HEM HERKESİZ HEM HİÇ KİMSE
Beynimi kusuyor inandığım kutsallar…
Peki neden?
Ben bir insanım ve her insan gibi oksijen alıp karbondioksit soluklarım.
Havadan ya da karbondioksitten midemin bulanmasıda mümkün değil…
O zaman ne diye beynimi kusuyor inandığım kutsallar…
Değer algısı pratik yaşamda karşılık bulmayınca insanın midesi bulanıp,
hazımsızlıktan kıvranıp böğürüyor, başı dönüyor, gözleri buğulanıyor,
sonra o boşaltım hali…
İnsan beynini kusarmı, kusuyor işte…
Algı kanallarımızda oluşan hasarlar, ilişki ve irtibat alakasını doğru kodlamalarla formatlayamadığından, muhataplık hep sorgulamaya tabi kalıyor ve virüslü hal baskınlığı parçalanmış değer kırılmalarıyla gariplikler sergiliyor…
İçimizde barınan fıtri onarım kazanımı bu kırılma ve parçalanmaları tamir etme kapasitesine sahip, olmasına rağmen, oda fonksiyonelsiz kalıyor…
Adını koyamadığımız, tanımlayamadıgımız bir hal onunda şifresini kırıp, bilmediğimiz bir şifre yüklemiş durumda…
Böylece varlığımızda yer bulmuş bir şey her yanımızda uyumsuzluğun baskın dayatmasıyla içine çektiği bumerangla acı ve ızdırapla yükleminde
çaresizleşmemize sebep teşkil ediyor…
Sıkıntı ve bunalımlarımızın yönlendirdiği halimiz bundan hiçbir yerli olamıyor.
Hem herkesiz, hem hiç kimse…
Hem her yerliyiz, hem hiçbir yerli…
Hem oralıyız, hem buralı…
Hem çok tanıdığız, hem çok yabancı…
Velhasıl kelam kendi bedeninde sürgün kıyamet yolcularıyız…
Mahşer içimizde…
Sırat köprüsü, bilgi, düşünce, anlam ve kararlarımız olmuş durumda…
Kavram herkes olduğundan anlam bir türlü öznenin özelliğine ait öznellikle
fark idraki sahiplenmeye dönüşmüyor.
Bundan dolayıdır ki, herkes kendine hitap etmenin anlamsızlığında kendi kendiyle konuşuyor…
Tabir yerindeyse kendine çalıp, kendine oynuyor.
Bu garip ve garabet haline de ad koymuş durumda,”Delilik.”
İşte işin bam teli de burada kopuyor.
Çünkü bu zaman “Deliliğe” bile sınır koymuş durumda…
Oysa eskiden “Delidir”ne yapsa yeridir halinde bir işaretle vardı.
Şimdi ise; “Delidir ne yapsa bellidir”tanımında tanımsızlık herkes hükmüdür.
Gelelim, delilik, akıl, gönül ilişki, ilgi ve alakasına:
Üç türlü deli vardır.
1-Veyistir, Aşkta ve Tanrıyı tanımakta deli olmuştur.
2-Mecnundur; yani kays’tır Aşkın delisidir.
3-Sadun’dur; bilimin ve teori aşkının yani ispat tutkusunun uğraş
delisi olma halidir…
İmdi bunların hangisi zihinlerimizi bilgi argümanıyla işgal edip,
misyon, alan ve değer bağ ve irtibat kopukluğunda kırılma sebebi olarak,”Beynimizi kusturur inandığımız kutsalar”bulantısında?
Kuş yavrusunun kursağına kusmuğunu bırakır…
Koyun da yavrusunun ağzına sütünü bırakır…
Ve Türkmen Dervişi Yunus’ta derki;
”Her küp içindekini sızdırır.”
İşte size çatlaktan sızan hal tezahürünün adı…
Bakalım zihinlerimizi cenabetleştiren bilgilerden arınıp kendimizin konumunu doğru anlam doğru yerle kordinatlayabilecekmiyiz?
ALİŞAN SATILMIŞ