MERHABA
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Bu benim bu otağdaki ilk yazım. Allah nasip kısmet ederse bu yazım da dâhil olmak üzere hiçbiri son yazım olmayacak.
Maksadımız; aynı ülkünün neferleri olduğumuz, aynı davaya baş koyduğumuz, aynı bayrağın altında nefes alıp verdiğimiz, aynı kara sevdayla sevdalandığımız ülküdaşlarımızla fikirlerimizi paylaşmak.
Cenabı Allah’ın izin verdiği ve kalemimizin kelama dönüştüğü müddetçe bu köşeden, bu kardeşiniz sizlerle kendi gözlerini ve sözlerini paylaşacak. “Buyurun.” diyecek “Gözüm gözünüz, sözüm sözünüzdür.” Bazen siyasi hadiseler karşısında takındığı tavrı ve bu hadiselere karşı bakışını, bazen de uzun süren (kendi çapında ilmî) çalışmalarını sizlerle paylaşacak.
İlk emri “Oku!” olan bir dinin mensupları olarak burada ben sizlere kendi gönlümden geçenleri okuyacağım. Elbette sizlerin de bana kulak verdiğinizde söyleyecekleriniz olacaktır. Sizin de böyle durumlarda sessiz kalmamanızı rica ediyorum.
Bir yazar için çok okunmak elbette büyük bir mutluluktur. İnternette ve bazı dergilerimizde yazılar yazan biri olarak yazılarımın çok okunması beni son derece mutlu eder. Neticede bu işten ekmek kazanan biri değilim. “Bu iş” dedim; ama bunu bir iş olarak da görmüyorum. Çünkü 5-6 sene boyunca 1 kuruş dahi kazanmadan hiçbir işe devam edilmez. Böyle sanal otağlarımızda ve nice güçlüklerle çıkan dergilerimizde yazılar yazıp, fikirlerimi paylaşmayı şahsen bir vazife olarak görüyorum. Bir kutlu ülkünün neferi olarak yazdığım her yazı beni mutlu ediyor ve bu kutsal dava adına kendimi küçük de olsa bir şey yapabilmiş olarak hissediyorum. Yazdığım yazıların okunma sayısı fazla olduğunda, hele de -iyi veya kötü- yorumlar yapıldığında fazlasıyla mutlu oluyorum. Ama yazılarım az okunduğunda, yazılarıma hiç yorum yapılmadığında açıkçası üzülüyorum. Şevkim kırılacak gibi oluyor. Hatta ve hatta kalemi bırakasım geliyor. Ama bu durumları daha önce de yaşayan biri olarak hiçbir zaman kalemimi bırakmadım. Çünkü kalemimi bırakmamın, kalemimi kırmak demek olduğunu iyi biliyorum. Gerçi şu da var: Ben kalemimi bırakmak istesem bile o beni bırakmazmış gibi geliyor.
Birçok ülküdaşım tarafından okunmayı ve beğenilmeyi elbette isterim. Ama şunu da belirtmem gerekiyor ki okunmama gibi bir kaygım yok. Çok okunmanın yollarını da az buçuk tecrübemle gördüm. Yazacağım yazı partide kendini “muhalif” diye adlandıran kişiler hakkında olursa ve bu yazıya çok dikkat çekici bir başlık da atarsam bir sürü okuyan ve yorum yapan olur. Ama ben çıkıp da “Türk kültüründe renkler” konulu bir yazı yazarsam pek fazla okuyanım olmaz. Dedim ya okunmama kaygım yoktur, diye. Ben hiçbir zaman dikkat çekmek için yazılar yazmadım, bundan sonra da (burada da) yazmayacağım. Beni kimi zaman dikkat çekici sivri dilimle, kimi zaman da biraz önce belirttiğim gibi kendi çapımdaki ilmî çalışmalarımla göreceksiniz.
Beni bu otağa davet eden, buradaki kıymetli yazarlarla aynı sütunda onlara komşu olmama vesile olanlara teşekkürlerimi sunuyorum.
Sözü fazla uzatmadan, son cümlemle cümlenize “Merhaba!” diyerek bir sonraki yazımda görüşmek ümidiyle sözlerimi bitiriyorum.
Arslan KURTALP