UlkuGulu.Hareket-Forum.Net ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz |
|
| MİSYONERLİK VE MASONLUK | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:28 | |
| KIRLI ISLERINDE MAFYAYI KULLANAN DEVLET
Vatikan’in ve Papaligini tarihi sayisiz cinayet, entrika ve skandalla doludur. Bugüne kadar gelip geçmis 263 Papadan kaçinin eceliyle, kaçinin cinayete kurban giderek öldügü belli degildir. En yakin örnek, bugünkü Papa’dan önce Papa seçilen ve sadece 33 gün Papalik yapabilen I. John Paul’dur. Vatikan uzmani arastirmaci David Yallop’un belgeleriyle açikladigina göre bu Papa Vatikan’in içindeki bir “Konspirasyon=Fesat Örgütü” ile “P2 Mason Locasi”nin ortak girisimiyle öldürülmüstür. Vatikan’da gece sapasaglam yatip sabaha ceset olarak kaldirilmak su içmek kadar olagan bir durumdur.Vatikan’in özellikle 2 Dünya Savasi sirasinda güçlendirdigi müthis bir istihbarat agi vardir. Vatikan’in içinden çesitli uluslarin –basta Fransa, Polonya ve Almanya– istihbarat örgütleriyle birlikte çalisan Kardinaller çikmistir. Bunlardan bazilari daha sonra Papa yapilmislardir. Örnegin 1978’de eceliyle ölen Papa 6. Paul, gizli istihbarat örgütleriyle içli disli olmus bir Kardinal olarak taniniyordu. Vatikan “Kirli” islerinde daima taseron kullanan bir devlettir. Bu pis isleri temizlemek Mafia’nin görevidir.Vatikan’in siyaset aleminde de yari–gizli yari–resmi destekledigi partiler ve siyasetçiler vardir. Bunlara en iyi örnekler Almanya’daki CDU/CSU (Hiristiyan Demokratlar) ve Isviçre’deki CVP (Hiristiyan Halk Partisi) çizgisidir. Vatikan’in bu ve diger bir çok siyasi yapiyla, örnegin ögrenci ve isçi kuruluslariyla, organik baglari vardir. Bunlara yeri geldikçe deginecegim. Vatikan, BM’de, UNESCO’da, FAO’da, AB’de ve OAS (Amerika Devletleri Örgütü) de “gözlemci” statüsündedir.“Vatikan nedir?” sorusunun gerçek yaniti da iste bu iliskilerdedir. Vatikan, ekonomi–politigiyle “Devlet Sosyalizmi”ni uygulayan –kendisi sosyalizme karsi olsa da– bir Kilise Devleti’dir. Toplumsal–Tarihsel baglaminda ise islevleri itibariyla “Dogmatik–Dinci” bir devlettir. Bu özelligiyle de günümüzde çok sik kullanilan Fundementalizm’in (köktenciligin) çagimizdaki en eski ve en güçlü temsilcisidir. Gerçekten de Vatikan, Dünya’da devlet çapinda örgütlenebilmis ilk Fundamentalist Tanri–Kralligidir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:29 | |
| Ateizmin kaynagi Vatikan[ Bölüm -3- ] Ateizmin kaynagi bizzat Roma Kilisesi olup özellikle de son 400 yilin ilk öncü Hiristiyan kökenli Ateistlerinin hep bu kiliseden çiktiklari görüldü Bütün dünyada kisaca Papa denilen sahsin resmi sifati Papa degildir. Üç ayri sifati vardir. Ve Papa’ya ancak bu sifatlariyla hitab edilebilir. Bunlardan ilki, “Supreme Pontiff”tir. Bu, en üst düzeydeki ruhani önder anlamina gelir. Roma Imparatorlugu döneminden kalma bir sifattir. O dönemde imparatorlar kendilerine “Pontifus Maximus” dedirtiyorlardi. Bu, en yüce ruhani ve dünyevi buyurucu anlamina geliyordu. Imparatorluk yikilip Hiristiyanlik egemen din haline gelince Papalar kendilerine geçmisteki imparatorlar gibi bu sifati taktilar. Papalarin resmi evraklarda ve belgelerde kullandiklari ilk sifatlari budur.Ikincisi Papalar, “Roma Baspiskoposu”durlar. Dikkat edilirse Vatikan’in degil, 1926’ya kadar Kutsal–Kent statüsünde olan Roma’nin baspiskoposudurlar. Bu sifati özellikle Dogu ve Ortodoks Kiliseleri tarafindan öne çikartilir. Ortodokslar Papa’ya yazili metin göndermek isterlerse en fazla “His Holliness Pope” diye yazarlar ve bununla da makaminin önemli ve kutsal oldugunu vurgulamis olurlar, kendisinin degil. Papalar’in üçüncü sifati ise “Holy Father (Kutsal Peder)”dir. Bu sifat onlarin belki de en eski, en anlamli sifatidir. Hiristiyanligin ilk yüzyilindan kalma, siyasi ve ideolojik olmaktan çok sempati toplamak amaciyla verilmis sembolik bir babalik mevkiidir. Kutsal Peder nitelemesi ayni zamanda Ana (Bakire) sayilan Evrensel Kilise’yle (Katolik demek Evrensel demektir) evli olus anlamina gelir. Diger bir deyisle sembolik olarak Ana’dan (Kilise) dogmadan yani Vaftiz olmadan Kutsal Baba’nin evladi olunamaz. Papalar’in Hiristiyan olmayan devlet ve siyaset adamlari için de ayri bir sifati vardir. Örnegin Müslüman bir devlet adami Papa’ya dogrudan yukardaki üç sifatla hitab edemez. “His Holliness” veya “Your Holliness” demek zorundadir. Yani, temsil ettigi makami itibariyle Kutsal sayilan kisi olarak tanimlanir. Benzer sekilde Kardinal Büyükelçiler için de “Ekselans” denilir. Diger Kardinallere de “Monsenyör” denilir. Bu hitaplar çok önemlidir. Bunlarin ne zaman, kime, nasil kullanilacaklari bilinmeden Vatikan mensuplariyla görüsme yapilamaz. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:30 | |
| PAPALAR VE MODERN DEVLET
Papalik ve daha sonraki yüzyillarda ortaya çikan Papalik Devletleri yüzyillar boyunca dünya siyasetine ve askeri, diplomatik ve ekonomik dengelere yön vermislerdir. Papalar’la Müslümanlar ve Osmanlilar arasinda çok yogun iliskiler kurulmus, karsilikli askeri ve siyasi girisimler yapilmistir. Bunlara ilerde deginecegim. Ama önce Papalik kurumunun günümüz dünyasina armagan ettigi en önemli toplumsal–tarihsel gelismelerden birinin üzerinde durmakta yarar vardir. Bu, “Modern Devlet” veya diger bir deyisle “Ulus Devleti” fikri ve olusumudur. Papalarin ve onlarin devletlerinin günümüzde etkili olan Ulus Devleti’ni yapan temel taslari hazirlayanlar olduklari inanin bir çok toplumbilimci tarafindan dahi bilinmez. Ama gerçek budur. Ulus Devleti’ni ortaya çikartan ve yasatan kurumlarin tamamina yakinini gerçekte ilk kez Papalar ve onlarin “Kilise Hükümetleri” bulmuslar ve tarihe aktarmislardir. Bu nedenle Roma Kilisesi, Bati Avrupa’da ortaya çikan Ulus Devleti’nin öncüsü durumundadir. Örnegin, Ulus’u “Devlet” yapan en önemli kavrami, “Egemenlik” kavramini ilk kez formüle edip bunu “Hükümdarlarin Uhdesine” veren yine bir Papa, 2. Pius olmustur. Bu Papa 1453’de Istanbul’un Osmanli’nin eline geçmesi üzerine “Egemenlik” kavraminin imparatorlara ait oldugunu bir belge yayinlayarak onaylamistir.Papalik tarihi arastirmacisi Paolo Prodi’nin belirttigi gibi Roma Kilisesi, günümüz Bati Hiristiyan aleminde yer alan modern devletlerin temel esaslarini olusturan yargi sistemlerini; üst mahkemeleri; hiyerarsik yargi kurumlarini ve pozitif hukuku Avrupa’ya ilk sokan kurumdur. Daha önce ne krallar ne de halk bu tip bir yargidan ve hukuktan haberdardilar. Ilginçtir ki ilk avukatlar da Kilise’den çikma papazlardi. Bunlar Prensler’in ve Krallar’in himayesine girerek o yüzyillarda çogunlugu okuma yazma dahi bilmeyen krallarin Kilise karsisindaki haklarini ve toprak bütünlüklerini savunmuslardi. Avrupa’da ilk sinir belirlemeleri iste bu Papaz–Avukatlar’in bilgileri ve gayretleriyle olusmustu. Ikincisi, Papalik tüm Avrupa’da ilk kez toplu vergilendirme yöntemini uygulamaya sokmustu. Ayrica Roma Kilisesi, tarihte ilk kez Dis Isleri Bakani kullanmis, elçilik ve konsolosluklar tesis etmistir. Ilk kez parali asker kullanan, düzenli ordu kuran da onlardi. Matbaa ve yayincilik alaninda gelismeler yaptirmis olan da oydu. Benzer sekilde ilk “Yasak Kitaplar” listesini (Index) hazirlatan da oydu. Postacilik da ilk kez onlar tarafindan örgütlenmis, dagitim aglari kurulmustu. Para basimi teknigini gelistiren ve ilk kez “Senet” kullanimini yasal faizlere uygulayan da oydu. Ilginçtir ki, Avrupa’da cinsel hayati ve genelevleri de Roma Kilisesi yönlendirmisti. Volter’in yazdigina göre Paris’teki genelevler bizzat Katolik Kiliseleri tarafindan “saglik” denetiminde genelevlerinin daha temiz ve kizlarinin da daha saglikli olduklarini duyuran ilanlar veriyorlardi.! |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:31 | |
| DIN, PAPALIK VE ATEIZM
Gerçekten Ateizm’in kaynaginin bizzat Roma Kilisesi oldugunu söylesem sasardiniz, degil mi? Nasil olur da Tanri’dan baska güç tanimayan ve onun adina kuruldugu ve hareket etmekte oldugu varsayilan bir kurum, Kilise, Tanritanimazligin kaynagi olur? Ama olmustur. Özellikle de son 400 yilin ilk öncü Hiristiyan kökenli Ateistleri hep bu kiliseden çikmislardir. Özellikle de 15. ve 16. yüzyillarda papazlik egitimi görmüs, yillarca Hiristiyanligin “Tanrisi” için çalismis fakat hayatlarinin belli bir dönemine gelince Ateizm’e geçmis ve bu kez de ayni Tanri’ya karsi amansizca mücadele etmeye baslamis sayisiz papaz vardi. Iste sizlere bunlardan adi gündelik hayatta geçirilmeyen, sadece Vatikan kayitlarinda bulunan ve 34 yasindayken 1619’da Ateizm suçlamasiyla yakilarak idam edilmis olan böyle bir papazin kisa öyküsü. Avrupa’da Ateizm’in tarihini belgeleyen arastirmaci Nicholas Davidson’un Vatikan kaynaklarindan çikarttigi Giulio Cesare Vanini 1585’de dogmustu. Ailesi onu küçük yasinda Cizvitler’in yönettigi okullara göndermis sonra da yine ayni tarikatin yönettigi Napoli Üniversitesi’ne sokmustu. 1603’de Vanini, çok sofu ve oldukça gizemli bir tarikat olan “Karmelitler”e kabul edilmisti. 1606’da Vanini Karmelit kesisi olarak hukuk doktoru olmustu. 1608’de Padua’ya, buradaki üstün basarisindan dolayi da 1611’de Venedik’e atanmisti. Ama ne olduysa bundan sonra olmustu. 1612’de Karmelitler’le bozusan genç adam Ingiltere’ye kaçmak zorunda kalmisti. Fikir ve din suçlusu sayilan Vanini burada Hiristiyanligin Tanrisi’ni (Isa) kabul etmedigini ilan etmis ve bu görüslerini yaymak için Hollanda’ya, Liyon’a ve Paris’e gitmisti. Bu arada iki kitap yazmis ve bunlar 1615–16’da yayinlanmisti. Özellikle ikinci kitabi, De admirandes’de öne sürdügü fikirler günümüzde kendisini keskin Ateist sanan bir çok tatlisu entellektüelinin dudaklarini uçuklatacak mahiyetteki fikirlerle doludur. Vanini, aynen, kendisi madde olmayan bir Tanri nasil olur da maddi bir dünya yaratmis olabilir ki diye sözüne baslamis ve eklemisti: “Sonsuz olan Maddedir, Ruh degildir” Benzer sekilde cin, peri ve seytanin bizzat Kilise tarafindan uydurulmus gerçekte varolmayan yaratiklar olduklarini söylemisti. Vanini, “Beles” yasamak isteyen papazlarin halki korkutmak amaciyla böyle yalanlar söylediklerini göstermisti. Kutsal Kitap’ta yer alan “Dogus” olayiyla alay eden Vanini, kendi görüsünü söyle özetlemisti: “Insan hayvandan gelmedir, onun ileri bir asamasidir, temizidir. Sizler de Doga’dan baska hiç bir güce sakin tapmayin. En büyük ve tek güç madde ve dogadir.” Vanini görüslerini anlattiktan sonra vargücüyle Hiristiyanlari “Dinsizlestirmeye” adamisti kendisini. Söz konusu kitabi bugün bile Vatikan’in yasak kitaplari listesindedir, hem de aradan 380 yil geçmis olmasina ragmen.Papazliktan dönme Ateist Vanini bunlari yazdigi zaman (1614) ne Darvin’in vardi evrim kuramini gelistiren, ne Karl Marx vardi Madde’ye felsefi sonsuzluk kazandiran, ne de günümüzün modasi “Doga Tapicisi” yesiller ve çevreciler... Ilginçtir ki günümüzde kendisini keskin Ateist sanan biri, futbolcu Maradona’yi veya baldir–bacak söhreti Madonna’yi daha fazla tanimak için onlarla ilgili her yaziyi okuyabilir ama Vanini’nin hayatini merak edip okumak isteyecegini hiç sanmam. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:32 | |
| KILISE ILE MANASTIR KAVGASI
Katolik Kilisesi (Roma) ile ona bagli olan manastirlar daima birbirlerine zor tahammül eden kuruluslardir. Dolayisiyla Katolik Hiristiyanlik’ta alttan alta ve konunun disindakilerce bilinmeyen bir Kilise–Manastir çatismasi yasanmaktadir. Katolik aleminde, Türkiye’deki okurlara anlatabilmek için bir ayrim yaparak söylersek, Papazlar ile Kesisler (Monks) arasinda çatisma vardir, diyebiliriz.Kilise’de, yaptigimiz bu kaba hatli ayrima göre iki tip din adami vardir. Bunlardan çogunlukla “Priset=Papaz” diye bilinenlere “SEKÜLER” denilir. Bunlar Kiliseler’de görevlidirler ve insanlarin gündelik isleriyle ugrasirlar. Ana hatlariyla söylersek bu papazlarin ilk hedefi dünyayi ellerinden geldigince “insancillastirmak” tir. Dolayisiyla gündelik siyasetle, sendika hareketleriyle, isçi–ögrenci eylemleriyle, bankacilikla, teknolojiyle vd. ilgilenmek zorundadirlar. Çünkü bunlari bilmeden Kiliseleri’ne gelen Katoliklere yardimci olamazlar. Bu bakimdan, örnegin futbol maçina gidip amigoluk yapan papazlarla, diskoteklerde sarki söyleyen rahibelere sikça rastlanilir.Ama kesisler böyle degildirler. Onlar, kendilerini kapattiklari manastirlarindan çikmayi pek sevmezler. Gündelik basini bile çok ender izlerler. Dis dünyayla olabilecek en az sekilde ilgilenirler. Hatta bir çok manastir, kendi yiyecegini, kendi giyecegini kendisi üretir, disardan almaz. Televizyon gibi, bilgisayar gibi “modern” teknolojiyle pek ilgilenmezler. Iste biraz genellestirerek tanimladigimiz bu din adamlarina da “Regulars” (Müdavimler, Daimiler) denilir. Bunlar günlerini yogun ibadetle geçirirken, örnegin Miami’deki bir Katolik papaz ayni saatlerini bir beyzbol karsilasmasinda etrafina topladigi güzel kizlarla amigoluk yaparak geçiriyor olabilir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:32 | |
| KÖYLÜLERI AYAKLANDIRAN KESISLER
Özellikle 11. ve 12. yüzyillarda Papa seçimlerinde iste bu iki ayri gurup arasinda çok yogun mücadeleler geçmistir. Roma Kilisesi’ne karsi en agir elestirileri manastirlarda kalan kesisler baslatmislardir. Onlara göre her geçen gün zulmünü arttiran ve zenginlesmeye doymayan Kilise ve onun Papalari Hiristiyanligi yozlastiriyorlardi. Avrupa’daki ilk köylü ayaklanmalarini kiskirtanlar ve yönlendirenler kesisler olmustu. Köylüleri Kilise yikmaya ve yakmaya çagiran kesisler Papa’nin tartisilmaz otoritesini sarsmislardi. 13. ve 14. yüzyillarda ilk kez feodal prenslere ve krallara siginarak onlari, artik diktatörlesmis olan Papalara karsi örgütlemislerdi. 15. ve 16. yüzyillarda Avrupa kesisler tarafindan kiskirtilmis, Papalar ve onlara bagli Prensler tarafindan soyulmus köylülerin isyanlariyla doluydu.18. yüzyila gelindiginde Fransa’da patlayan ihtilal, Kilise/Manastir çekismesini de Kilise lehine sona erdirmisti. Fransa’da “Laiklik” iste ilk kez resmen Kilise/Manastir çekismesine son vermisti. Kilise, Fransiz Laisizmi’nin esasini teskil eden din adami düsmanligi (Anti–Klerikalizm) konusunda Manastirlari ve daima asi davranmis olan Kesisleri ihtilalcilerin önüne itmisti. Böylelikle binlerce kesis öldürülmüs ve manastirlara ait tüm malvarliklari Devlet’e devir edilmisti. Daha sonra Kilise bunlarin bir kismini yine kendi mallari arasina katmakta gecikmemisti. Sonuçta özellikle Fransa’da ve diger Katolik ülkelerde manastirlarin etkileri zayiflamis ve yoksullasarak bir çogu kapanmak zorunda kalmislardi. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:33 | |
| TÜRKIYE’YI BEKLEYEN GELISMELER
Türkiye’yi bekleyenlere gelince. Almanlar için önemli olan tipki tarihte kendilerinin yaptiklari gibi Türkiye’de Islamiyet’in lokallesmesini istemekte ve bu yönde çalismalar yapmaktadirlar. Fransa ise Türkiye’deki Laikligin bekçisidir. Dolayisiyla Devletçi Laisizm’in her ne pahasina olursa olsun korunmasindan yanadir. Ingiltere bu iki görüse karsidir ve Türkiye’nin önderliginde yeniden bir Hilafet kurulmasina sicak bakmaktadir. Amerika ise, Türkiye’de artik Devlet’in degil, Liberallesmis bir Anayasa’nin en üst deger olarak taninmasini ve bu anayasanin sinirlarini çizdigi Insan Haklari çerçevesinde, Fransizlarinkinden daha özgür ve özerk bir “Din ve Vicdan Özgürlügü”nü yerlestirmek istemektedir. Türkiye önümüzdeki yillarda iste Bati’dan gelecek olan bu “Islam”la daha çok tanisacaktir...
A.ALTIN |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:35 | |
| VATİKAN KABUSLARI
Roma Katolik Kilisesinin ruhani lideri Papa 16. Benedict, Almanya ziyareti sirasinda 12 Eylül 2006 Sali günü Regensburg Ilahiyat Fakültesinde akademisyenlere hitaben yaptigi konusmada Medine döneminden itibaren Hz. Muhammed ve Müslümanlarin dini yayma konusunda siddeti bir yöntem olarak benimsedikleri iddiasinda bulunmustu. "Islam'da Tanri ile akil arasinda ayrilmaz bir bag yok" sözlerini de sarf eden Papa'nin bu çikisina tüm dünyadan "cahilce yapilmis bir açiklama" yorumu yapilmisti. 14. yüzyilda yasamis Bizans Imparatoru Manuel Paleologos'tan alinti yapan Papa, "Hz. Muhammed'in yeni bir sey getirmedigini, getirdiklerinin ise inancini kiliçla yaymak gibi insanlik disi ve seytani seyler oldugu" suçlamasini yapmisti. Papanin olay yaratan sözlerinin tamami söyleydi: "14. asirda yasamis olan Bizans Imparatoru Paleologos'un, "Muhammed, sadece kötü ve insanlik disi seyler getirdi." ifadelerini kullanmisti.
Yakinlarda Bizansli bilge imparator Ikinci Mihail Paleologos'un diyalogunun Prof. Theodore Khoury (Muenster) tarafindan yayimlanan bölümlerini okudugum esnada, Tanri'nin dogasina iliskin akil ile düsünürken, zihnime gelenler sunlar oldu:
Bu, muhtemelen bir kis mevsiminde 1391'de Ankara yakinlarinda egitimli bir Farisi ile Hiristiyanlik, Islam ve ikisinin geçerliligi hakkinda yapilmis bir diyalogdur. Bu diyalog, bilahare 1394–1402 arasinda, Konstantipolis kusatmasi sirasinda, muhtemelen bizzat imparator tarafindan kaleme alinmis olmali. Kendi açiklamalarinin Farisi muhatabininkilere oranla çok ayrintili olmasi da bundan kaynaklansa gerek. Diyalog, Kitab-i Mukaddes ve Kur'an'da mevcut dinin yapilari üzerinde odaklaniyor. Özellikle Tanri imaji üzerinde duruluyor.
Dogal olarak, üç seriat ya da üç hayat düzeni diye de adlandirilan Eski Ahit, Yeni Ahit ve Kur'an arasindaki iliskilere de deginiliyor. Bu derste benim bahsetmek istedigim konuya gelince... Ben, din ve akil çerçevesinde, diyalogun bütünü içerisinde oldukça marjinal bir yer isgal eden tek bir konuya deginecegim. Zira bu beni çok etkiledi ve de bunu konuya iliskin düsüncelerim için bir kalkis noktasi olarak kullanacagim. Prof. Khoury'nin yayimladigi diyalogun yedinci bölümünde imparator, cihat, kutsal savas konusuna deginiyor. Imparator, (Kur'an'daki) 2. suretin 256. ayetinde, 'Din konusunda zorlama yoktur' denildiginden elbetteki haberdardi.
Uzmanlar, bunun baslangiç dönemindeki surelerden biri oldugunu söylüyorlar. O dönemde Muhammed, güçsüzdü ve de tehdit altindaydi. Ama imparator, dogal olarak, kutsal savas konusunda müteakip dönemlerde gelismis ve Kur'an'da belirlenmis diger düzenlemelerden de haberdardi. Imparator, ayrintilara dalmaksizin, bir Kitap sahibi olanlar ile 'acimasizlar' arasindaki davranis farkini izah etmek için, bizi hayrete düsüren sert bir üslupla muhatabina, genel anlamiyla din ve siddet iliskisi baglaminda basit bir temel soru yöneltiyor: 'Hadi bana Muhammed'in yeni olarak ne getirdigini göster! Bu konuda, kendisinin vaaz ettigi dini kiliç ile yayma emri türünden kötü ve insanlik disi seylerden baska bir sey bulamazsin'.
Imparator, böylesine agir bir ifade kullanmasinin ardindan, dini siddet araciligiyla yaymanin neden akil disi oldugunu ayrintili biçimde izah ediyor. Siddet, Tanrinin dogasina ve ruhun dogasina zittir. Imparator diyor ki, 'Tanri kandan hoslanmaz. Akla göre davranmamak, Tanrinin dogasina zittir. Din, bedenin degil, ruhun ürünüdür. Dolayisiyla birini dine çekmek isteyen kisinin, siddet veya tehdide degil, iyi konusmaya ve dogru bir sekilde akil yürütmeye ihtiyaci vardir. Makul bir insani ikna edebilmek için, ne kola ihtiyaç vardir, ne vurabilecek bir seye, ne de bir insani ölümle tehdit etmeye yarayacak baska bir araca!.
Bu diyalogda, siddet araciligiyla dine çekmeye muhalefet baglaminda en önemli husus sudur: Akla göre hareket etmemek, Tanrinin dogasina zittir. Yayinci Theodore Khoury, yorumunda diyor ki: Grek felsefesi içinde yetismis imparator için bu son derece net bir konudur. Ama Müslümanlik ögretisinde ise Tanri mutlak anlamda askindir. Onun iradesi bizim kategorilerimizden tümüyle bagimsizdir. Buna akillilik, makuliyet de dâhildir. Khoury, bu baglamda ünlü Fransiz Islambilimci R. Arnaldez'in bir eserine de bir atifta bulunuyor. Buna göre Ibn-i Hazm, isi, Tanriyi kendi kelamindan bagimsiz olmaya kadar götürerek, O'nun bize hakikati açiklamak gibi bir zorunlulugu dahi olmadigini belirtiyor. Eger o irade buyurmus olsaydi, insan putperestlige de tabii olmak zorundaydi diyor".
Bu sözlerin ardindan Türkiye Diyanet Isleri Baskani sert bir açiklama yapti ve Papa'yi özür dilemeye davet etti. Benzer çagriyi Türkiye Basbakani yapti. Papanin sözleri, Islam Dünyasinda büyük tepkilere yol açti. Papa'nin konusmasi, Misir'in El Ahram gazetesinde de, Islam dini ve tarihi konusundaki bilgi eksikliginin göstergesi olarak yorumlandi. Hindistan'daki Ulusal Azinlik Komisyonu, Papa'nin sözlerinin 'orta çagin haçli seferi' çagrisi gibi yankilandigini duyurdu. Endonezya'daki ikinci büyük Islami örgüt Muhammadiye'nin Baskani Din Syamsuddin de 'Papa'nin açiklamalarinin akildan yoksun oldugunu gösterdigini' söyledi. Lübnan'daki Sii lider Büyük Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlallah, Papa'nin sözlerini kinayarak, özür dilemesini istedi. Almanya Müslümanlari Merkez Konseyi Baskani Aiman Mayzek de, "Kilise baskalarinin asiriliklarini elestirecegine kendi kanli geçmisine baksin: Müslümanlara karsi haçli seferleri, Güney Amerika'daki kanli din savaslari, Hitler rejimi, kutsal savas ifadesini üreten Papa 2. Urban..." diye açiklama yapti.
Ankara'daki Vatikan Büyükelçiliginden "Eger Papa, Türkiye veya Türk halkina karsi bir sey söylemis olsa tepki gösterilir. Ancak dine iliskin bir sey söylenirse durum farkli. Türkiye, bir din devleti degil, laik bir devlettir. Laik bir ülkenin, dini açiklamalara göre politika belirlemesi beklenemez" açiklamasi yapilmistir.
Türkiye Katolik Piskoposlar Kurulu Baskani Baspiskopos Ruggero Franceschini, Roma Katolik Kilisesinin ruhani lideri Papa 16. Benedict'in Almanya'da yaptigi konusmada, Islam'i incitici bir boyut bulunmadigini ileri sürmüstür. Baspiskopos Franceschini, ''Radio24'' adli bir Italyan radyosuna verdigi demeçte, ''Papa, zerre kadar Islam'i incitmek istemedi. Papa 16. Benedict, Regensburg'daki konusmasinda, basit bir sekilde, Tanrinin ogullarinin birbirlerini öldürmemeleri gerektigini söylüyor'' demistir. Papanin bu konudaki düsüncelerinin yeni bir sey olmadigini belirten Franceschini, ''Ratzinger, henüz kardinal oldugu dönemde Münih'te ve Roma'da zaten vermis oldugu bir dersi tekrarlamaktan baska bir sey yapmadi'' diye konusmustur.
Peki, Papa 16. Benedict, durum dururken neden böyle bir açiklama yapma geregini duymustu? Papa neden Islam'a ve Müslümanlara saldirma ihtiyaci hissetmisti? Papa, Islam'a saldirma cesaretini nereden ve kimlerden almisti? Papa 16. Benedict, Papa 2. Urban gibi kâbus mu görüyordu? Papa 16. Benedict, Papa 2. Urban gibi, 21.Asrin Haçli Ordularinin toplanmasini mi istiyordu? Papa 16. Benedict ile Bush arasindaki iliski neydi? Papa 16. Benedict, A.B.D ve AB'nin dünya isgalinin dinde yerini mi saglamlastirmak istiyordu? Galiba, Papa 16. Benedict, Papa 2. Urban'in yolundan gidiyordu. Hiristiyan Bati dünyasinda, laiklik elden gitmis, din ile devlet isleri birbirine karismisti. Papa'nin asil niyetinin dünyada Hiristiyanligin hakim olmasi için kilicini çekmisti.
Papa 16. Benedict, Afganistan ve Irak'i isgal eden A.B.D'yi manevi yönden moral saglamak için kollari sivamis, agzina geleni söylemistir. Öte yandan A.B destekli A.B.D'nin, Iran'i isgal etmesi için sinyal göndermistir ve Haçli ordularinin tüm dünyayi isgal edinceye kadar savasmalari emrini vermistir. Çünkü Papa 16. Benedict, Vatikan'in gizli ve muammali odalarinda önceki meslektaslari gibi kâbus görmeye baslamistir. Papa 16. Benedict, neden sik sik kâbus görmeye baslamistir? Bu soruyu, kâbusun ne oldugunu ve Vatikan'in kâbuslarini açiklayarak cevaplamaya çalisalim.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:36 | |
| Vatikan'da Neden Kâbus Görülür?
Insanoglu dünya hayatinin yaklasik üçte birini uykuda geçirmektedir. Bu da 75 yillik bir ömrün 25 yili demektir. Uyku, günlük çalismalardan yorgun düsen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme zamanidir. Uyku sirasinda, kisinin bilinçaltinda düsüncelerinin, özlemlerinin ya da isteklerinin bir film seridi gibi göz önünden geçtigi varsayilir ki buna rüya denilir. Freud'a göre bilincin gizledigi, tamamen sakladigi olgular ortaya çikabilmek için yol aramaktadir. Bunlardan bazilari da rüyalar haline girerek kendilerini gösterir. Baska bir açiklamaya göre ruh bedenden ayrildigi zaman, yasanan olaylarin tümüne rüya denilmektedir. Rüyalarda yasananlar inanilmayacak kadar hizli gelisir. Bir kaç dakikalik rüya esnasinda bile çok uzun sürdügünü sanilan garip, sasirtici ve çok degisik olaylar birbirlerini izler, bu nedenle rüyada zaman kavrami olusmaz.
Uyku birkaç devreden olusmaktadir. Uykusu gelen insan yatagina yatar ve gözlerini kapatir. Kisa süre sonra göz kapaklari belli belirsiz titremeye baslar. Insan o sirada uykuya dalmis ve rüya görmeye baslamistir. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. Insanlarin çogu, siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedir.
Kafasi yorgun, devamli bir konuyla ilgilenen kimse uyudugunda rüyasinda karmakarisik seyler ya da ilgilendigi, önem verdigi konuyu görebilir. Bu tür korku ve sikinti veren kötü rüyalara, kâbus veya karabasan denilir. Kâbus; aci, korku ve sikinti verir.
Oldugu gibi çikan rüyalar, genellikle sezgisi güçlü olan kisilerin rüyalardir Buna "Gerçek Rüya" adi verilir. Birde günlük olarak görülen rüyalar vardir. Uyuyan kimse rüyasinda birçok sey görür ve sabah uyandiginda da bunlardan bazilarini hatirlar.
Islam Peygamberi Hz. Muhammed (a.s); "Rüya üç kisimdir: Bir kismi; âdemoglunu üzmek için seytandan olan korkulardir; bir kismi, kisinin uyanikken kafasini mesgul ettigi seylerdendir; bunlari uykusunda görür; bir kisim rüyalar da var ki, onlar peygamberligin kirkalti cüzünden birini teskil eder" buyurarak rüyalari Rahmani ve seytani günlük meselerden kaynaklanan rüyalar diye üç kisma ayirmistir.
Çocuklar rüyalarinda genellikle büyüdüklerini görürler. Gençlerin rüyasi heyecanlarinin tezahürüdür. Yetiskinler, daha ziyade günlük sikintilarini rüyalarina tasirlar. Yaslilarin rüyasi ise, uzun bir ömrün disa vurumu seklinde olusur. Iste bu açiklama Vatikan'da neden sik sik kâbus görüldügünü açiklamaktadir. Ömrünün son demlerine kadar sadece Hiristiyanligin ögretilerini ve diger dinleri kötüleyen kitaplari defalarca okuyan ve Haçli Seferlerini anlatan hikâyeleri okuya okuya ezberleyen kisiler toplulugu, elbette belli bir yastan sonra kâbus görmeye baslayacaktir. Hele, Hiristiyanligin merkezi oldugu Avrupa'da Islamiyet'in hizla yayildigini görmeleri, gördükleri kâbusun siddetini iyice artirmaktadir.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:36 | |
| Vatikan'in Kimligi
Bilindigi üzere, Vatikan bir din devletidir. Vatikan (Pontificio), Italya'nin Roma sehrinde bulunan, Hiristiyanlik dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan devlettir. Italya Devleti ile Kilise arasinda Patti Lateranensi antlasmasi imzalanmistir. Bu antlasma ile ülkenin resmi dininin Katolik dini oldugu ve Roma'nin kutsal bir sehir oldugu ilan edilerek 11 Subat 1929 tarihinde bagimsiz devlet olmustur.
Italya'nin tarihi ile hemen hemen ayni tarihe sahip olan, dünya Katolik dininin merkezi kabul edilen 44.000 m² lik (0,44 km2) alana sahip Vatikan (Pontificio), ruhban sinifi tarafindan yönetilir. Devlet baskani Papa'dir. Devlet baskani; Papa 16. Benedict (24 Nisan 2005)'tir. 2006 yili tahmini nüfusu 932 kisidir. Nüfusun gelisme orani % 0,01'dir. Para birimi; Avro (Euro), resmi dilleri ise; Italyanca, Latince ve Fransizca'dir.
Papa'nin kabul günü genellikle haftada bir kez çarsamba günleri Vatikan sehrinde, yazin ise Roma'ya yaklasik 40 km. uzakliktaki Castel Gondolfo'da gerçeklestirilir. Katolik dinine mensup olanlarin bagli oldugu kiliseden bir yazi getirmesi istenmektedir. Papa'nin kabul gününe katilacak kadinlar, uzun kollu, basi kapali ve sade giysiler giymek zorundadirlar. Koyu renkli veya dikkati çekmeyen elbiseler tercih edilir. Erkeklerin ise koyu renkli ceket ve kravat ile katilmalari uygun görülmektedir.
Vatikan devletinin bütçesi; Katoliklerden kesilen kilise vergisi, aidatlar, bagislar, sirket gelirleri, hisse senedi-tahvil-bono gelirleri, bankacilik ve faiz gelirleri, hediyelik esya satislarindan elde edilen gelirlerle, basin yayindan elde edilen reklâm gelirlerinden olusmaktadir.
Vatikan'in dogrudan ya da dolayli olarak sahibi oldugu veya yönlendirdigi günlük, haftalik ve aylik 200'den fazla gazete ve dergi, 154 radyo istasyonu veya emisyonu, 49 TV kanali veya kablolu yayini bulunmaktadir.
Vatikan'da etkileri ve güçleri tartisilamayacak baslica birkaç akim vardir. Bunlardan ikisi laik, digerleri dinsel niteliktedir. Laik akimlar OPUS DEI (Tanri'nin Isleri ) ile Malta Sövalyeleri'dir. Dominiken tarikati için en önemli husus kurum olarak Kilise'nin sürekliliginin korunmasi ve her kosul altinda savunulmasidir. Dominikenler, "Önce Kilise" diyen tarikattir. Fransiskanlar ise; sözde yoksullardan yana, din adina karsiliksiz çalisan kesisler toplulugudur. Cizvitler tarikati; Katolik âleminin entelektüelleri olarak bilinir. Cizvitler için önemli olan Papalik Makamidir. Papalarin kendileri veya Kilise'nin kendisi degil, Papalik Makaminin korunmasi ve savunulmasi öncelik tasimaktadir.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:37 | |
| Hiristiyan Dünyasinin Kâbuslari
Hiristiyan dünyasinin kâbuslari, Hiristiyanligin ilk dönemlerinde baslamistir. Hz. Isa'nin çarmiha gerilmesinden sonra gerçek incilin tahrif edilmesi, havarilerin gördükleri en büyük kâbustur. Havariler arasindaki çekismeler, gerçek incilin ortadan kaybolmasina yol açmistir. Ve bundan birbirinden oldukça farkli sonra çok sayida Incil yazilmistir. Hz. Isa'nin dogumundan 325 yil sonra Iznik kosilinde, 100 tane Incil'den 4 tanesi seçilmis ve bunlar otantik ve ilahi kitap olarak kabul edilmistir. Bu dört Incil'de cümle kuruluslari arasinda söz ve cümle benzerligi bulunmamakta ve birbirlerinden oldukça farkli görülmektedir. Öte yandan Iznik konsili tarafindan kabul edilen dört Incil kaybolmus ve günümüzdeki Inciller bunlarin kopyasi oldugu söylenmektedir. Dört incilin ilk nüshalari ile kopyalari arasinda 250 yillik bir zaman boslugu bulunmaktadir. Yani günümüzdeki incilerin ilk kopyasi Miladi 570'li yillara denk gelmektedir ki, bu yillar, Islam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a)'in dünyaya geldigi yillardir.
Islamiyet'in gelisi ve yayilmasiyla birlikte, Hiristiyan dünyasi büyük bir korku ve endiseye kapilmis ve kâbuslar görmeye baslamistir. Islam dünyasinin cografi sinirlari genisledikçe, Hiristiyan din adamlarinin (papa, papaz, rahip, rahibe) kâbuslarinin siddeti artmistir.
Afrika'da faaliyet gösteren bir Ingiliz misyonerine ihtiyar bir Afrikalinin (20.yüzyilin baslarinda Afrikali bir aydin olan Jomo Kenyatta), söyledigi su söz çok manidardir. Ihtiyar Afrikali Ingiliz misyonerine diyor ki: "-Siz memleketimize geldiginiz zaman, bizim topragimiz; sizin ise, mukaddes kitabiniz vardi. Simdi ise bizim mukaddes kitabimiz, sizin ise topraginiz var." Evet, öyle oldu. Bugünkü Afrikanin siyasi cografyasi bunu açikça ortaya koymaktadir.
Papa 2.John Paul 24 Aralik 1999 milenyum mesaji söyleydi; "Birinci bin yilda Avrupa Hiristiyanlastirildi. Ikinci bin yilda Amerika ve Afrika. Üçüncü bin yilda hedef Asya'dir." Hedef belirlenmistir. Önümüzdeki bin yilda A.B.D ve A.B, Asya kitasinin tümünü isgal edecektir.
Papa 6.PAUL 6 agustos 1964 tarihinde; "Kilisemiz insanlarin mutlulugu içindir. Dinler arasi diyalogun bizim için anlami bütün insanlari Incil'e ve kiliseye yani Hiristiyanliga ulastirma yoludur" diye bir açiklama yapmistir. Dinler arasi diyalogun asil amaci, demek tüm dünyanin Hiristiyanlastirilmasiymis.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:38 | |
| Papalarin Kâbuslari ve Haçli Seferleri
Dogu Hiristiyanligin temsilcisi Bizans Imparatorlugu (395-1453), 1071 yilinda Selçuklu Devleti (1038-1194) ile yaptigi Malazgirt Savasi'nda yenilince, Türklere Anadolu kapilari açilmistir. Selçuklu akincilari, birkaç yil içinde Anadolu'nun bati kiyilarina ulasmis ve Bizans'in baskenti olan Istanbul'u zorlamaya baslamislardir. Türklerin, 1075'te Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurup, Iznik'i baskent yapmalari, Avrupa'nin en büyük Hiristiyan devleti olan Bizans'i kökünden sallamaya baslamistir. Bu durum Avrupalilari ve özellikle papayi telâsa düsürmüstür. Papa Ikinci Urbanus, kâbuslar görmeye baslamistir. Çünkü Bizans'in düsmesi, Türklerin Avrupa'ya hâkim olmasina yol açacakti. Büyük Selçuklu Sultani Meliksah'in vefatindan sonra, iç karisikliklarin olmasi vefat etmis, iç karisikliklar bas göstermistir. Iç karisikliklar Papa Ikinci Urbanus'u Hiristiyanlari birlestirerek Müslümanlarin üzerine saldirtmaya tesvik etmistir. Papa Ikinci Urbanus ve diger papazlar, Kudüs sehrini, Türklerin elinden almak için faaliyete baslamislardir. Sadece Pierre L'Ermite isminde yoksul bir Fransiz kesisi, etrafina 50.000 Fransiz toplamistir. Bunlar, Almanya'ya gelince, kendilerine 50.000 Alman serserisi daha katilmistir. Macaristan'da ve Balkanlarda daha da çogalan bu çapulcu ordusu (600.000), 1096–1270 seneleri arasinda tertiplenen sekiz Haçli seferinin ilk ordusu olmuslardir. Anadolu'yu Türklerin elinden almak ve Kudüs'ü isgal etmek için, dokuz defa haçli seferi düzenlenmistir. Her bir haçli seferinde, papalar ve papazlar büyük rol oynamistir.
Ikinci Haçli Seferi (1147–1149); papa Eugenius'un tesviki ve papaz Saint Bernard'in propagandasi neticesinde, Üçüncü Haçli Seferi (1189–1192); Papa Üçüncü Clemens'in tesvikiyle, Dördüncü Haçli Seferi (1204); Papa Üçüncü Innocentius'un çagrisi, Foutges de Neville'nin propagandasi neticesinde yapilmistir. Papa III. Urban, 1187'de Selahattin Eyyubi'nin Haçlilari büyük bir bozguna ugratarak Kudüs'e girdigini haber alinca üzüntüden vefat etmistir.
Besinci Haçli Seferi (1217–1221) Papa Üçüncü Honorius'un, Altinci Haçli Seferi (1228–1229); Papa Dokuzuncu Gregorius'un tesvikiyle gerçeklesmistir. Papalik makami, haçli seferlerin masraflarini karsilamak gayesiyle, Hiristiyanlarin ruhanî isleri için vergi almak âdetini çikarmistir. Bulundugu çevrenin kilisesine vergisini vermeyenler, Hiristiyanliktan aforoz edilmislerdir.
Haçli Seferlerinde, Avrupali çapulcularin yaptiklari zulüm ve insanlik disi davranislar akil almaz boyutlarda olmustur. Fransa Enstitüsü üyelerinden Funde Brentano'nun "Les Croisades" adindaki eserinde, Ilk Haçli seferinin Pierre L'Ermite (Piyer Lermit) idaresindeki öncü kuvvetleri 1096 tarihinde Istanbul önlerine geçirilip Türklere karsi sevk edilince, Iznik civarinda ellerine geçirdikleri masum çocuklari pisirmek için parçaliyorlar veyahut kaziklara geçirerek ateste kizarttiklarini yazmaktadir. Yine ayni yazar sözkonusu eserinde, Haleb'in "Maarra" kasabasinin haçlilar tarafindan kusatilmasi sirasinda haçlilarin yaptiklarini su sekilde özetlemistir; "Türk sehitlerinin cesetlerini dograyip etlerini kizartarak yiyorlardi. Açlik öyle bir hal almisti ki, halk tabakasina mensup olan haçlilar kasaba civarindaki 15 günü geçen bir zamandan beri serili duran kokmus Müslüman cesetlerini büyük bir istahla yemek zorunda kaldilar."
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:39 | |
| Hiristiyan Çocuklarin Kâbusu
Bütün haçli seferleri arasinda en hüzünlüsü ve en anlamlisi çocuklarin haçli seferleridir. Asirlar boyunca, Avrupa'da, anneler ve babalar, "Barbar Türkler Geliyor. Barbar Müslümanlar geliyor. Seni yiyecek" diye çocuklarini korkutarak büyütmüsler. Müslüman ve Türklerle korkutularak büyüyen çocuklarin bilinçaltlarinda "korku ve endise" yerlesmis, sik sik kâbuslar görmeye baslamislardir. Almanya'da ailesinin ve kilisenin telkinlerinden etkilenen Nikolaus adli bir çocuk, kutsal topraklara gitme amaciyla bir grup çocugu toplamis, ancak bu çocuklar (haçli ordusu) Avrupa'dan bile çikamadan dagilmislardir.
1212'de, Fransa'da 12 yaslarinda yoksul, daglarda çobanlik yapan Etienne (Istefanos), yeni haçli seferine çocuklari çagirmaya baslamistir. Etienne, büyüklerin yenilmesine ragmen çocuklarin Tanri'nin yardimiyla Kudüs'ü ve Filistin'i kurtaracaklarini söylemistir. Musa'nin yasadigi dönemdeki gibi, Kizildeniz'in onlarin önünde yarilacagini duyurmustur. Etienne bu mesaji bir buçuk ay duyurduktan sonra, birçogunun 12 yasindan küçük olan 30.000 çocugu toplamistir. Çocuklar Fransa'nin güney kiyisina, Marsilya limanina gitmislerdir. Çocuklarin çogu yedi gemiye binip denize açilmislardir. On sekiz yil boyunca onlardan hiç haber alinamamistir.
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:39 | |
| Geçmiste Kâbusun Disa Vurumu
Bebeklik yillarindan itibaren Müslüman ve Türk korkusu ile büyütülen Avrupali çocuklar, çocukluk yillarindan itibaren kâbuslar görmeye baslamislardir. Bilinçaltlarina yerlesen Müslüman ve Türk korkusu, kin ve nefrete dönüsmüs ve böylece kâbusun disa vurumu, çok siddetli ve dehset verici olmustur.
Hiristiyan Avrupalilarin kâbuslarinin disa vurum sekline, aci bir örnek Endülüs'te yasanmistir. Ispanya'daki sonuncu Islâm devleti olan Endülüs Devleti, 2 Ocak 1492'de Ispanyollarin eline geçmistir. Hiristiyan Ispanyollar, Endülüs Devleti'ni yikinca, görülmemis bir vahset ile ilim merkezi olan Endülüs'teki Müslümanlari yok etmisler, essiz sanat eserlerini tahrip etmislerdir. Avrupa'nin en büyük ve medenî sehri olan Girnata, korkunç yagmalara maruz kalmistir. Dünyanin en büyük kütüphanelerinden olan ve birkaç yüz bin kitabi bir araya getiren Girnata Kütüphanesi'nin kitaplari, Kardinal Cisneros'un emri ve Kral ile Kraliçe'nin tasvibiyle sehrin büyük meydaninda tamamen yakilmistir.
Dominiken Tarikatina mensup olan ve 1484 – 1566 Güney Amerika'da Emperyalizme karsi mücadelenin simgesi olmus, bir Ispanyol rahibi olan Papaz Bartolome de Las Casas 1542'de, Ispanya Prensi II. Philip'e anilarini takdim etmistir. Las Casas, anilarinin bir bölümünde sunlari kaydetmistir; "Ispanyollar atlariyla, kiliçlariyla ve mizraklariyla yerlileri kolayca savusturup öldürdüler ve onlara karsi her türden vahseti sergilediler. Yerli yerlesim bölgelerine zorla girerek, küçük çocuklar, yasli erkekler, hamile kadinlar, hatta yeni dogum yapmis kadinlar dâhil karsilarina çikan herkesi katlettiler. Siddetle vurarak parça parça kestiler, Sürüler halinde agila toplanmis koyunlar gibi karinlarini yardilar. Bir adami tek bir darbede ikiye bölüp bölemeyeceklerine veya bir kisinin basini gövdesinden ayirip ayiramayacaklarina ya da tek bir balta darbesiyle bagirsaklarini çikarip çikaramayacaklarina dair bahislere bile girdiler. Memeden kesilmemis bebekleri ayaklarindan tutup annelerinin gögüslerinden ayirdilar ve bas asagi kayalara çarptilar. Bütün bunlar olurken digerleri ise gülüp egleniyorlar, bebekleri omuzlarinin üzerinden bir nehre atip, "Kivran, seni gidi küçük velet!" diye bagiriyorlardi. Yollarina çikan herkesi öldürdüler, firsat buldukça bir kadini ve bebegini tek bir hamleyle kiliçtan geçiriyorlardi. Kimseyi sag birakmadilar, kurbanlarini ayaklarindan asabilmek için özellikle ters "L" seklinde genis daragaçlari kurarak bir defada on üç tanesini birden diri diri yakiyorlardi. Vücutlarina kuru saman baglayip atese veriyorlardi. Bazilarini öldürmeyip bileklerini kesiyorlar, ellerini öylece asili birakip onlara, "Bu mektubu al" diyorlardi. Amaçlan, onlari böyle zavalli durumlara düsürerek, tepelerde gizlenenleri tehdit etmekti. Yerli liderleri ve esrafini ise yere çakili iki yaba üzerine oturtulmus dal parçalarindan olusan, bir tür demirden düz izgaraya baglayip, kisik ateste kizartiyorlardi. Yerli liderler, yavas yavas ölürken çaresizlik içinde inliyorlardi. Zavalliciklarin inlemeleri Ispanyol komutanin uykusunu bölmüstü. Hemen esirlerin bogulmasi için talimat verdi. Ancak, ortalama siradan bir cellâttan daha kana susamis olan infaz müfrezesinin basindaki iki adam, onlari bogarak eglencesini yarida kesmek istemiyordu. Bu yüzden gürültü yapmalarini engellemek için bizzat kendi elleriyle agizlarina tahta tipa yerlestirdi ve kendi cani istedigi zaman ölmeleri için atesi artirdi. Bütün bu olanlari ve baska olaylari kendi gözlerimle gördüm. Yerlilerin bir kismi, bu merhametsiz ve insafsiz katillerin pençesinden kurtulmak için tepelere ve daglara kaçinca, insan türünün bu amansiz düsmanlari, izlerini bulmak için av köpeklerini egittiler. Bir yerliyi görür görmez saldirip isiran, parçalara ayirip adeta bir avi yer gibi etlerini silip süpüren bu vahsi köpekler, yerlilere çok zarar verdi; katliama ortak oldular. Ara sira da olsa yerliler bir Avrupaliyi öldürdügünde (ki kendilerine karsi islenen suçlarin büyüklügü göz önüne alinirsa buna haklari da vardi), Ispanyollar kendi aralarinda gayri resmî bir anlasma yaparak öldürülen her Avrupali için yüz yerlinin idam edilmesine karar veriyorlardi…"
|
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:40 | |
| Bugünkü Vatikan'da Kâbusun Disa Vurumu
Bugün Vatikan'da yasayan Hiristiyan din adamlarinin tümü, Avrupali tarihçiler tarafindan tarafli olarak kaleme alinan tarihte yasanmis hikâyeleri okuyarak vakitlerini geçiriyorlar. Dünya geçimleri, kiliselerin Katoliklerden kesilen vergilerle fazlasiyla karsilandigi için, ömürlerini saçma hikâyeleri okumakla ve aralarinda tartismakla geçiriyorlar. Papa ve etrafindaki papazlar, sürekli korku romani okuyan bir kisinin ruh haline bürünmüsler ve sürekli kâbus görüyorlar. Kâbus görmeleri gayet dogaldir. Çünkü bilinçaltlarina sürekli olarak Hiristiyanlik disinda diger din mensuplarina karsi büyük kin ve nefret uyandiran saçma sapan hikâyelerle dolduruyor. Öte yandan Hiristiyanligin merkezi olarak gördükleri Avrupa'da Hiristiyanligin gerilemesi ve buna karsilik Islamiyet'in hizli yayilisi, Papa ve Papazlari iyice çilgina çeviriyor ve saldirganlastiriyor.
Papa ve papazlar, Islamiyet'in hizli yayilisini önlemek için çok degisik tedbirler aliyorlar. Almanya'da yayimlanan Welt Am Sonntag gazetesi 30 Mayis 2004 tarihli nüshasinda, "Milyonlar Muhammed'e Karsi" mansetiyle yayinladigi bir raporda, Vatikan'in, Islam'in yayilmasini engellemek ve Hz. Muhammed'i karalamak için Katolik Kilisesi'ne bagli ve dünyanin dört bir yaninda subeleri olan ve gizli misyonerlik faaliyeti yürüten bir örgüte "Congregation for the Evangelization of Peoples (Insanlari Evangelist Yapma Cemaati), milyar dolarlik fon tahsis ettigini yazmistir. Ancak bütün çabalar bosa gitmistir. Katoliklerin merkezi olan Italya'da, Islamiyet ikinci büyük din olmustur. Bugün Italya'da Katolik dininden sonra en önemli ikinci din 2.000.000'den fazla kisi ile Müslümanliktir. Bunun nedeni, özellikle Kuzey Afrika'dan ve son zamanlarda Balkanlar ile Orta Dogudan gelen göçlerdir. Ülkede, valdesi, metodist, battisti, luterani gibi farkli gruplara ayrilan Protestanlarin sayisi 200.000, Yahudilerin sayisi 36.300, Budistlerin sayisi 30.000, Ortodokslarin sayisi ise 20.000 civarindadir. "Testimoni di Geova" diye adlandirilan ve Katolik dininden ayrilan bir gruba mensup kisilerin sayisi ise yaklasik 300.000'dir. Ayrica, Fransa ve Almanya gibi büyük Avrupa devletlerinde de Islamiyet ikinci büyük din haline gelmis ve Müslümanlarin sayisi her geçen gün artmaktadir. Bu durum karsisinda, Vatikan'daki papa ve papazlara, karabasanlar sarmistir. Bugün Vatikan'in odalarinda hayaletler dolasmaktadir. Papazlar her gece kâbuslar görmekte ve sabahlari dehset ve korku içinde uyanmaktadirlar. Bu nedenle, Papa, kardinallerin ve diger papazlarin Islamiyet'e karsi saldirilari araliksiz devam etmektedir. |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:41 | |
| Papa XVI. Benedict'in Kâbuslari
Bugün Katolik dünyasinin lideri, Alman Kardinal Joseph Ratzinger'dir ve Papa 16. Benedict adini kullanmaktadir. 80 yasina ulasan Papa16. Benedict, Katolik âleminin 265. Papa'si olmustur. Diger papalar gibi 16. Benedict de, Müslümanlara ve Türklere karsi kâbuslar görmeye baslamistir. 14 yasinda Nazi hareketine katilmis olan Alman asilli Papa Joseph Ratzinger, Almanya'da Passau'ya bagli Marktl am Inn'de 16 Nisan 1927'de dünyaya gelmistir. Ratzinger'in rahiplikte karar kilmasi 1951 yilinda olmustur. Felsefe ve ilahiyat egitimi gören Ratzinger, 1959'dan itibaren de Almanya'daki degisik üniversitelerde akademisyenlik yapmistir. Papa II. John Paul döneminde, 25 Kasim 1981'de Vatikan'daki en önemli kurumlardan biri olan Dinsel Ögretiler Kurulu Baskanligi'na getirilen Ratzinger, Papa vefat edene kadar da koltugunu korumayi basarmistir. 24 yil boyunca bu görevde kalan Ratzinger, II. John Paul'ün en gözde adamlarindan biri olmustur. Ratzinger, normalde 2002'de 75 yasini tamamladigi için emekliye sevk edilmesi gerekirken Papa'nin özel talimatiyla görevinin basinda birakilmistir. Vatikan'da Dinsel Ögretiler Kurulu Baskanligi disinda pek çok önemli kurul ve komisyonun da baskani olan Ratzinger, Papalik Kitab-i Mukaddes Komisyonu'nun, ayrica Papalik Uluslararasi Ilahiyat Komisyonu'nun baskanligini da yürütmüstür. Ratzinger'e 2002 yilinda piskoposluk unvani verildi, ayrica Kardinaller Kurulu Baskanligi'na seçilmistir. Katolik Kilisesi'nin eski Engizisyon Kurumu'nun devami niteligindeki Dinsel Ögretiler Kurulu, Ratzinger'in 24 yillik baskanligi süresince muhtelif Katolik ilahiyatçilarinin ve din adamlarinin 'görüslerinden dolayi sorgulandigi, kizaga çekilmekten görevden almaya' kadar uzanan cezalar yagdirmaktan da çekinmeyen bir kurum haline dönüsmüstür.
Ratzinger, Papa seçilmesinden sonra Aziz Petrus Meydani'ndaki halka hitaben yaptigi konusmada, "Kardinaller, Tanri'nin hizmetçisi olarak çalismak üzere beni seçtiler" demistir.
Avusturya'da Alman Kardinalin papa seçilmesi Viyana'nin merkezindeki 13 ton agirligindaki, Viyana kusatmasi sirasinda Osmanli Yeniçerilerin geri çekilirken mevzilerinde biraktiklari silahlar eritilerek yapilmis olan Türk Çani'ni çalarak kutlamistir.
Katolik Kilisesi'nin yeni ruhani lideri olan Alman Kardinal Joseph Ratzinger, Türkiye'nin A.B'ye üyeligine karsi olmasi ile taninmistir. Ratzinger, Fransiz Le Figaro gazetesine verdigi mülakatta, Osmanli Imparatorlugu'nun geçmiste Viyana kapilarina dayandigini hatirlatmis ve Türkiye'nin Avrupa'yla daimi tezatlik içinde bulundugunu' ileri sürmüstür. Türkiye'nin, gelecegini Hiristiyan kökenli AB yerine, bir Islam ülkeleri örgütünde aramasi gerektigini savunan Ratzinger, Ankara'nin AB'ye degil Araplara katilmasi gerektigini öne sürmüstür. Ratzinger, 2004'te yaptigi bir konusmada, Türkiye'nin AB ile bütünlesmesinin ''büyük bir hata'' oldugunu belirterek, "Avrupa cografi degil, kültürel bir kitadir ve Türkiye tarih boyunca, Avrupa'nin tersi bir baska kitayi temsil etmistir'" demistir.
Bundan sonra Papa 16. Benedict, bir Nazi Askeri gibi davranmaya devam edecektir. Papa 16. Benedict, Islam'a ve Islam Dünyasina yönelik saldirilari bütün siddetiyle devam edecektir. Belki, Islam Dünyasi'ndan yükselen tepkilerle, biraz sesi kisilacaktir ama Hiristiyan ülkelerin liderlerine gizli gizli emir ve mesajlarini iletmeye ve onlari Islam Dünyasi'na yönelik savaslarinda en büyük manevi destegini hep verecektir. Çünkü Papa 16. Benedict, kendini Papa 2.Urbanus gibi görmektedir. Ehh ne diyelim. Hiristiyan âleminin dini lideri olan Papa'ya akil verecek halimiz yok. Insallah, Islam'i yakindan tanimak için Müslümanlarin kutsal kitabini ve Islamiyet ile ilgili kitaplardan bir kaçini okur da, gerçegi görür. Insallah, Islam Dünyasindaki diyalog taraftarlari da, Papa 16. Benedict ve diger papalarin söylediklerinden ders alip, biraz olsun gerçegi görürler ve daha temkinli davranirlar.
Prof. Dr. Ramazan ÖZEY |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 10:44 | |
| Forumumuza misyonerlik,masonluk,vatikan,patrikane ve ruhban okuluyla ilgili önemli ve aydınaltıcı yazılar ekledim ülküdaşlarım.Ama belirtiyim ben yazmadım alıntıdır.Yazı sahiplerine teşekkür ederim.
Ayrıca ben bunları eklerken konularıma destek olsun diye önemli bi konu daha ekleyen Gazi ülküdaşıma da teşekkür ederim
Selam ve dua ile |
| | | KOZENİR
Mesaj Sayısı : 506 Doğum Tarihi : 19/03/66 Yaş : 58 Nerden : TÜRK İZMİR İş-Meslek : SİTE KURMAK Kayıt tarihi : 10/02/09
| Konu: Geri: MİSYONERLİK VE MASONLUK Perş. 21 Mayıs 2009 - 13:20 | |
| TEŞEKKÜRLER PAYLAŞIM İÇİN... FIRSAT BULDUKÇA BAKACAĞIZ İNŞAALLAH... | |
| | | Misafir Misafir
| | | | | MİSYONERLİK VE MASONLUK | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|