UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

UlkuGulu.Hareket-Forum.Net

ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz
 
Dokuz Gülün Hikayesi.. Anasay11AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Dokuz Gülün Hikayesi..

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Asi Asena
YavruKurt
YavruKurt
Asi Asena


Kadın
Mesaj Sayısı Mesaj Sayısı : 5
Doğum Tarihi Doğum Tarihi : 01/12/85
Yaş Yaş : 38
Nerden Nerden : Ötüken
İş-Meslek İş-Meslek : Vatan Bekçisi
Kayıt tarihi Kayıt tarihi : 17/09/09

Dokuz Gülün Hikayesi.. Empty
MesajKonu: Dokuz Gülün Hikayesi..   Dokuz Gülün Hikayesi.. Icon_minitimeÇarş. 23 Eyl. 2009 - 17:17

Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından Koşardım gitmeli olanların arkasından, Kahramanlık içerek acı ölüm tasından, İleriye atılmak ve bir daha dönmemektir. Yırtıcılar az yaşar uzun sürmez doğanlık, Her
ışığın altında gizlidir bir karanlık...

9 CANIN HİKAYESİ 1980’li yıllardı...İthal bir fikrin uşşaklarıyla bir avuç gözü kara vatan evladı, ülkü eri, Türk’ün ve Türkiye’nin
karşılıksız sevdalısı delikanlılar sıkı bir mücadele halindeydik. Her gün en az 5-10 kardeşimiz vatanın kara bağrına, gül bahçesine girercesine girmekteydi. ******, beyni ve kalemleri satılık, fikir zürriyetsizliği yaşayan kökleri dışarılarda olan binlerce ÇİN, RUS, ARNAVUT hayranlarına karşı bir avuç Türk Milliyetçisi olarak inanılmaz bir mücadele vermekteydik. 5600’e yakın ülkü ve dava arkadaşımızı kaybetmiştik. 40.000 tane Gazi’miz ve yol arkadaşımız cezaevlerini doldurmuş ve oraları birer Yusuf iye Medresesi haline
dönüştürmüştük. Birçok arkadaşımız gibi bize de hakkımızda idam kararı vermişlerdi. Dar ağacında 10 yiğittik. Kalemimizi kırıp idam
kararımızı vermişlerdi. Herkeste bir neşe, bir heyecan vardı. Şüpheli gözlerle etrafa bakan sadece bendim. FİKRİ ARIKAN korkma kardeş biz suçsuzuz, günahsızız, Hakk’a kavuşacağız dedi. Bu ülkeyi, şu göklerde dalgalanan ay yıldızlı bayrağı ve ezanı sevmek suç mu dedim. ALİ BÜLENT ORKAN bir daha bunu sorma ve bir daha ağzına alma dedi. MUSTAFA PEHLİVANOĞLU son mektubunu yazıyordu: ’’
Sevgili anneciğim ve babacığım; sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve kusurları affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladı olarak, bu güne kadar Cenab-ı Hakk’ın ve onun Resulünün , Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle
yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğim. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah’ın huzuruna çıkacağım.Eğer benim günahım varsa
Cenab-ı Allah’ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah’tan bulsunlar. Şunu hiçbir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, Milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır.
Zafer her zaman Allah’a inananlarındır. Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa
hepinize helal olsun, sizde helal edin. Son olarak, ağabeyime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah’ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim diyor ve Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin diyerek sözlerini tamamlıyordu’’. HALİL ESANDAĞ, SELÇUK DURACIK birer gül dalı, sevgi militanıydı. İkisinin de gözleri parlıyordu. AHMET KERSE o güzel sesiyle KUR-AN okuyordu. Hepimizin içine huzur dolmuştu. İri yapılı cırtlak sesli gardiyan haykırdı: “Son işlerinizi halledin, sabahleyin asılacaksınız”. Hep birlikte tekbir getirmeye başladık. Vuslata az kalmıştı, Hakk’a
koşuyorduk. Şu sahte dünyada sadece birkaç saatimiz kalmıştı. CEVDET KARAKAŞ uzandığı ranzadan kalkıp sakal tıraşı olmaya gitti.
Döndüğünde pırıl pırıldı. Sanki yüzünde ve alnında bir nur tabakası vardı. İSMET ŞAHİN koğuşta volta atıyordu. Belki de içimizde C-5 adı verilen bir insanın kıvrılarak yatacağı, ayakta durmanın imkansız olduğu hücrelerde en fazla kalan o idi. Koğuşta olmak ve volta
atmak onun için en büyük özgürlüktü. O gece son kez gusül abdestimizi aldık. Bu son teheccüd namazımızdı. Ardından koyun koyuna yattığımız beyaz takım elbiselerimizi yani idam elbiselerimizi giydik. Güzel kokular sürüp, saçlarımızı taradık. Sonrasında cezaevi
idaresiyle helalleştik. Allah’a emanet olun diyerek. Ailemize ve
dava arkadaşlarımıza yazdığımız son mektupları teslim ettik. Gereği yok desek de adet üzere ellerimiz arkadan kelepçelendi. İnfaz bahçesine çağrılmadan önce imam Abdullah Efendi “son bir isteğiniz var mı yiğitler” dedi. Sözcü olarak seçmişlerdi sanki beni “Allah razı olsun ağabey dedim”. Son dakikalara gelinmişti artık. Jandarmalar
eşliğinde infaz bahçesine çağrıldığımızda bütün cezaevi oraya
toplanmış Salat-ü Selamlarla, ellerini kimisi boz kurt yapıp kimisi yumruklarını sıkıp havaya kaldırarak bizi bekliyorlardı. Oradaki kalabalık, gardiyanlar, cezaevi heyeti, jandarmalar göz yaşlarını
tutamamış, hıçkırıklara kapılmışlardı. Gözlerimiz bağlanarak birer,
birer, boynumuza yağlı urgan geçirilecekti. İlk önce SELÇUK DURACIK sandalyenin üzerine çıktı. Yağlı urgan Selçuk ağabeyin boynuna geçirildi ve ayağının altındaki sandalye çekildi. Zamanın
durduğu andı…Aynı sahneler sırasıyla yaşandı. Halil Esendağ, Ahmet Kerse, Cevdet Karakaş…Sıra bana gelmişti. “Hayır sen yoksun”
dediler. O an gözlerim doldu, ben de hıçkırıklara boğulmuştum. Sanmayın ki ölüm korkusundan sadece ağabeylerimden ayrı kalmaktandı. Niçin 9 Cana can katıp şahadet şerbetini içemedim diye kendimi suçluyordum. Tekrar hücreme götürdüler beni. Paslı ranzama uzandım. Bütün bunlar rüyaydı galiba. Uykuya daldığımda 9 yiğitle, 9 ağabeyimle beraberdim. CENGİZ BAKTEMUR başımı
okşadı, sabret gardaş dedi. O ne güzel andı, onlar ne güzel insanlardı. Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyiniz. Bilakis, onlar diridirler. Fakat siz göremezsiniz. (Bakara-154)

ALP ER TUNGA KUMTEPE
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Dokuz Gülün Hikayesi..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» DOKUZ BEŞLİK
» İŞTE O DOKUZ ŞEHİDİMİZ
» DOKUZ IŞIK MARŞI
» BAŞBUĞUMUZDAN (DOKUZ IŞIK=TEŞKİLATÇI MİLLET)
» DOKUZ IŞIK VE TÜRKİYE (BAŞBUĞUMUZUN KALEMİNDEN)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net :: Ülkücü Hareket :: Şehitlerimiz-
Buraya geçin: