GARİP; garip olduğu kadar da yadırgatıcı bir toplum olmaya başladık!
Çevreme bakıyorum da; gelenek, görenek ve kurallar artık eski geçerliliğini taşımıyor.
Yaşam biçimimiz, değer yargılarımız, inançlarımız hızla değişiyor.
Maalesef en üzücü olanı, insanlar değişiyor.
Tek kelimeyle müthiş bir toplumsal değişim yaşıyoruz.
Hiçbir şeye şaşırmaz, aldırmaz, olayları umursamaz olduk.
Oysa hepimiz biliyoruz ki, toplumsal değer yargılarının yozlaşması, çürümesi, kirlenmesi ülkedeki her yapının niteliğini düşüren oldukça önemli etkiler yapmaktadır.
Yoksa biz millet olarak hipnotize mi olduk?
Gerçekten sizce toplum nereye gidiyor?
Değer yargılarımıza ne oldu?
Duyarlılığımıza ne oldu?
Ne oldu bizim dilleri, dinleri, insanları kucaklayan geniş yelpazesiyle övündüğümüz kültürümüze?
Ne oldu bizim o engin hoşgörümüze?
Bakıyorum da, insanoğlu gerçekten bir kaşık suda boğuluyor!
Nedir bu “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” mantığı.
Ne kadar acı!...
Ne kadar önyargılı!...
Kabullenmesi zor ama galiba halkımızın insani duyguları keçeleşiyor!
Kültürel zenginliğimiz törpüleniyor
Bizi diğer milletlerden ayıran, Kurtuluş Savaşı’nı kazandırıp, her türlü zor koşula rağmen bizleri ayakta tutan, düşmanların özendiği ama korktuğu o bağımıza; yani özümüze ne oldu?
Nasıl bir millet haline dönüştük biz?
Oysa ki millet demek, sadece aynı toprak üzerinde yaşayan, aynı dili konuşan insan topluluğu demek değildir.
Türk Milletini oluşturan, Türk milli kültürüdür...
Tarihi, örf ve adetleri, gelenek ve görenekleri, dinidir...
Maşallah büyük gayretler sonucu tüm bu değerlerin balansını bozmayı başardık.
Halbuki milli kültürünü kaybeden bir toplum, kaçınılmaz bir şekilde mutlaka daha güçlü milli duygulara sahip olan başka milletlerin egemenliğine girermiş.
Ancak bu gerçeği görmek istemeyen bizler, millet olarak bizi var eden ulusal değerlerimiz konusunda her gün biraz daha kan kaybediyoruz.
Ayrıca biliyoruz ki; gelenek ve göreneklerimizi gelecek nesillere ne kadar anlatırsak anlatalım, yaşayamadıkları bu değerler onlara aynı zevki ve duyguyu veremeyecektir...
Ruhsal değişim şart
Görünen o ki, ruhsal olarak temizlenmemiz artık şart oldu!
Neden mi?
Çünkü, dayanışma ve teşvik kültürünün zayıf kaldığı günümüzde, toplumumuz ruhsal bir boşlukta!
Keşke; kutuplaşma, bölünme ve zayıflamanın yerine, dinlemeye çalışıp doğruları kabullenmeyi başarabilsek...
Keşke; güvensizlik, bunalım, yalnızlık sendromu yerine, paylaşmayı başarıp bu paylaşımdan mutlu olmayı becerebilsek.
Keşke; stres, kargaşa ve birbirimize zulmetmek yerine, kendi çıkarlarımız için başkaları hakkında güzel şeyler isteyebilsek.
Keşke; adaletsizlik, anarşi ve isyan yerine, haklı olan şeylerin doğruluğunu kabul edebilsek.
Keşke; bağnazlık, gericilik, yobazlık yapmadan insan gibi düşünen insanların fikirlerini de dinleyebilsek.
Dünya doğal olarak büyük bir hızla gelişip değişiyor.
Ancak gelişen ve değişen dünya düzenine, bizi biz yapan değerlerden uzaklaşmadan ayak uydurmak yerine, keşke gelenek ve göreneklerimizi de koruyarak uyum sağlayabilseydik.
Fakat asıl sorunumuz, bu ikisini birlikte yürütemememiz...
Ne diyeyim...
Keşke hayatımızda hiç keşkelerimiz olmasa!...
(metin özkan)