İnsanlık tarihi ve milletler tarihi içerisinde Kadının yeri ve kadına biçilen rolü incelediğimizde kadınların hizmetçi, köle, üretim yapılan bir tarla gibi görüldüğünü ve bir eşya muamelesine tabi tutulduğunu müşahade ediyor. Dünya milletleri içerisinde Kadının başı dik alnı açık insan gibi varlığını sürdürdüğü tek millet Türkler olmuştur.
1500 lü yıllarda Fransada kadının insan olup olmadığı tartışılmış ve tartışmalar sonunda " insan ama erkeklerin hizmetçisi olarak yaratılmıştır" hükmüne varılmıştır. Tevratta ise kadının bir tehlike olduğu ve "iyi insan kadından uzak duran insandır." diye kadının yeri tayin edilmiştir. Yine ortaçağ avrupasında insanlar kadınını pazarlarda bir hayvan gibi pazarlıyor gayet düşük ücretlerle kadınlarını pazarlaya biliyorlardı.
Sağlam millet yapısının çekirdeği ailedir. Alinenin orta direği kadındır. İslam öncesi Türklerde kadın erkeği ile eş tutulmuş ve erkekler kadınsız iş görmemiştir. Kadın, savaşta, toyda, düğünde hep erkeğinin yanında olmuştur. Milli mücadele yıllarımızda kadının cephe gerisindeki varlığı takdire şayandır. Türk destanlarında da görüyoruzki kadının toplumumuzda çok değerli ve saygın bir yeri olduğunu.
İslam öncesi arap toplumunda kadının yeri ise herkesin malumudur. Orada kadına karşı insanlık dışı bir vahşi uygulamanın olduğu görülmektedir.
Türklerde kadın anadır, yardır,namustur, uğruna can verilecek mukaddes bir varlıktır. Bu yüzden uğruna can verdiği topraklara onun adını vermiştir. Kadın erkeğinin en büyük tamamlayıcısıdır. Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Mete Han'ın hatunu imzalamıştır.
En eski Türk inancına göre, "Han ile Hatun" gök ile yerin evlatlarıdır. Kadın burada yedinci kat göktedir. Kadına, böylesine bir kutsallık veren törede kadının dövülmesinin, horlanmasının imkanı yoktur. Zaten Türk kültüründe ve destanlarında böyle bir durum göze çarpmamaktadır. Türk destanlarında kadın erkeğin daima yanındadır. Onların güç ve ilham kaynağıdır.
Kadın; her şeyden önce mukaddes bir varlık, ana. Türk ırkının yegâne bereket kaynağı. Tahtta olan hükümdarların, cengaverlerin, hanların, Cihan İmparatorları'nın önünde eğildiği, elini öptüğü müstesna varlık. Türk Kültürü'nde, Türk Töresi'nde ayrı bir yeri olan kutsal varlık.
"Türk kadınlarının en büyük süsü Türk oluşlarıdır. Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takmıyorlar, belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar. Çünkü her Türk kadını canlı bir inci ve paha biçilmez bir pırlantadır." (Decamps Fransız Ressam)