Sabır, sabır, son nefese kadar sabır diyor büyükler. Ne kadar doğru nasihat, ne ulu öğüt... Nacizane kanaatim odur ki; bir insan bütün hayatı boyunca sadece sabrı düşünse Cenab-ı Allah’ın izniyle kurtuluşa erecektir.
Devlet Bahçeli Bey, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olduğunda lise öğrencisi idim. Başbuğ’un vefatı, sancılı kongre süreçleri ve 18 Nisan 1999 Genel Seçimleri fotoğraf kareleri gibi gözümün önündedir.
Seçimlerden önce Üsküdar’da yapılan mitingi hatırlıyorum. Yağmurlu bir gündü ve biz arkadaşlarımızla miting alanının en arkasında idik. Aramızda hiç kimsenin, seçimlerde yüzde kaç oy alacağımızı hiç mi hiç hesaplamadığına adım gibi eminim. Orada bulunma nedenimiz, milliyetçilerin varlığı idi, ülkemize gönül vermekti, Türkiye’nin güçlenmesi dileğiydi. Allah nasip etti, o seçimlerde %18 oy aldık. Seçimlerden sonra okula gittiğimde ilk işim tahtaya ‘’Türkiye Harekete Geçti, Teşekkürler Türkiye’’ yazmak olmuştu. Ne güzel bir gündü. Hiç unutmam.
Tevafuktur, Devlet Bey’i ikinci kez gördüğüm yer yine Üsküdar’dı. 2002 seçimleri yapılmış ve barajın altında kalmıştık. Hüzünlü ve fitne dolu bir kongre süreci başlamıştı. O süreçte Devlet Bey İstanbul’u ziyaret etmiş ve ziyaret kapsamında Üsküdar İlçe Başkanlığı’na da uğramıştı. Ben o sıralar Üsküdar Ocak Başkanı idim. İlçe başkanının koltuğunda oturuyordu, yanına gittim. Yanılmıyorsam ilçe başkanı beni kendisi ile tanıştırdı, elini öptüm ve kenara çekildim. O an fotoğrafımızı çekmişler. Saklarım. Başka da fotoğrafımız yoktur.
Bu anlattıklarımın dışında ne makamına gitmişliğim, ne de sohbet etmişliğim vardır kendisiyle. Muhtemelen beni tanımaz ancak eminim ki gönül bağlılığımız vardır.
Şimdi bunları neden yazıyor diye bir soru gelebilir akla. Siyasetin içinde bulunduğumuz yıllar boyunca öyleleri ile karşılaştık ki, zor zamanlarda, sıkıntılı zamanlarda ağızlarına genel başkanın ismini dahi almaya imtina ettiler. ‘’Aman ne olur ne olmaz, manevra alanımız daralmasın, kimseyle kötü olmayalım’’ diye kendilerince ilmi siyaset yaptılar. Sonraki süreçlerde bir baktık ki, Genel Başkan İstanbul’a geldiğinde herkesi çiğneyip ona yakın durmaya çalıştılar.
Ama dar günlerde ‘’Genel başkanımıza paratoner olacağız’’ diyerek adam gibi duranlar da vardı. Ve biz, hamdolsun, net duran büyüklerimizle yol arkadaşlığı yapmayı tercih ettik. Neden yaptık bunu? Çünkü ülkücü siyaset anlayışı her zaman kazanmak, her zaman galip gelmek üzerine şekillenmez. Ülkücü siyaset, güzel ahlak, dürüstlük, bağlılık ve hizmet temelinde şekillenir. VE SABIRLA YAPILIR, SABIRLA!
Hafızamızı kaybetmediğimiz müddetçe net duran, ahlaklı, dürüst ve sabırlı insanlarla birlikteliğimizi devam ettirmeye niyetimiz var. Aktif şekilde, yani görev alarak, olmasa bile, gönülden birlikteliğimiz, net tavrını her şartta muhafaza etmiş büyüklerimizle sürecek inşallah.
Bu açıklamaları yapmaktan muradım, siyaset sahnesinde görev almak isteyenlere bir küçük hatırlatma olmasıdır. Herkes safını/tarafını net olarak belirlerse ve niyeti gerçekten hizmet etmek olursa, Allah’ın izniyle görev de alır, yönetici de olur, hatta başkan da olur. Ama tekrar ediyorum bu iş, güzel niyetle olur, dürüstlükle olur, sabırla olur, donanımla olur, kadroyla olur. Benim gördüğüm budur, öğrendiğim budur.
Ve son bir şey daha; asıl gaye görev almak ya da görevde kalmak olamaz, olmamalıdır. Öncelikli olan iyi bir insan ve donanımlı bir milliyetçi olabilmektir. Memleketimize ancak bu şekilde faydalı olabiliriz.
Önümüzdeki süreçten kazançlı çıkmanın ve ülkemize hayırlı hizmetler yapmanın yolu net ve dürüst olmaktan geçmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle kongrelerin ülkemize ve milliyetçi camiaya hayırlar getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.
SELAM DOĞRU YOLDA GİDENLEREDİR.
Uğur Tarhan
Mesaj Sayısı
Doğum Tarihi
Konu: HAFIZA VE KONGRE 
Paz 10 Mayıs 2009 - 5:56