UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

UlkuGulu.Hareket-Forum.Net

ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz
 
ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Anasay11AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Misafir
Misafir




ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Empty
MesajKonu: ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR   ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Icon_minitimePaz 3 Mayıs 2009 - 13:01

ÇOK SEVEN, ÇOK KORKAR

Abdurrahman Tagi, on dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden. İsmi Abdurrahmân olup Tâgî, Tâhî ve Nurşînî nisbeleriyle bilinir. Üstâd-ı A'zam ve Seydâ lakaplarıyla meşhûr olmuştur. Babası, Molla Mahmûd Efendi, annesi Seyyid Molla Muhammed Efendinin kızı Meyâsin Hanımdır. 1831 (H.1247) senesinde Şirvân'da doğdu. 1886 (H.1304) senesinde Bitlis vilâyetine bağlı Güroymak (Nurşîn) ilçesinde vefât etti. Kabri Nurşîn'dedir.

Yanan bir evden birini kurtarmanın sevabı, Cehennem ateşinden kurtarmanın sevabı yanında hiç kalır. (Kelam-ı kibar)





Çok seven, çok korkar



Abdurrahman-ı Tagi, çok korkardı Allah'tan.

Şiddetle kaçınırdı, her haram ve günahtan.



Bir gün, sevdiklerine buyurdu ki: (Bu dünya,

Hayal’den ibarettir, yahut sanki bir rüya.



Dünya’ya muhabbeti artarsa bir kimsenin,

Azalır ona olan muhabbeti herkesin.



Aksine, azalırsa dünyaya muhabbeti,

Çoğalır o nisbette, halk indinde kıymeti.



Dünya, kulu Allah'tan gafil eden şeylerdir.

Yani Hak teâlânın men ettiği işlerdir.



Bir iş ki, Allah için yapılırsa eğer ki,

O, ahiret işinden sayılır elbetteki.)



Bir gün de buyurdu ki: (Hak teâlâ, kullarda,

İki korkuyu birden, cem etmez bir arada.



Bu dünyada, günahtan kim kaçarsa korkarak,

Korkutmaz ahirette o kulu cenab-ı Hak.



Her kim de, hiç korkmadan işlerse günah, isyan,

Mahşere gittiğinde, korkutulur o insan.



Bu korku, muhabbetle birlikte olmalıdır.

Yani onun kökünde, muhabbet, sevgi vardır.



Mesela ben babamdan korkuyorum pek fazla.

Çünkü çok seviyorum kendisini ihlasla.



Yani onu üzmekten korkuyorum ben asıl.

İşte böyle bir korku, sevgi den olur hasıl.)



Buyurdu ki: (Eziyet etmeyin hiç kimseye.

Çünkü mezun değiliz kimseyi incitmeye.



Nitekim şöyledir ki, tarifi de müminin:

Onun el ve dilinden insanlar olur emin.



Zira bir müslümandan, kötülük sadır olmaz.

O, kötülük görse de, karşılıkta bulunmaz.



Sabredip, tatlı dille eder ona nasihat.

Çünkü gönül yıkmaya yoktur izin ve ruhsat.



İmansız olanın da kalbini kırmak yoktur.

Zira o da, Allah'ın yarattığı bir kuldur.



Düşünün ki bir adam, Kâbe’yi yıkar ise,

Ne muazzam bir günah işlemiştir o kimse.



Kâbe, kul yapısıdır halbuki ey insanlar!

Gönül ise, Allah'ın kudretiyle oldu var.



Rabbimiz buyurur ki: (Sığmam göğe ve yere.

Sığarım iman dolu ve kırık gönüllere.)



Kalp kırmak, kul hakkına girer ki hem de heyhat!

Mahşerde, ödemeye bulunmaz güç ve takat.



Bu haktan kurtulmanın, bir tek çaresi vardır.

O da, şehid olarak, dünyadan ayrılmaktır.



Zira şehid olanın, kul borcu varsa eğer,

Alacaklı olanı, Mevlamız razı eder.



Şehiden ölmek için, dua etmelidir ki,

Yoksa nifak üzere ölünebilir belki.



Kim islama hizmeti düşünse her anında,

Şehiddir o müslüman, ölse de yatağında.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Empty
MesajKonu: Geri: ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR   ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Icon_minitimePaz 3 Mayıs 2009 - 13:02

Bedava kavuştuk



Abdurrahman-ı Tagi, büyük islam âlimi.

Nasihat ediyordu insanlara daimi.



Zira çoktu bu zatta, insanlara merhamet.

İslama hizmet için, etti çok sa'y-ü gayret.



Derdi ki: (İnsanlara, hiç kızmamak lazımdır.

Kızmak zamanı değil, acımak zamanıdır.



Gayemiz, bir insanı kurtarmaktır ateşten.

Acaba daha mühim bir iş var mı bu işten?



İnsanlar, güruh güruh giderlerken ateşe,

İnsan bakabilir mi, bundan gayri bir işe?



Bir babanın oğluna, yapılsa bir iyilik,

Bundan, onun babası müteşekkir olur ilk.



Başka bir tabir ile, evlada olan hizmet,

Babasına yapılmış sayılır sanki elbet.



(İyalim) buyuruyor kullara cenab-ı Hak.

Buyurur ki: (Onları, ben yoktan eyledim halk.)



Bunun için, kullara yapılan bu hizmetler,

Allah'ın rızasını almaya sebeptirler.)



Bir gün de buyurdu ki: (İslama hizmet etmek,

Hak teâlâ indinde, kıymeti büyüktür pek.



Kime nasib ederse Hak teâlâ bu işi,

Bulunmaz bir nimettir, çok sevinsin o kişi.



Lakin hizmet ederken, düşünülmez para pul.

Yoksa, Allah indinde, o hizmet görmez kabul.



Yaptığımız hizmeti, yapalım ki ihlasla,

Versin karşılığını, Rabbimiz fazla fazla.



Eğer hizmet ederken, dünyalık düşüncesi,

Olursa, ahirette olmaz hiç faidesi.



Allah için, ihlasla olmaz ise bir taat,

Yarın mahşer gününde, alınmaz hiç mükafat.



Zira nice şehidler, yarın mahşer gününde,

Kanları akaraktan, durur mizan önünde.



Rabbimiz, o kimseye buyurur ki: (Ey kulum!

Sen, hangi niyet ile vuruşup şehid oldun?)



O der ki: (Ya ilahi, senin rızan uğruna,

Dövüşüp şehid oldum ve geldim huzuruna.)



Hak teâlâ buyurur: (Ey kulum yalan dedin.

Sen, benim rızam için dövüşüp harbetmedin.



Ne cengaver bir kişi desinler diye sana,

Dövüşüp öldürüldün ve erdin maksadına.



Aldın karşılığını bu bozuk niyetinin.

Bu gün, benden alacak bir şeyin yoktur senin.)



Pişman olmamak için ahirette bir kişi,

Allah için, ihlasla yapmalıdır her işi.



İnsan, bozuk niyetle yapsa da çok ibadet,

İslamı yaymak için, gösterse de çok gayret,



Allah rızası için yapmadı ise eğer,

Çektiği sıkıntı ve gayretler boşa gider.



Denir ki: (Sen bu işi, kim için yaptın ise,

Mükafatını dahi, git bugün ondan iste.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Empty
MesajKonu: Geri: ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR   ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Icon_minitimePaz 3 Mayıs 2009 - 13:03

Birinci vazifemiz



Abdurrahman-ı Tagi, âlim ve veli bir zat.

Derslerinde, herkese ederdi çok nasihat.



O, yine bir sohbette, buyurdu: (Ey insanlar!

Ahirete dönün ki, neticede ölüm var.



İnsanın, bu dünyaya gelmesine tek sebep,

Rabbine, tevazuyla ibadet etmektir hep.



İbadetten maksat da, Ona boyun bükmektir.

Onun emrine göre işini yürütmektir.



Dinimiz, bu hayatı etmiştir tam ihata.

Yaptığımız her bir iş, ya sevaptır, ya hata.



Hasılı her fiilin, dinde bir hükmü vardır.

Yani her yapılan iş, ya sevap, ya günahtır.



Bir insan, öğrenir de önce ilmihalini,

Buna göre yaparsa, her günkü ef'alini,



Her an, Hak teâlâya yapmış olur ibadet.

En büyük keramettir bu dinde istikamet.



Maksat, islamiyet’e uydurmaktır halini.

Ve hiç unutmamaktır her işinde Rabbini.



Yani düşünmeli ki her amelde muhakkak:

Razı mıdır, değil mi bu işten cenab-ı Hak?



Rabbimiz neden razı, neden razı değildir?

Bunlar da, dinimizde gayet açık bellidir.



İslam âlimlerimiz, çalışıp gündüz gece,

Meydana çıkarmıştır bunları ince ince.



Birinci vazifemiz, bunları öğrenmektir.

Sonra, buna muvafık, salih amel etmektir.



İki kanat gibidir, yani (İlim) ve (Amel).

Ve islam binasında, bunlardır iki temel.



Bu ikisi olmazsa, müslümanlık olamaz.

Ve insan, ahirette azaptan kurtulamaz.)



Bir gün de buyurdu ki: (Fırsatlar ganimettir.

Şu boş geçen zamanlar, çok büyük bir nimettir.



Bir islam âliminin kitabını okuyan,

Sohbet etmiş sayılır onun ile bir zaman.



Hatta büyüklerimiz, şöyle buyurmuşlardır:

(Din kitabı okumak, sohbetin yarısıdır.)



Mesela Mektubat’ı okuyan edep ile,

sohbet etmiş sayılır, (İmam-ı Rabbani)yle.



(İmam-ı Gazali)yle kim isterse konuşmak,

Onun eserlerini okumalıdır ancak.



Çünkü bu velilerin adları, her nerede,

Anılsa, bulunurlar anında o yerlerde.



Adlarının geçtiği mahallere, hem dahi,

Yağar gökten bereket ve rahmet-i ilahi.



Kim, Kur'an-ı kerim’i eder ise tilavet,

O dahi Rabbimizle konuşmuş olur elbet.



Bu gün, islamiyet’i öğrenmek çok kolaydır.

Dinimizi öğreten doğru kitaplar vardır.



Lakin bozukları da var ki, hem de pek fazla,

O bozuk kitapları, sokmayın eve asla.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Empty
MesajKonu: Geri: ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR   ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Icon_minitimePaz 3 Mayıs 2009 - 13:04

Sevmek ve inanmak



Abdurrahman-ı Tagi, çok büyük evliya zat.

Talebeye ders verir, ederdi çok nasihat.



Bir gün de buyurdu ki: Yaptığımız işleri,

Yazıyor birer birer, hafaza melekleri.



Ve lakin günahına kim yaparsa istiğfar,

O günahı silinip, boş kalır o sayfalar.



Mahşer günü, eline geldiğinde defteri,

Görür ve merak eder o boş sahifeleri.



Ve bunu, meleklere sual eder hemence.

Der ki: (Bu boş yerlerde, ne vardı daha önce?)



Derler ki: (Günahların yazılıydı ve lakin,

Sen istiğfar edince, onları sildi Rabbin.



Sen, din kardeşlerinin, örterdin her aybını.

Allah da örttü senden, senin günahlarını.)



Buyurdu: (İman) ile, insanlar insan olur.

İmanı olmayanın, hayvandan farkı yoktur.



Mümin de, (takva) ile bulur değer ve kıymet.

Çünkü Allah, takva'ya veriyor ehemmiyet.



İmanı muhafaza edebilmek için de,

Kişi, islamiyet’e uymalı her işinde.



Zira tek gaye için yaratıldı ins ve cin.

O da, yalnız Allah'a ibadet etmek için.



İbadetsiz bir iman, fenersiz mum gibidir.

Zamanla zayıflar ve nihayet sönüverir.



Bir gün de buyurdu ki: Felaha ermek için,

Sevip inanmalıdır, esası budur işin.



Bir genci düşünün ki, bir kıza olmuş aşık.

Ona her gittiğinde, giyinir düzgün ve şık.



Ve düzeltir aynada, kılık kıyafetini.

Ki, o kız, o haliyle beğensin kendisini.



Yani bütün gayesi şudur ki o kimsenin,

O kadın, kendisini bırakıp terketmesin.



Bu kadar çok korkar da, kızı incitmesinden,

Niçin korkmaz, Rabbinin ona gücenmesinden?



Böyle gaflet içinde geçer ise bu ömür,

Bulunur mu mahşerde bir bahane ve özür?



Allah'a inanır ve severse bir müslüman,

Rızasını almaya, gayret eder her zaman.



Her hangi bir ameli yapacak olsa eğer,

İlk aklına gelen şey: (Acaba Rabbim ne der?)



Ve Rabbinin rızası yoksa eğer o işte,

Vaz geçer, yapmaz onu, (tam iman) budur işte.



Çünkü çok sevdiğinden Rabbini o müslüman,

Onu gücendirmeyi, düşünmez hiç bir zaman.



Kardeşlerim öyleyse, bu günden tezi yoktur.

İslama bel bağlayıp, bulmalı rahat, huzur.



Pişman olmamak için ahirete gidince,

Öğrenmek lazım gelir dinini ince ince.



(İlim) de, öğrenilir sırf (amel) etmek için.

Bir de (ihlas) gerektir, esası budur işin.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Empty
MesajKonu: Geri: ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR   ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Icon_minitimePaz 3 Mayıs 2009 - 13:05

Kimseyi üzmeyin!



Abdurrahman-ı Tagi, âlim ve evliya zat.

Bir gün, talebesine, şöyle etti nasihat:



Buyurdu ki: (Siz şöyle edin ki mülahaza:

Cemiyet bir beden’dir, fertler de birer a’za.



Birinin ayağına, batsa ufak bir diken,

Onun acısı ile, sızlanır bütün beden.



İşte, bir cemaatin fertleri de böyledir.

Birisi hasta olsa, hepsi üzüntüdedir.



Bunun için herkese, davranın güzel, iyi.

Herkesle hoş geçinip, üzmeyin hiç kimseyi.)



Bir gün de buyurdu ki: (Bu din, ilim dinidir.

Felaha ermek için, bir rehber gereklidir.



İslam âlimleridir bu yolda asıl rehber.

Rehber'le yola çıkan, yolda çok rahat eder.



Bir gemiye benzer ki, bu islam âlimleri,

Maksada erdirirler gemiye binenleri.



Âlimlere uymamak, akıl kârı değildir.

Gemi varken, yüzmeyi tercih etmek gibidir.



Biz, İmam-ı a'zamın binmişiz gemisine.

Ehl-i sünnet denilir, bu geminin ismine.



Her hangi vasıtaya binerse biri eğer,

Onu süren kimseye, uyması icab eder.)



Başka bir sohbetinde buyurdu ki: (Ey insan!

İki şeyi unutup, hatırlama hiç bir an.



Allah için yaptığın iyi amellerini.

Gayrinin sana olan, kırıcı hallerini.



Zira sen, bir iyilik yapmışsan, o bitmiştir.

Yani onun sevabı, defterine geçmiştir.



Lakin başkalarına, onu her söyledikçe,

Kazandığın o sevap, hep azalır gittikçe.



Ne kadar çok söylersen, o nisbette azalır.

Sonunda koca sevap, bir nokta gibi kalır.



Bunun gibi, birinden görürsen bir fenalık,

Sabredip, sevabını alırsan, biter artık.



Lakin başkalarına söylersen bunu dahi,

Aldığın bu sevap da, azalır gayet tabii.



Onu her söyleyişte, daha fazla azalır.

Dağ kadar bile olsa, bir avuç kadar kalır.



İki şey de vardır ki, uygun olmaz unutmak.

Bunlardan biri (ölüm), biri de (cenab-ı Hak).



Nasıl unutulur ki, bu ölüm, yani bu mevt,

Hepimizin başına gelecektir akıbet.



Mümin, sever ölümü ve onu hiç unutmaz.

Zira ölüm olmadan, Rabbine kavuşamaz.



Kim ölümü, yirmi kez düşünürse bir günde,

Yatakta ölse dahi, şehiddir öldüğünde.



Nasıl unuturuz ki hem dahi Rabbimizi,

Yaratan ve hayatta durduran Odur bizi.



Biz, Onun kudretiyle ayakta duruyoruz.

O çekse kudretini, bir anda yok oluruz.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Empty
MesajKonu: Geri: ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR   ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR Icon_minitimePaz 3 Mayıs 2009 - 13:06

Üç mühim hak



Abdurrahman-ı Tagi, büyük bir veli idi.

Sohbeti, dinleyene pek çok faideliydi.



Bir gün de buyurdu ki: (Sakın şu üç kimsenin,

Hakkına riayette, gevşeklik göstermeyin.



Birisi, (anne-baba) hakkıdır ki evvela,

Üf bile söylemeye izin yoktur onlara.



Şöyle ki, genç bir kişi vardı ki Sahabeden,

Annesinin kalbini kırmıştı bir sebepten.



O günlerde bu kişi, geldi ölüm haline.

Gitti tanıdıkları hemen ziyaretine.



Ve lakin gördüler ki, tutulmuş dili hepten.

Hiç (Allah) diyemiyor lisanı bu sebepten.



Eshaba, çok üzüntü geldi bundan husule.

Gelip bu vaziyeti, arz ettiler Resule.



Buyurdu: (Annesini çağırın bana onun!)

Söylediler, acele huzura geldi kadın.



Buyurdu ki: (Ey hatun, halin nasıl oğlunla?)

Dedi: (Ya Resulallah, hiç aram yok onunla.



Hanımını kollayıp, üzmektedir beni hep.

Ben, hiç razı değilim oğlumdan bundan sebep.)



Buyurdu ki: (Oğluna bağışla ki rızanı,

Tutuk dili açılıp, Allah desin lisanı.)



Dedi: (Ya Resulallah, çok kırgınım ona ben.

Şimdi peki desem de, yapamam bunu kalben.)



O Server buyurdu ki Eshaba bu sefer de:

(Çokça odun toplayıp, ateş yakın şu yerde.)



O zaman kadıncağız, merak etti bu işi.

Dedi ki: (Ne sebepten emrettiniz ateşi?)



Buyurdu ki: (Oğlunu atacağız içine.

Nasılsa layık oldu Cehennem ateşine.)



Bunu duyup, Resule yalvardı ki o kadın:

(Ben razıyım oğlumdan, yakmayın onu sakın!)



Üç hak’tan ikincisi, (hoca, üstad) hakkıdır.

Bunların, ebeveyn'den daha çok hakkı vardır.



Anne-baba, çocuğun dünyaya gelmesine,

Sebeptirler, beslenip hem de büyümesine.



Lakin hoca ve üstad, öğreterek dinini,

Kazandırır insana, sonsuz saadetini.



Ve eğer anne-baba, yaparsa hem hocalık,

Onlarda, bu iki hak birleşmiş olur artık.



Böyle anne-babanın, hakkı olur iki kat.

Çünkü hem ebeveyndir, hem de hoca ve üstad.



Bir kimse daha var ki, bizlere hakkı geçen,

O dahi, rızkımıza sebep olan (işveren).



Her insanın rızkını, Rabbimiz verse de hep,

Lakin işverenleri, kılmıştır buna sebep.



Onun da hukukuna riayet etmelidir.

Zira kul hakkı olup, ödemesi çetindir.



Büyükler buyurdu ki: (İnsana şükretmeyen,

Allahü teâlâ'ya şükredemez katiyen.)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ÇOK SEVEN ÇOK KORKAR
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net :: Dinimiz İslamiyet :: İslamiyet, Dini Konular-
Buraya geçin: