UlkuGulu.Hareket-Forum.Net ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz |
|
| ATSIZ ATAYI..SEVGİYLE RAHMETLE ANIYORUZ... | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
KIZIL ELMA Yetkili Asena
Mesaj Sayısı : 1196 Doğum Tarihi : 04/03/86 Yaş : 38 Nerden : ANTALYA İsim : FATMA Kayıt tarihi : 06/02/09
| Konu: ATSIZ ATAYI..SEVGİYLE RAHMETLE ANIYORUZ... Ptsi 14 Ara. 2009 - 22:47 | |
| Ulu Tanrı bir gün elbet bizi yargılar. Bütün dünya sağırlaşsa o bizi dinler, O’nun rahmet denizinde ruhlar serinler. ‘‘Vaktiyle bir Atsız varmış…’’ derlerse ne hoş! Anılmakla hangi bir ruh olmaz ki sarhoş?
***
Yukardaki dizilerinin sahibi, yakın tarihimize kendisine has bir duruş ile mühür vurmuş, Türk milletinin yetirştirdiği en cesur evlatlardan biri olma şerefine nail olmuş bir abide şahsiyet: Hüseyin Nihal Atsız!
Korkaklar, yüreksizler soysuz ve namert kalabalıklara taparken; o hakikata ve soylu yalnızlığa secde etmiş iman şaheseri. Rütbe, makam ve mevki için her türlü fırıldaklığa başvuranlara inat; kutlu dilek uğruna rütbesi çalınanaların, süslü yosmaların alay ettiği Topal Asker'lerin en asil, en sadık yol arkadaşı olmuştur.
Her devirde bir kemik uğruna yol giden itlerin, yol arkadaşını satan sokak kaltakların, vicdanını Paris'e, Brüksel'e, Vaşington'a, Moskova'ya, Pekin'e kul eyleyenlerin en korkulu rüyası olmuştur.
Atsız Ulu Tanrı'nın rahmet denizine dalalı 34 yıl geçti. Aradan onca zaman geçmesine rağmen, bir gram Türklük hassasiyeti taşımayan bugünkü iktidarın bakanları, vekilleri Atsız hakkında ileri geri (-zekalı) konuşuyorlar.
Atsız herşeyden önce, herşeyden evvel çelik iradeli bir Türk Milliyetçisi, Türkçü'dür.
Atsız'ı antidemokrat, kafatasçı, nazi, faşist gibi gösterip, bir öcü potresi çizmek isteyenlere en güzel cevabı Atsız, Türk Ülküsü adlı eserinin 132.inci sayfasında "Türkçülük ve Siyaset" başlıklı yazısıyla vermiştir:
"Türkçülük Ülküsü'nün ardında Nazizim aramaya kalkmak, dünyadaki fikir hareketleri hakkında hiçbir şey bilmemek ve dolayısıyla fikirsiz olmak demektir."
"Sonra, Türkçülükte diktatörlük de olamaz. Çünkü Türkçülük, demokratik bir sistemdir. Ancak, Türkçülükteki demokrasi laçka olmamış, soysuzlaşmamış, ciddi disiplinli ve ahlak dışı telkinlere izin vermeyen bir demokrasidir."
"Kafatasçılığın ise, Türkçülükle, uzak yakın hiçbir ilgili ve ilişiği yoktur."
"Buna göre Türkçülükte Nazizim, diktatörlük ve kafatasçılık aramak bu gerçeklerden haberi olmamanın ve kızıllarla diğer Türklük düşmanları tarafından uydurulan yalanlara inanmanın neticesidir.
Görüldüğü gibi Atsız öyle yuvarlak laflar ederek işi polemiklere vurmamış. İftiralara karşı; net, açık ve kusursuz bir duruş sergilemiş.
Atsız'ı ruhsuz bir karaktermiş gibi sunanlar acaba "Ruh Adam"ı veya "Deli Kurt" hikayelerinde geçen bir kişi "bazında" karşılıksız aşk hissiyatlarını okudular mı?
Onun kadar farklı bir duygu ile "Yeşil Göz"ü sevip, eşsiz güzellikte şiir yazabildiler mi?
Atsız; Türk evlatlarına armağan ettiği Gökçen, Selcen, Umay, Kürşat, Yamtar, Güntülü, Pusat, Burkay, Urungu gibi adlarda bir ömür yaşayacaktır.
Sen "Hoş Geldin Oğlum Atsız" diyen Kürşat Ata ile Tanrı'nın engin rahmetinde uçuşuyor iken; biz açılımların girdabında "Yek"in ve "Yek"lerin alay konusu olmuşuz..
Ruhun Şad Olsun. | |
| | | AsenA_03 BozKurt
Mesaj Sayısı : 632 Doğum Tarihi : 20/11/88 Yaş : 36 Nerden : ERGeNeKoN İş-Meslek : DaVa MiLiTaNI İsim : cCc_KIZIL_ELMA_cCc Kayıt tarihi : 03/11/09
| Konu: Geri: ATSIZ ATAYI..SEVGİYLE RAHMETLE ANIYORUZ... Salı 15 Ara. 2009 - 10:04 | |
| Asra Mühür Vuran Bir Romantik: ATSIZ
11 Aralık 2009, Cuma
Hüseyin Nihal Atsız… Bir devre mührünü vurmuş mütefekkir, edebiyatçı ve siyasi bir aktivist. Atsız Bey fikirleri ve dik duruşu ile Türk tarihinde kendisine ölmez ve eskimez bir yer edinmiştir. Atsız Beğ’in tarih konusundaki görüşleri geçmişinden ve varlığından bihaber yaşatılmak istenen bir millete verilebilecek en büyük hediyedir. Fikir hayatında köşe başlarını tutanlar hayâsızca geçmişlerinden kaçmanın yollarını ararken O, Ergenekon Destanı’nın Tanrı tarafından kutlanmış Bozkurt’u misali Türklere tarihleri konusunda en büyük yol göstericiliği yapmıştır. Türklerin birçok devlet kurup yıkması gibi ilk bakışta çekici görünen bir fikri reddetmiş Türk tarihini iki ana kola ayırarak incelemiştir. Türk Tarihinde Meseleler kitabında da belirttiği gibi, “Otuz yüzyıllık tarihimizde biz iki devlet kurduk. Birincisi, tarihin karanlıklarından itibaren başlayarak son çağa kadar gelen ve kaybedilen devlet, yani Türkistan’daki, asıl anayurttaki devlet; ikincisi de 11. yüzyılda kurulup günümüze kadar gelen önasyadaki devlet, yani bizim devletimiz” (30).[1] Bu görüş genç cumhuriyetle birlikte gelen, Türk Milletindeki güvensizliğin tek çaresi ve tek bilimsel hakikattir. Bu anlayış yaşadıkları topraklarda binlerce yıl önce hayat sürmüş ve ölmüş medeniyetlerden medet umarak kendine dünyada yer edinmeye çalışan bir zihniyetin çöküşüdür ve bu görüş tüm Türklere tarihiyle gurur duymayı öğreten, kaybettikleri güveni geri getiren bir mucizedir. Sahip olduğumuz devlet teşkilatının, ordu teşkilatının tüm Türk tarihi içerisinde en başından beri geçirdiği yolculuğu incelemek Atsız Beğ’in tek devlet fikrinin sonuçlarıdır. Sahip olduğu bu görüşle Atsız Bey, onlarca yüzyıllık bir tarihin iradesi olmuş ve Türklere sahip oldukları tarihe, değerlere, geçmişe sahip çıkmanın onlar için tek çare olduğunu göstermiştir. Yalnızca Türk Tarihine bakışı bile Atsız Beğ’i ölümsüzleştirmeye yeter …
Atsız Beğ, romanlarında, şiirlerinde, makalelerinde hep romantizmin etkisi altındadır. Romantizm, bir milletin devamı için en önemli sebeptir. Tarihe, düşünceye, şiire, edebiyata realist yaklaşımlar kimi zaman gereklidir. Millet olma şuuru ancak ve ancak bir milletin romantizmiyle kazanılır. Milletin aslı romantizmdir ve eğer bir milletin hayatında romantizmi çıkarırsanız ortada hiç bir şey kalmadığını görürsünüz. Dündar Taşer’in de çok güzel ifade ettiği gibi, “ Millet özünde bir romantizmi ihtiva eder, bu romantizmi kaldırırsanız millet de biter. İnsan; sever, nefret eder, feragat gösterir, kin duyar, intikam alır. İnsanı insan yapan şey duygularındaki farklılık, üstün yapan da bu duyguların azametidir. Romantizmi inkâr, insanı inkârdır” (Mesele, 121-122).[2] İşte Atsız Beğ’i ölümsüzleştiren en önemli özelliği, onun Türk Milletine, Türk Tarihine bakış açısındaki romantizmidir. O, Bozkurtlar romanında Türk tarihine olan romantik bakış açısını açıkça ortaya koymuştur. Kürşad ihtilalı Türk tarihindeki en romantik öğelerden biridir ve Atsız Beğ bunu mükemmel bir edebi üslupla Türk Milletinin hafızasına kazımıştır. 1944’te Türkçülük-Turancılık davasında yargılanırken, tabutluklara tıkılırken dayanma gücünü aldığı unsur bu romantizmidir. Atsız ve arkadaşlarının bu davadaki dik duruşu Türk Tarihi için en az Kürşad İhtilalı kadar önemlidir. Kürşad ihtilalında Kürşad ve çerileri mükemmel büyüklükteki ve güçteki Çin İmparatorluğuna baş kaldırırken, Türkçülük-Turancılık davasında Atsız Bey, Alparslan Türkeş, Zeki Velidi Togan gibi Türk büyükleri de, kimliğini kaybetmiş bir iktidara karşı onurlu ve dik bir duruş sergilemişler ve bir daha sönmeyecek olan Türkçülük ateşini yakmışlardır.
Atsız Beğ’in Türkçülüğü mükemmel bir romantizm üzerine kurgulanmış, şaşmaz bir realizm örneğidir. Romantiktir çünkü Sovyetler Birliğinin en güçlü olduğu dönemlerde dış Türkler meselesinden bahsetmek başka türlü açıklanamaz. İnsanların Türküm demekten çekindiği bir dönemde o büyük bir romantizm ve cesaretle dünyadaki tüm Türkler demiş ve Türklerin en büyük ülküsünü alevlendirmiştir. Realisttir çünkü o dönemde Türklerin özgürlüklerine kavuşacağını, bunun kaçınılmaz bir süreç olacağını görmüştür. Atsız Beğ bunu bir makalesinde şöyle açıklar: “Sebebi her ne olursa olsun, başka milletlerin hâkimiyeti altına düşmüş olan ve Türkleri bir tek devlet halinde toparlamak düşüncesi kadar haklı ve akla uygun ne olabilirdi? Dünyadaki bütün milletler, yabancı hâkimiyeti altında kalmış olan millettaşlarını kurtarma gayesini güderken, Türkler neden aynı dileğin ardından koşmasın? Yaratılıştan devlet kurucu olan Türkler için bu kadar büyük bir devleti kurup yaşatmak, hayal değildir”[3] Bu, Türklüğe olan bir inançtan başka bir şey değildir. İnanmak, onun için bir Türkçüdeki en önemli özelliktir. İşte, Türkçülüğü diğer siyasi akımlardan ve hareketlerden ayıran kilit noktadır. Türklüğe inanmayan biri kesinlikle bir Türkçü olamaz. Türkler, birlikte devlet kurma başarılarını ve dünyaya nizam verme ülkülerini daha önce başarmışlardır ve bunun tekrar başarılması mümkündür. Bu bir inançtır, buna inanmayan, Türk Milletine inanmayan biri Türkçü olamaz. Atsız Beğ, bu ülkü uğruna dik, ahlaklı, onurlu bir hayat sürmüş ve onun takipçisi olanlardan da aynı ülkücü duruşu beklemiştir. Türkçülük, onun için bir inanç meselesi olduğu kadar bir ahlak meselesidir. O, Türkçüyü bütün güzel hasletlere uygun görmüş ve bütün hayatı boyunca bunun misali olmuştur. Alçakgönüllülük, çalışkanlık, görev ahlakı, samimiyet, dayanışma, saygı, adalet duygusu Atsız Beğ için bir Türkçüde olmazsa olmaz özelliklerdir.
Atsız Beğ’de üzerinde durulmadan geçilmemesi gereken en önemli konulardan biri de onun şiirleri ve şiir anlayışıdır. Atsız Beğ romanları kadar şiirlerinde de edebi ustalık örneği göstermiştir. Atsız Beğ için her şey Türklük içindir, her şey Türklüğe feda edilebilir fakat Atsız Beğ’in ne toplumu sanata ne de sanatı topluma feda ettiğini görüyoruz. Onun için sanat toplum içindir ancak sanat kendi içinden çıktığı toplumun sanatsal özelliklerini göstermelidir. O ne toplum için sanat yapacağım diye edebi değeri düşük eserler ortaya koymuştur ne de sanat için sanat yapacağım diye içeriksiz ve anlamsız eserlere imza atmıştır. Atsız Beğ, Türk edebiyatında sanat ile toplumu bir birinden ayırmayan, aslında sanatın kökünün toplumda olduğunu bilen ve birini diğerine feda etme yanlışlığına düşmemiş ender sanatçılardan biridir. Onun şiirleri, milli duygularımıza tercüman olurken, sanatsal anlamda müthiş bir haz vermektedir. Atsız Beğ’in şiirlerinde epik unsurlarla lirik unsurlar iç içe geçmiştir. Şiirlerindeki lirik unsurlar kaynağını onun romantizminden almaktadır, davası uğrunda yaşadığı sıkıntılar şiirlerinde lirik unsurlar olarak kendini göstermiştir. Tarihten olaylar ve kişiler Atsız Beğ’in şiirlerinde sık sık kullanılmıştır. Atsız Beğ tarihi karakterleri ustalıkla günümüz kişileriyle bağdaştırmayı başarmıştır. Buna en güzel örneklerden biri:
O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek
Hepsi sussa da Kürşad uzatarak elini
“Hoş geldin oğlum Atsız, kutlu olsun!” diyecek.
Atsız Beğ şiirlerinde çoğunlukla milli ölçü olan hece ölçüsünü kullanmıştır. Koşma, varsağı gibi çeşitli türler kullanarak ve hece ölçüsünün çeşitli kalıplarını kullanarak şiirlerinde oluşabilecek tekdüzeliği engellemiştir. Bazı şiirlerinde aruz ölçüsünü de kullanmıştır. Atsız Beğ esasında, iki vezni de kendimizin kabul ederek bir sanatsal olarak yüksek bir harman çıkarma isteği içerisindedir. Ruh adam romanında bu fikrini Güntülü’nün ağzından şöyle ifade etmektedir: “Bugünlük aruz daha çok hoşuma gidiyor efendim. Ama bunun niçinine cevap verebilirim. Daha büyük üstatlar elinde işlenip olgunlaşmıştır. Zannedersem ileride hece, ahenk bakımından aruzu geçecek fakat heceyi tekâmül ettirecek büyük şairler aruzun ahenginden, musikisinden çok istifade edeceklerdir. Belki de hece ile aruzun birleşip kaynaşmasından yeni bir vezin doğacak ve bu yeni vezin aruzun ritmini, hecenin mana kuvveti için elzem olan serbestliğini kendisinde toplayacaktır” (65)[4] Burada, Atsız Beğ’in edebiyat anlayışının açık bir örneğini görmekteyiz. O, hece vezniyle aruz veznini Türk Milletinin sanat anlayışının tezahürleri olarak görmekte, bunların arasında bir tercih yapmamakla beraber ikisinin birleşiminden doğacak olan mükemmel sanata dikkat çekmektedir. Bu Atsız Beğ’in tarih algılayışının edebiyat sahasındaki bir tezahürüdür. Tarih gibi edebiyatta bir süreklilik ve bütünlük arz eder ve biz tarihimizin hiçbir safhasından vazgeçemeyeceğimiz gibi edebiyatımızın hiçbir aşamasından da vazgeçemeyiz.
Atsız Beğ’in şiirlerindeki ana temalar Türklük, kahramanlık gibi sosyal konular olabileceği gibi ölüm, yalnızlık, aşk gibi bir şairin iç dünyasını yansıtan şahsi, iç dünyaya yönelik konular da kendine yer bulmuştur. Geri gelen mektup, bu anlamda Türk Edebiyatında zirvelerden birine sahiptir.
“ Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma Kaabil
İmkânı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.”
Bir aşkı bu kadar minnetsiz ve güzel açıklamak ancak Atsız Beğ’e yakışan bir üsluptur. O üslubuyla ve şiir hakkındaki düşünceleriyle kendinsen sonra gelen bir çoklarını etkilemiştir ve etkilemeye devam edecektir.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Atsız, Hüseyin Nihal. “Türk Tarihinde Meseleler”, İrfan Yayınevi.1997.
[2] Taşer, Dündar. “Mesele”. Töre-Devlet Yayınları.1977
[3] Atsız, Hüseyin Nihal. Orkun, 68. Sayı, 18 Ocak 1952
[4] Atsız, Hüseyin Nihal. “Ruh Adam”. İrfan Yayınevi.2004
Yavuz GÜNDOĞAN
| |
| | | KÜRŞAT TÜRK Gök Kurt
Mesaj Sayısı : 147 Doğum Tarihi : 25/04/88 Yaş : 36 Nerden : TÜRKÇÜ YÜREKLERİN ATTIĞI,GÖNÜLLERİN ESRİDİĞİ ÖTÜKEN KOKULU TANRI DAĞINDA . . . İş-Meslek : TÜRKÇÜ,TURANCI Kayıt tarihi : 20/03/09
| Konu: Geri: ATSIZ ATAYI..SEVGİYLE RAHMETLE ANIYORUZ... C.tesi 9 Ocak 2010 - 20:45 | |
| RUHU ŞİMDİ TANDI DAĞINDA MEKANI UÇMAĞ OLSUN YİĞİT TÜRKÇÜ BİLGENİN.. | |
| | | | ATSIZ ATAYI..SEVGİYLE RAHMETLE ANIYORUZ... | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|