SEVDAMIZ KUTSAL, YARDICIMIZ ALLAH(C.C)
Gönül vardır nefse tutsak, gönül vardır heveslere esir, gönül vardır boş, yalnız. Ve gönül vardır zora tutsak, en güzel, en kutsal sevdaya düşen. Allah aşkını, Allah Rızasını isteyen, yüreğine vatan denen sevgilinin saçlarına dolayan.
İşte bizlerin gönlü zoru seven gönüllendir. Allah aşkına, Allah rızasına dileyen Resulü Ekrem(selamun aleyküm.V)’in yolunda Vatan, millet sevdalısı gönüllerdir. Bu sevda öyle büyük ve öyle kutsaldır ki ne nefse ne de adi heveslere yenik düşer. En zor anlarda bile inanç vardır; Allah’a, eller açılır, azim hiç eksik olmaz ülkeye sevdalı gönüllerde ve ölümüne hatta yaşama inat korurlar şehitlerden emanet aldıkları “Kutsal davalarını!”Ama hep yalnız kalır, yalnız bırakılırlar. Tabi beşer âlemde, olsun! İlahi güç yanlarında yar ve yardımcı olduktan sonra vız gelir gerisi. Nasıl olsa tüm yollar O’na çıkar, Tek ve Bir olan O’dur. Lakin yine de düşünürüm bazen 1944’ler de destan yazan kimlerdi?1960’larda alemdarlık yapan yiğitlerin torunları nerelerdeler şimdi?1980’lerde verilen şehitlerimizin aziz ruhları ne zaman huzura erecek?
Yetiştirilen onca vatan evladının geleceğini, umutlarını, yaşamalarını bir gecede karartan karanlık eller ne zaman kırılacak ve yeni nesillerin üzerinde ne zaman çekilecek? Tabiki Allah’ın rızasıyla, Ülkü denen nazlı yar ile Kızıl Elma yolunda, Dilde, Fikirde, İşte birlik sağlanarak. Başka yol yok, başka çıkış yok. Yol, birlik, beraberlik! Yol, Başbuğ’un çizdiği tabloyu iyi anlayıp, Başbuğ’un çelik iradesiyle yürümek.
Bu dava 3–5 günlük değil! Bu dava A.B.D’li ya da Avrupalı finansörlerin kuklası durumunda bir oluşum değil! Bu dava dününü unutup yarın kurmaya çalışanların değil! Bu dava ki iki cihanda da vay onların haline Allah(C.C)nin adını gönülde taşımak yerine kirli emellerine zırh yapanların değil!
BU DAVA; tüm bu fitnelere, soysuzlara rağmen ayakta, dimdik durabilenlerin davasıdır! Bu dava çağlar önce esaret yerine ölüm diyen Kürşat’ın ve Bozkurt yiğitlerinin davası, Bu Dava, Orhun Abidelerini abide yapan Hakan’ların, bilge devlet adamlarının davasıdır, Bu dava Alparslan’ın Malazgirt Ovasında ettiği zafer yeminine Tekbir sesleriyle katılanların davasıdır. Bu Dava Alperenlerin, Baciyanların davasıdır. Bu Dava Hz. Fatih’in İstanbul kapılarındaki “Ya o beni alır ya ben onu alırım” diye azmettiği Müjdeye ulaşıp, Kızılelmaya varışına gönüldaş olanların davasıdır. Bu Dava Yavuz Sultan Selim’in Mübarek yürüyüşüne yoldaş olanların davasıdır. Bu dava Genç Osman’ın Bağdat kapısında yüreğindeki ateştir. Bu dava Nene Hatun’un ve ”Vatan namustur! Çiğnetmeyiz” diye yola düştüğünde peşinden gidenlerin davasıdır. Bu dava Mustafa Kemal’in Ya İstiklal Ya Ölüm düsturuyla Türk adını tarihe bir kez daha şerefle yazdıranların davasıdır. Ve bu dava Batıya özenip Türk adından utanan utanmaz, haramzadelere karşı durdular diye tabutluklara konmuş binlerce Ülkücü yiğitlerin ve Rahmetli Başbuğ’un sevdası ve bizlere emanetidir.
Güzel ve kutsal olan her şeye kem gözler ve kara eller uzanır ama Allah(C.C) her koşulda ve şartta güzeli ve doğruyu hiç şüphesiz korur. İşte Yüce Yaratıcı korudu ki bu dava kendini asırlardır koruyabildi. Asırlardır diyorum çünkü ‘TÜRK’ adının varolduğu günden beri onu koruma ve yüceltme sevdası hep varolmuştur. Türkler İSLAMİYET’İ kabul ettikten sonra bu sevda daha da büyüdü ve daha da kutsallaştı çünkü bu sevdaya ‘İla-yı Kelimatullah yani Allah’ın adını yüceltme ve yayma sevdası da eklendi… Bedenle ruhun buluşması misali.
Tüm dâhili ve harici bedhahlara rağmen ayaktayız! Gönüllerimiz İman ve İnançla dolu, dillerimizde şükür, akıl sır erdirilemeyen mücadelemizle hedefe emin ve sağlam adımlarla yürüyoruz. Yol çetin! Yolda dikenler, tuzaklar ve pusular var ama olsun! Ne dün yıldık, vazgeçtik ne bugün nede yarın vazgeçeriz! Çünkü biz en kara sevdayla, karşılıksız sevdik! Çünkü Hak yolundayız! Çünkü Haklıyız!
Doğru olana tabiysen ve doğruyu savunanlara biat ettiysen en kuytu yalnızlıklara mahkûm olabilirsin. Ama bu yalnızlık öylesine haz verir ki, sürü olmaktan, güdülmekten kurtarır insanı. Kimi zaman yanında yürüyen destekçilerin koyuverir, kimi zaman ittifak, birlik diyenler. Kimi zaman ömrünü adadığın vatandaşların, kimi zamanda öz gardaşların en acısıda bu ihanettir birde kendi egoları için bağrımıza sokulmuş karayılanlar vardır. Ama unutulmamalıdır ki Ülkücülük çileye, zora talip olmaktır, kolayı sevmez, üç günlük başarıları zaferden sayıp, günü için değil, yarınları için mücadele verir. Mustafa Kemal’in üstüne basa basa dediği gibi Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Dün olduğu gibi bugünde değerlerine, geçmişine, geleceğine, kültürüne ve benliğine çok iyi sahip çıkmaktan başka çare yoktur. İşte yıllardır verdiğimiz mücadele bunun içindir. Ülkenin bu zor ve buhranlı günlerini yıllar önceden görüp, uyaran Ülkücü Zihniyetti! Bu satılmış, kukla ve ruhlarını batıya satmış, haysiyetlerini peşkeş çekmiş hükümetin yaptıklarını yapmadığı için medyanın engizisyon mahkemelerinde yargılanan da Ülkücü zihniyetti!
Evet, kırıldık, üzüldük, seyrettiğimiz manzaralarla her gün kahrolduk, gün gün şehit verdiğimiz vatan evlatlarına gözyaşı döktük ama ne kısaldık, ne eksildik nede düştük. Çünkü ne Dolarla doyurduk gönüllerimizi, nede bizi kollayan büyük patronlara emanet ettik onurumuzu. İnandığımız yolda yürümekten hiç vazgeçmedik, ayaklarımıza batan dikenlere ve yolumuza kurulan pusulara rağmen.
Çünkü biz gönüllerimizi Allah Rızası için Allah kelamıyla bağlandığımız sevdamızla doyurup, kendimizi sadece Allah(c.c)ye emanet ettik. Bunca engele ve soruna rağmen ayakta durmamızın sebebi budur. Herkes yalnız koyup gitse de O, Rahman ve Rahim olan Rabbim hep yanımızda, gönlümüzde, fikrimizde ve zikrimizde, İNŞALLAH hep de öyle kalacak… VE O’NUN İZNİYLE BU BAYRAK KIYAMETE DEK DALGALANACAK; Çünkü biz Ülkücüler var! Çünkü Üçler, Yediler, Kırklar, Erenler, Dervişler, Allah Dostları bizlerle…
NOT:İşte bir avuç beyinlerinin her şeyi bildiğini sanıp,gönül gözleri perdelenmiş ahmakların anlayamadığı bu değil mi???
ALINTIDIR
Konu: SEVDAMIZ KUTSAL YARDIMCIMIZ ALLAH (C.C) 
Perş. 11 Haz. 2009 - 8:57