'Ramazan Bayramı'na beş-on gün kala bayram için gerekli olanlar alındığı gibi erkekler ve hanımlar da bayramlık elbiseler diktirir, çocuklara da kendi isteklerine göre yeni elbiseler yaptırırlardı. Kübera dairelerinde herkes kendine ağır ve kıymetli elbiseler hazırlardı. Kahya, divan efendisi ve mühürdar efendi gibilerine hane sahibi tarafından elbiselik çukalar, şallar, hanım tarafından bütün ev halkına süslü iç çamaşırları, aşçıbaşıya som ipek bel futası, diğer aşçılara da ipekle karışık futalar konur, hepsi bohçalara sarılarak ayrı ayrı dağıtılırdı. (Ağanın eli tutulmaz, eli açık olmak ve etrafına dağıtmak güzel bir alışkanlık) Bunların hanımlarına ve konaktan çırağ çıkarılmış ve evlendirilmiş kalfalara da süslü bayram elbiselikleri, çocuklarına çamaşırlar alınır, ev ve konaktaki cariyelere (medeni kanun iyi ki çıkmış) yine kendi arzularına göre elbiseler dikilir, çocukların ebeleri olan hanıma, konaktaki gedikli ağalara ve diğer tüm hizmet eden hademelere de icabına göre elbiselik çukalar ve iç çamaşırları hazırlanırdı. Ev ve konaklarda bulunan cariyelerin elbiseleri bayramdan önce biçilir, dikilir, hazırlanır, verilecek iç çamaşırları da herkesin kıdem ve derecesine göre ayrıdır, birer bohça içine konup hazır edilirdi (******'ün ne kadar büyük bir insan olduğunu bir kere daha anlamakla beraber, Osmanlı'da her yerde bir hiyerarşi olduğunu da anladık). Bu iç çamaşırları ve içlerine konan bahşişler bütün selamlık halkına hanım adına bayram gecesi ayrı ayrı dağıtılırdı. (Yine zengin olanın paylaşmakta tereddüt etmediği bir örnek, bugün de aynı davranışları tek tük de olsa görüyoruz).
Konaklardaki hazırlık
KONAKLARDA aşçıbaşı bu gece için özel olarak un kurabiyesi ile, un helvası yapar, süslü bir tepside üstü sarı varaklarla bezenerek ve tepsinin kenarlarına bal mumundan şema'lar yapıştırılıp yakılarak hareme gönderilirdi. Kurabiye ve helva içeride alıkonur, tepsiye kırmızı kese içinde aşçıbaşıya ve sakankurlara için de diğer aşçılara bahşişler konarak tepsi iade edilirdi. Herkes halince Ramazan Bayramı'na böyle itina gösterir, her sınıf halk bayramın sevincine kudretince katılırdı. (Gücü doğrultusunda aktivitelere katılma adeti işleri güzelleştiriyor, bugün ise gelir dağılımının bozukluğu adetlerin unutulmasına yol açıyor).
...Ramazan Bayramı üç gün olduğu için büyüklere hürmeten ilk gün gidilir, akraba ve teklifsiz ahbaplar diğer günlerde de tebrik edilebilirdi. (Doğrusu da bu, ilk önce büyükler, sonra da işin resmi olmaktan çok eğlencelik tarafı olan dost-ahbap ziyareti ile üç günü geçirmek önemli). Kübera haremleri de bayramlarda aynı şekilde misafirlerinin tebriklerini kabul ederlerse de Osmanlı hanımlarının arasında tebrik bir hafta sürerdi. Yine de herhalde ilk gün tebrik etme bir hürmet gösterisi idi.' Sayın Döğüş'e sonsuz teşekkürler. Osmanlı ådetleri ile ilgili geniş bilgiyi yukarıdaki İnternet sitesinden öğrenebilirsiniz. Tabii, büyüklerimizi veya aramızdan ayrılanları sadece bayramdan bayrama hatırlamak doğru bir davranış değil. Fakat bayramlardaki görüşmeler bir başka oluyor. Maddiyatın ve yaşam şartlarının bizi zorlamasına aldırmadan özümüzü modern yaşama uydurarak yaşatmaya devam etmeliyiz.
Pazardan itibaren başlayan Ramazan Bayramınızı hayırlara vesile olmasını diliyoruz.