Allah ın Kur’an da hiç bahsetmediği, Ramazanda kılınan teravih namazını, yirmi rekât kılmakta sakınca görmeyiz. Teravih namazına, kadınlarımızı da davet ettiğimiz ve uygulamada onlara her camide yer ayırdığımız halde, Allah ın çok önemsediği sosyalleşmenin gereği olan toplu ibadet, CUMA namazına aynı hassasiyeti göstermeyiz ve Cuma namazı için, Allah böyle bir hüküm vermediği halde, kadınlara farz değildir deriz. Sizce düşündürücü değil mi?
Her konuda bizlere bilgi veren Kur’an, Ramazan gecelerinde topluca kılınacak, ayrıca farklı bir namazdan yani teravih namazından asla bahsetmez. Zaten sorunda buradan kaynaklanıyor. Bizler ibadetlerimizi ve inancımızı yaşarken, Kur’an a göre değil, emin olamayacağımız RİVAYET VE SANI BİLGİLER IŞIĞINDA YAŞIYORUZ. Hâlbuki Allah bu konuda bizleri uyarmış ve emin olmadığımız bilgilerin ardına sakın düşmeyin, bunun hesabını mutlaka sorarım demiştir. Şimdide gelelim bu konunun, rivayet boyutuna. Önce rivayet edilen hadis üzerinde düşünelim.
(Teravih namazını başlangıçta cemaate bizzat kıldıran Hz. Peygamber ümmetinin YÜKÜNÜ ARTTIRABİLECEĞİ DÜŞÜNCESİYLE BU UYGULAMADAN VAZGEÇMİŞTİR. Onun bu namazı iki veya üç gün mescidde kıldırdığı, cemaatin gittikçe çoğaldığını görünce mescide çıkmadığı ve bunu ALLAH'IN FARZ KILABİLECEĞİ ENDİŞESİYLE YAPTIĞINI SÖYLEDİĞİ RİVAYET EDİLİR. (Buhârî, Teheccüd 5; Müslim, Salâtü'l-müsâfirin 177–178)
Sizce peygamberimiz bu düşüncede olup, bu sözleri söylemiş olabilir mi? Bunu düşünmek peygamberimizi zerre kadar anlamamak, tanımamak demektir. Bu sözlerin aslında ne anlama gediğini, hiç düşündünüz mü? PEYGAMBERİMİZ ÜMMETİNE FAZLADAN BİR YÜK GELMEMESİ İÇİN İTİNAYLA DÜŞÜNÜYOR, ONLARI KOLLUYOR AMA HÂŞÂ RABBİMİZ YARATTIĞI KULLARI İÇİN, BUNU HESAP EDEMEYEBİLECEĞİ ANLAMINA GELECEK SÖZLER SÖYLENEBİLİYOR. Bu nasıl bir düşünce ve mantık böyle? Bunları yazarken bile utanıyorum. Bu sözleri peygamberimize nispet etmekten, Rabbime sığınırım. Düşündürücü olan madem peygamberimiz, bu namazı kılmaları ümmetine yük getirecek diye düşünmüş, bugün İslam toplumuna neden kıldırılıyor?
Allah ben sizlere, kaldıramayacağınız bir yük asla yüklemem diyorsa, bu sözleri ve düşünceyi peygamberimize nispet etmek, Allah ın elçisine yapılabilecek, en büyük saygısızlıktır. Bu düşünceye ve söylenenlere de inanmak, bu saygısızlığa iştirak etmektir hatırlatırım. Yine çok ilginçtir, peygamberimizin zamanında asla topluca kılınmayan Teravih namazının, bakın ne zaman ve ne maksatla kılınmaya başlandığı rivayet ediliyor.
(Teravihin tek başına kılınmasına Hz. Ebû Bekir döneminde devam edilmiştir. Bu uygulamanın camide meydana getirdiği dağınıklığı, ARTIK FARZ KILINMA İHTİMALİ BULUNMADIĞINI ve Resûl-i Ekrem'in konuyla ilgili sözünden çıkan anlamı dikkate alan Hz. Ömer 14 (635) yılında Übey b. Kâ'b'dan cemaate teravih namazı kıldırmasını istemiş ve bu uygulama günümüze kadar sürmüştür. )
Düşünebiliyor musunuz, peygamberimizin döneminde topluca kılınmayan bu namaza, bugün Ramazan ın olmazsa olmazı haline, doğruluğundan emin olamayacağımız bu bilgiler kanıt gösterilmiştir. Bu rivayetler üzerinde biraz düşünen, gerçekleri anlayacaktır. Ne yazık ki bizler İslam ı Kur’an a göre değil de, rivayetlere göre yaşamaya devam ettiğimiz sürece, ALLAH IN YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI SİZLER İÇİN KOLAYLAŞTIRDIM HÜKMÜNÜ, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ.
Peygamberimizin Ramazanda ve diğer günlerde, fazladan nafile namaz kıldığı birçok kaynaktan rivayet edilir, bizlerde bunu örnek almalıyız. Ayrıca evin ibadete ayrılmış bir bölümünde, Ramazanda itikâfta bulunduğunu da biliyoruz. Peygamberimiz Ramazan ayında, camide fazladan namaz kılmamış, evinde kılmış ayrıca yatıp dinlendikten sonrada kalkarak namaz kılmıştır. Allah ın elçisine, bu konudaki emrini de, Kur’an dan biliyoruz. Bakın Allah elçisine has bu ayeti nasıl tebliğ ediyor.
İsra 79: Gecenin bir kısmında uyanarak, SANA MAHSUS BİR NAFİLE OLMAK ÜZERE NAMAZ KIL. (Böylece) Rabbinin, seni, övgüye değer bir makama göndereceğini umabilirsin. (Diyanet vakfı meali)
Allah yalnız elçisine mahsus olmak üzere bu emri, gecenin bir vaktinde kalkarak Kur’an okumasını, ibadet etmesini istemiştir. RABBİMİZ İSTESEYDİ BUNU TÜM KULLARINA DA EMREDERDİ? Elbette bu namazı, bizlerden de kıla bilene ne mutlu.
Ramazan ayı Kur’an ayıdır. İbadetlerimizin adeta üst noktaya ulaştığı, oruç ile de sapasağlam pekiştiği bir aydır. BU AYDA FAZLADAN NAFİLE KILACAĞIMIZ NAMAZLAR İLE RABBİMİZE ÇOK DAHA YAKIN OLACAĞIMIZ KUŞKUSUZDUR.
Dilerim ibadetlerimizi ve inancımızı rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, Kur’an ın ışığında yaşayan, Allah ın halis kıllarından oluruz. Allah ın kolaylaştırdığı güzelim İslam ı, lütfen ellerimizle zorlaştırmayalım, zorlaştıranlara da inanmayalım.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
http://hakyolkuran.com/