KÜRŞAD TÜRK BozKurt
Mesaj Sayısı : 566 Doğum Tarihi : 15/07/80 Yaş : 44 Nerden : TURAN CUMHURİYETİ İş-Meslek : ANTİKOMÜNİST,ANTİSİYONİST Kayıt tarihi : 17/06/09
| Konu: DİYARBEKİR ve HAVALİSİNİN TÜRKLÜĞÜ (ZİYA GÖKALP) Cuma 19 Haz. 2009 - 17:20 | |
| DİYARBEKİR ve HAVALİSİNİN TÜRKLÜĞÜ (ZİYA GÖKALP) ''80 yıl önce tertemiz bir Türk şehri olan Diyarbakır’ın, bugün ki hale nasıl geldiğini daha iyi anlayabilmek için üstad Ziya Gökalp’ın bu makalesini dikkatinize sunuyoruz. Sıra, yarın sizin şehrinize gelmeden tedbirinizi alın! Ayrıca bu yazı, Türkçülüğün önde gelen şahsiyetlerinin ırken Türk olmadıkları hakkında son dönemde artan iftira kampanyasına karşı atılmış bir tokattır. ''
Milliyetin tâyini, keyfe tâbi bir mesele değil, ilmen halli lazım gelen bir meseledir. Ben gençliğimde tahsil için, ilk defa Istanbul’a gittiğim zaman, bu ilmî tahkikata başlamak mecburiyetinde kaldım : Çünkü, orada eskiden kalmış fena bir itiyada tebean, bütün Karadeniz Laz dedikleri gibi, benim gibi vilâyet-i şarkiye ahalisinden bulunanlara da Kürt milliyetini izafe ettiklerini gördüm. O zamana kadar, kendimi hissen Türk sanıyordum. Fakat bu zannım, ilmî bir tahkike müstenit değildi[dayanmış değildi].
Hakikati bulabilmek için, bir taraftan Türklüğü, diğer cihetten Kürtlüğü tetkike başladım. Evvel emirde lisandan başladım. Diyarbekir şehrinde, ana lisan Türkçe olmakla bereber, her fert biraz Kürtçe de bilir. Lisandaki bu ikilik, iki suretten biriyle açıklanabilirdi: Ya Diyarbekir’in Türkçesi bir Kürt Türkçesiydi yâhut Diyarbekir’in Kürtçesi bir Türk Kürtçesiydi.
Lisanî tetkiklerim gösterdi ki, Diyarbekir’in Türkçesi, Bağdat’tan tâ Adana’ya, Bakû’ya, Tebriz’e kadar imtidat eden [uzanan] tabiî bir lisandan, yâni Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türklerine mahsus bulunan Azerî lehçesinden ibarettir: Bu lisanda hiçbir sunîlik yoktur. Binaenaleyh, Kürtlerin tahrif ettiği bir Türkçe değildir. Diyarbekir lisanının Azerî Türkçe’si olması, şehirlilerin Osmanlı Hükümetinin tesiriyle Türkçe konuştuğu iddiasını da esasından çürütür. Çünkü öyle olsaydı, bu şehirlerde konuşulan lisanın, Osmanlı lehçesi olması lazım gelirdi.
Diyarbekirlilerin mahdut kelimelerden ibaret olarak söyledikleri Kürtçeye gelince, bu lisanın köylerde konuşulan fasîh Kürtçeden farklı olduğunu gördüm. Kürtçe, Farisîlerin akrabası olduğu halde, nahiv [sentaks] itibariyle hiç ona benzemez. Çünkü Farisî’de bulunmadığı halde, Kürtçede, hem tezkîr [erkeklik] ve te’nis [dişilik] hem de Arapça’da ve Latince’de olduğu gibi i’rab [kelime sonunda harf değişmesi] vardır.
Demek ki, Kürtçe, Türk lisanına nisbetle daha mürekkep, daha karışıktır. Türkler, kendi lisanlarında tezkîr, te’nis, i’rab gibi ahvale müsadif olmadıklarından, Kürtçe’nin bu gibi hususiyetlerine nüfuz edememeleri iktiza ederdi. Filhakika vâkıalar bu suretle cereyan etmiş, Diyarbekirliler Kürtçe’nin tezkîr, te’nis, i’rab kaidelerini tamamiyle hazır edip, Kürt nahvini Türk sarfına[dilbilgisine] uydurarak, sunî bir Kürtçe icat etmişler. Bu Kürtçe’ye “Türk Kürtçesi” nâmını vermek gayet doğru olur.
Lisaniyat nokta-i nazarından gayet mühim olan bu vâkıa, Diyarbekir’lilerin Türk olduğuna en büyük bir delildir. Bundan başka, Diyarbekirliler bu lisanı yalnız Kürtlerle konuştukları zaman kullanırlar. Kendi aralarında yalnız Türkçe konuşurlar. Diyarbekirlilerin güya bildikleri bu düzmece Kürtçe’nin kelimelerine gelince, bunlar da gayet mahduttur. Bu sebeple, boşlukları Türkçe kelimelerle doldururlar. Zaten, bir çoğunun bildiği kelimeler “gel , git” gibi birkaç tabire münhasırdır.
Diyarbekirlilerin Türk olduğunu ispat eden delillerden birini de mezhep sahasında buldum. Diyarbekir’in hakikî ahalisi bütün Türkler gibi Hanefidirler. Kürtler ise umumiyetle Şâfiîdirler. Bu iki alamet-i mümeyyize, yalnız Diyarbekir halkına mahsus değildir. Şark ve Cenup vilayetlerimizdeki bütün şehirlerin ahalisi Kürtçe’yi Diyarbekirliler gibi tahrif ederek söylerler ve Hanefi olmak âlâmetiyle Şâfii Kürtlerden ayrılırlar. Bunlardan başka, elbise, yemek, bina ve mobilya gibi harsa ve âdetlere taalluk eden hususlarda da, arada derin farklar vardır. Bu âlâmetler, bana Diyarbekirlilerin Türk olduğunu gösterdiği gibi, babamın her iki dedesinin bir kaç batın evvel Çermik’ten, yani bir Türk muhitinden geldiklerine nazaran, ırkan da Türk neslinden olduğumu anladım. Küçük Mecmua, Yıl:1, Sayı:29, 25 Aralık 1338 [1922]
| | |
| |
|