AŞK…
Aşksız âdem dünyada belli bilin ki yoktur
Her biri bir nesneye sevgisi var âşıktır. (Yunus Emre)
“Ol” diye emrolunduğundan bu yana hep var olan tek şey… Aşk; hep var olduğu, herkesin bildiği ve kendine göre tarif ettiği bir şeydir. Fark ettim de her iki cümlem de hep “şey” diye bitiyor. Çünkü asırlardır hiç kimse tam olarak aşkın ne olduğunu anlatabilmiş değildir. Binlerce, milyonlarca insan anlamıştır ve anlatmaya çalışmıştır. Ama herkes kendi anladığını anlattığı için; herkesin, anlayanın anlattığını anlaması hiç mümkün olmamıştır.
Hiç kimse, hiç kimsenin aşk tarifini tam olarak anlayabilmiş değildir, anlayamaz. Çünkü aşkı anlamak mümkün, anlatmak mümkün; anlatılanların karşı tarafta anlatılmak istendiği şekilde anlaşılması nâmümkündür.
Aşk hayatın üç harfle özetlenmesidir. Hayat kavramını sadece bu dünya olarak algılamamak gerekir elbette. Aşk her iki cihanda da var olan bir şeydir.
Dahı yer gök yoğ iken var idi aşk bünyadı
Aşk kadîmdir ezeli aşk getirdi ne vârın. (Y.E.)
Hayattaki yegâne gayemizdir aşk. Bugün her ne kadar çarşıda pazarda satılan bir şey olduğu düşünülse de, o satılanın adı aşk değildir. O gördüğünüz çürümüşlüklerin üzerine aşk etiketi yapıştırılmıştır, o kadar. Çünkü aşka paha biçilemez. Aşk satılamaz ve dahi satın alınamaz. Aşk ancak ve ancak devredilir. Asırlardır gönülden gönle devredilen ve değişmeyen tek miras aşk değil midir?
Aşkı hiçbir nesneye mesel bağlasam olmaz
Dünyâda âhırette ne dutusar aşk yerin. (Y.E.)
Aşk, iyi-kötü bütün duyguları içerisinde barındıran bir duygular manzumesidir. Bu manzumenin konusu her zaman aşktır; ama teması kimi zaman hüzün, kimi zaman mutluluk, kimi zaman coşku, kimi zaman ise hasrettir.
Aşk, Cenab-ı Allah’ın insanoğluna verdiği en büyük hediyedir. İnsanoğlu bu hediyenin kıymetini iyi bilmelidir ki yaratılmışların içerisinde bu nimet sadece ona nasip olmuştur.
Aşk olduğu gibi bir de “aşk acısı” denilen bir acı vardır. Hayattaki en değerli şeyin acısı da çok büyük olur şüphesiz. Sevgiliden ayrı düşmek insana büyük bir acı verir. Ama en büyük aşk acısı, herhalde onun yokluğunda hissedilen olsa gerek. Olmayan bir şeyin acısı olabilir mi? Var olduğu bilinen; ama sahip olamadığımız veya bir dönem sahip olup sonra kaybettiğimiz bir şeyse, evet olur.
Aşk bir derttir. Ama bu dert sıradan bir dert değildir. Hangi dert vardır ki dermanı da yine kendisi olsun?
“Kimin aşka meyli yoksa; o, kanatsız kuş gibidir. Vah ona!” (Hazreti Mevlana)
Aşk insanda farklı farklı duygulara vesile olur. Kimi zaman ölümdür aşk, kimi zaman ise bir diriliş. Değil mi ki her ölüm aslında bir dirilişin müjdecisidir?
Aşkın aklı yoktur. Aklı olanın aşkı olmaz. Aşk gönül işidir. Hayatta en değerli şey aşksa, ki öyledir, insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli şey akıl değil, gönüldür. Aşk deliliktir. Aşk, gönlün akla galip gelmesidir. Her ne kadar akıl gönlün gölgesinde kalsa da, bundan şikâyetçi de değildir.
Senin aşkın deniz ben bir balıcak
Balık sudan çıksa hemen ölüdür. (Y.E.)
Birçok şeyin sahtesi olduğu gibi aşkın da sahtesi vardır. Peki, aşkın gerçeğini sahtesinden ayırmak mümkün müdür? Çarşıya pazara aşk etiketiyle düşmüş çürümüşlüklerle gerçek aşk birbirinden nasıl ayrılır? Gerçek aşkın etiketi yoktur. Gerçek aşk, içerisinde büyük bir kutsaliyet taşır. Gerçek aşkın içerisinde, kutsal olan birçok şeyden birçok iz vardır. Eğer bir aşkın yolu, “Ol” emrini veren yüce yaratıcıya çıkmıyorsa; işte o aşk gerçek değildir. Eğer böyle bir sahtelik söz konusuysa emin olun onun aynısını çarşıda pazarda bulabilirsiniz.
Herkes kendi aşkının âşığıdır. Vatan aşkı, millet aşkı, din aşkı, devlet aşkı, yâr aşkı… Bunlar, yolu mutlaka Allah’a çıkan aşklardır. Eğer ki o yolu bulamıyorsanız, yolunuz çarşıya pazara çıkmış demektir. Sakın ola etiketlere aldanmayın.
Aşk sevmektir.
Aşk fedakârlıktır.
Aşk adanmışlıktır.
Aşk hayattır.
Aşk ölümdür.
Aşk diriliştir.
(…)
Aşk bitmez, âşıklar ölmez.
Arslan KURTALP