657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 7. maddesinde denilmektedir ki; “Devlet memurları siyasi partiye üye olamazlar, herhangi bir siyasi parti, kişi veya zümrenin yararını veya zararını hedef tutan bir davranışta bulunamazlar; görevlerini yerine getirirlerken dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep gibi ayırım yapamazlar; hiçbir şekilde siyasi ve ideolojik amaçlı beyanda ve eylemde bulunamazlar ve bu eylemlere katılamazlar.”
Memura siyaset yasağı getiren bu maddenin sebebi hikmetini aynı kanun içinde arayalım:
Asaletini hak etmiş bir devlet memuru, 6. maddede yer alan şu yemin belgesini imzalayarak görevine başlayabilir: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, ****** İnkılâp ve İlkelerine, Anayasada ifadesi bulunan Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik, bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”
Devlet memurlarının tarafsızlık ve devlete bağlılık ilkelerini açıklayan 7. maddenin ikinci paragrafında ise; “Devlet memurları her durumda Devletin menfaatlerini korumak mecburiyetindedirler. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına ve kanunlarına aykırı olan, memleketin bağımsızlığını ve bütünlüğünü bozan Türkiye Cumhuriyetinin güvenliğini tehlikeye düşüren herhangi bir faaliyette bulunamazlar. Aynı nitelikte faaliyet gösteren herhangi bir harekete, gruplaşmaya, teşekküle veya derneğe katılamazlar, bunlara yardım edemezler” hükmü bulunmaktadır.
Yine devlet memurlarının davranış ilkelerini açıklayan 8. maddesinde ise şu ifade yer almaktadır: “Devlet memurları, resmi sıfatlarının gerektirdiği itibar ve güvene layık olduklarını hizmet içindeki ve dışındaki davranışlarıyla göstermek zorundadırlar.”
Bu maddeleri mantık süzgecinden geçirdiğimizde şöyle bir sonuca varabiliriz: Namuslu ve şerefli devlet memuru, bir siyasi partiye üye olduğunda; ayrımcı, yıkıcı – bölücü, Türk Milliyetçiliğinden uzak, anti demokratik, kanunsuz, itibarsız ve liyakatsiz özellikler taşıyan biri haline dönüşme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Yani, bu kanunla devlet memurlarının saygınlığı, itibarı korunmaya çalışılmıştır.
Peki, Türkiye Cumhuriyeti’nde faaliyet gösteren bir siyasi parti, yukarıda sayılan olumsuz ve kanun dışı özelliklere sahip olabilir mi? Asla! Hemen kapatılır. Siyasi partilerin ortak amacı nedir? Yukarıda sayılan tüm olumlu özellikleri göstererek, ülkeyi bir adım daha ileriye götürmek değil midir? Siyaset kurumu, amacına kimler aracılığı ile ulaşabilir? Tabii ki aynı özelliklere sahip, yüksek karakterli siyasetçiler aracılığıyla. Ya siyasete karaktersizler