UlkuGulu.Hareket-Forum.Net ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz |
|
| ABDULLAH ÇATLI | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Misafir Misafir
| Konu: ABDULLAH ÇATLI C.tesi 11 Nis. 2009 - 12:13 | |
| Yıl 1956 1 Haziran..... Dışarısı geceden kalmanın yorgunluğunu üzerinden atamayan, ve alacakaranlığın ilk gün ışıltısıyla yollara düşen seyyar köy pazarcılarının "Ürgüp üzümü.." sesleriyle sessizliğinden sıyrılıyor. Nevşehir de çiçekler meyveya dönüşende bir cenin dünyaya merhaba diyordu. Bozkurt mahallesinde düğün vardı. Köy pazarcılarının avaz sesleri arasında bir küçük ay parçası boğazı yırtılasıya dünyaya gelişini müjdeliyordu. Ahmet ve Remziye çifti dünyaya gelen bebeklerini bağırlarına basıyorlardı. Ahmet ÇATLI bir erkek çocuğu olduğunun müjdesini aldığında mutluluğunu çevresinde bulunan mağdur insanlara yardım ederek gideriyordu. ÇATLI´ların mutluluğu öylesine büyüktü ki, bütün dostlara haber veriliyor ve aile büyüklerinin bir araya gelmesiyle doğan bebeğe "Abdullah" isminde karar kılınıyordu.... ÇATLI ailesi Abdullah´larına kavuşmanın sevinciyle günlerce, aylarca haklı bir gurur yaşıyorlardı, sebebi ise yörenin inançları ve töreleri gereği doğan bebeğin erkek olması hem bayan Remziye ÇATLI hem de bay Ahmet ÇATLI icin bir başka gurur vesilesiydi ve Abdullah 7 yaşında Babası Ahmet ÇATLI oğlunu elinden tuttuğu gubu Gazi İlkokuluna götürüyordu. Artık Abdullah ilk ögrenimini yapacağı Gazi İlkokulunun 64 nolu birinci sınıf ögrencisiydi. Siyah önlüğünü ve naylon çantası eline alan Abdullah 2 ay gibi kısa bir zamanda harfleri öğrenip hecelemeleri yaparken ögretmeni tarafından sınıf başkanlığına seçiliyordu.... Abdullah ilk üç yılında bütün dönemlerde karnesini pekiyle doldururken son iki yılında, yani 4. ve 5. sınıflarda ise sınıflar arası bilgi yarışmalarında grup başkanı olarak yarışmalarda arkadaşlarıyla birlikte birincilikler alıyordu ve yine böyle bir bilgi yarışması. Abdullah ve arkadaşları birinci oluyorlar. Okul yönetimi tarafından başarılı öğrencilere birer adet kitap dağıtılıyor. Abdullah ilerde hayatını yönlendirecek bir kitaba kavuşuyor, bu kitap Vatan Sairi Namık Kemal´in kitabıydı ve Abdullah Namık Kemal´i okuyor sonrasında da arkadaşlarıyla birlikte "Vatan Yahut Silistre" yi sahneye koyuyorlardı.... Abdullah artık ilkokulu bitirmiştir. Okul sezonunun başlamasıyla birlikte amcası Mustafa ve babası Ahmet ÇATLI´yla birlikte merkez ilköğretim okuluna kayıt yaptırıyor ( Bu okulun şimdiki ismi Yunus Emre Ortaokulu) Ortaokulun ilk yılında teşekkür belgesi alan Abdullah sosyal yönlü etkinliklerede katılıyordu. Abdullah´ın çalışkan ve başarılı bir öğrenci olduğunu gören öğretmenleri ona yine sınıf başkanlığı veriyorlardı ve Abdullah okulun bando takımına alınıyor işte bu an küçük Abdullah için çok şey demekti. Akşam eve geliyor ve annesine şöyle diyordu: "Ana bando takımına girdim resmi elbise giyeceğiz. Babama söyle beyaz gömlek alsın" diyordu... Yıl 1970 Abdullah ortaokuluda başarıyla tamamlıyor. Artık Abdullah´ın bıyıkları yavaş yavaş terlemeye başlamıştır, kendince o artık yetişkin bir delikanlı olmuştur. Giyimine ve yürümesine son derece dikkat ediyordu ve gencecik bir yürek kıpır kıpırdır. Göğsünü yakan yüreğine dek inen bir sevdadır onu olgunlaştıran onu değişik giyinmelere iten. Mahallesinde karşısına çıkan ve bakışlarıyla yüreğini yakan bir çift göz vardır ki o gözler ilerde onunla birlikte zolukları göğüsleyecek olan hayat arkadaşı Meral ÇATLI´dır... Henüz lise birinci sınıf öğrencisi olan Abdullah, Ali isimli arkadaşıyla birlikte okula gidip geliyorlardı. Bir gün okulda onun hayatını yönlendirecek bir ders konusu geçiyor. Biyoloji öğretmeni Ayşe Murat ARARAT Evrim teorisini işlerken: "Evet buradanda anlaşıldığı üzere insanoğlunun soyu maymundan gelmedir." diye konustuğu anda Abdullah bir anda ayağa kalkarak: "Hayır ögretmenim insanlık çamurdan yoğrulmustur yani torak´tan gelmiştir, çünkü okuduğum Kur´anı Kerim´de öyle diyordu, babam öyle demişti, camii hocamız öyle demişti...." diye karşılık verdiğinde öğretmeni "sen otur bakalım, benden iyimi bileceksin?" diyerek onu yerine oturmaya zorluyordu. Okulda yaşadığı olayı unutamayan Abdullah´ın kafası karışıyordu, akşam anne ve babasına soruyor, onlarda kendi düşüncesi yönünde cevaplar veriyorlardı... Abdullah´ın beyni bu soruyla doluyken, Nevşehir caddelerinde Ülkücüler miting yapıyorlardı. Abdullah´da kalabalığa karışıyor yanında arkadaşları Ali, Muammer ve Turgut vardır miting sonrası Nevşehir genç ülkücüler teşkilatına gidiyor ve duvarlardaki tablolardan etkileniyor. Bir elinde kurt başlı tug ve yanında Bozkurtla duran Kürşat tablosu onu etkiliyor, bu etkinin sonucundada yanında bulunan kendinden büyük bir abisine tablonun ne olduğunu soruyor. Bu sorunun karşılığında eline bir kitap tutuşturuluyor. Bu kitap H.Nihal ATSIZ´ın "Bozkurtların ölümü ve dirilişi" adlı eseridir. Ve Abdullah artık Nevşehir "Genç Ülkücüler" teşkilatının devamlı elemanıdır. Okul sonrası eve çantasını bırakıyor hemen "Genç Ülkücüler" teşkilatına koşuyordu. Kısa sürede bütün teşkilatca takdir edilen ve sevilen bir genç olan Abdullah ocak da verilen bütün seminerlere katılıyordu. Aldığı bilgi donanımıyla özellikle Tarih derslerinde çok başarılı oluyordu. Abdullah disiplinli, çalışkan ve dürüst olmasının sonucunda Nevşehir Lisesinde sınıfların reisliğine getiriliyordu, kısa bir zamanda Nevşehir Lisesinde büyük bir Ülkücü Gençlik kitlesini oluştururken, ilerde geleceği yerinde adeta temelini atıyordu.... Abdullah Lise birinci sınıf ögrencisiyken iki sevdanın koruyla yaşıyordu. Birincisi ülküye sevdalanıyordu, diğeri ise gönlünü çalan bir çift göze. Nevşehir Lisesinde geçen ilk yılını başarıyla geçen Abdullah, ocakta aldığı bilgi birikimiyle kendini daha iyi yetiştiriyordu... ...Ve DEVLETİ VE VATANI İÇİN GÖREV ALMAYA BAŞLIYORDU... Bir İDEALİST ve idealizmin bir diğer adı Abdullah ÇATLI Neler vermedi ki; gençliğinin en güzel dönemlerini verdi. Kalabalıklar gibi akşam olup da sobanın başında yada renkli odalarda çayını bile içemedi. Kuşandı öfkesini ve yürüdü çirkefliğin üzerine ve işte 20. yüzyılın Kürşadı diyeceğimiz, yağız bir çeri, yılmaz savaşcı Abdullah ÇATLI. Onu okudukça onu öğrendikce gururun basamaklarını tek tek çıkacaksınız hele birde onu tanıyınca bakın nasıl mutlu olacaksınız. An gelir, devran döner. Ve silinir sisli camlar, camların silinmesinin ardından gerçekler bir ayışığı gibi yüzümüze vurur. Sonra da oturur ağlarız.... Niye, ne için?? Halbu ki mefkureci olanlar, idealist olanlar için bu tip gelişmeler pekde öyle şaşırtıcı değildir, çünkü idealist insanlar herzaman, her olaya hazır olanlardır.. "An gelir, idealsiz insanlara özenerek baktığımız olur. O insanlar rahat yaşar, iyi yerler, iyi içerler, gülerler, eğlenirler bazen öyle anlar olur ki; isyan tohumlarını, bağrımız parçalanırcasına toprağa dikesimiz gelir. Sıradan insanlar gibi olmayı öylesine isteriz ki..." Ama olamaz, yapamayız, yükleniriz sancılı Türkülerimizi dağlar ardı marşlar söyleriz. Herşeyimizdir o marşlar, o Türküler. Çünkü ülkücülerin hayatı bambaşkadır, onların Lugatında rahatlık, huzur kelimelerine yer yoktur, onlar daima bir mücadele içinde ömür tüketir, çile çekerler, sancı yüklenirler. Yinede varolmanın sancısını verirler. An olur hemen hemen herkezle, herşeyle zaman zaman çatıştıkları olur, anlaşılmazlar. An olur, arkadaşlarıyla an olur, yoldaş sandıklarıyla ve hatta an olur sevdikleriyle, aileleriyle ömürleri boyunca hiç anlaşamazlar.... Anlaşamazlar, çünkü: Karşısındakiler bir ülkünün belli esaslarından ziyade siyasetin değişen çehresine uymayı tercih eden insanlardır. Öyle anlar olur ki, çoğu kez başları belaya girer, yinede pısırıklık yaşamazlar, yinede sinmezler öyle ki ipe bile gitseler onların böyle halleri, kalabalığa göre, yani yaşadığını düşünen birilerine göre uslanmaktır oysa idealist olana göre de yılmamamak ve pes etmemektir ki doğru olanıda budur "İdealist, dünya nimetlerinden yana nasibsizdir, dünya nimetlerinde gözü yokturki nasib olsun. Onun için bir lokma peynir ekmek ve bir parke yeterlidir. Maddiyata karşı öylesine kayıtsızdır ki kalabalıkların hayretine sebep olur..." İdealist, herkesin istediğini istemez, ne istediğinide anlatmaz öyleki; Kendi zevklerinin dışında zevk tanımayan kalabalığın gözünde "ZEVKSIZ" bir adamdır.Onu anlayamazlar ve hatta an olur küçümserler. Hayatı anlamamakla suçlanır. Ama idealistler böylesi kınamaların muhatabı olmazlar. Yeter ki inandıklarına dokunulmasın!. Kalabalıklara göre o bir hayalperesttir. Olmayacak düşlere dalmış bir zavallıdır, öylece uyumakta ve başkalarınıda uyutmaya çalışmaktadır. An gelir fikirler gerçekleşir, kalabalıklar hayret gözlerle bakarlar ama nedense "Haklıymışşın" demezler. Üstelik birde "Böyle olacağı belliydi, bizde bir hayli çalışmıstık" derler. İdealist, ülkücünün ülküsü ile münasebeti , hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer, hep verendir hiçbir zaman alan olmaz... Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez incinmeye, yalnız bırakılmaya hiç gelmez. Diğer durumlarda genelde dikkatsiz hareket eden idealist, sevgilisi, ülküsü söz olunca baştan başa hassasiyet yüklüdür, tepki yüklüdür!.. Neler vermedi ki; gençliğinin en güzel dönemlerini verdi. Kalabalıklar gibi akşam olup da sobanın başında yada renkli odalarda çayını bile içemedi. Kuşandı öfkesini ve yürüdü çirkefliğin üzerine ve işte 20. yüzyılın Kürşadı diyeceğimiz, yağız bir çeri, yılmaz savaşcı Abdullah ÇATLI... Onu okudukça onu öğrendikce gururun basamaklarını tek tek çıkacaksınız hele birde onu tanıyınca bakın nasıl mutlu olacaksınız.... Bir 3 KASIM AREFESİNDE... Büyük Reis Abdullah ÇATLI 3 Kasım 1996 da hakka yürümüştür. Abdullah ÇATLI kırk yaşındaydı. Turan ülkesi kadar büyük bir akrep ısırmıştı beynini. Ümmet coğrafyası kadar geniş bir kor düşmüştü yüreğine. Ülküleri için yaşadı. Ülkesi için öldü. O sadece Gökçenimizin ve Selcenimizin babasıydı. Abdullah ÇATLI ondan gelen ve ona dönen her fani gibi ölüme yürüdü. Ardından çok şey söylendi. Ruhunu muazzep, ailesi ve daostlarını müteessir kılacak çok şeyler yazıldı. Bilmeye çalıştı herkes onu Öğrenmeye çalıştı..Lakin kimse anlamaya gayret etmedi. Abdullah ÇATLI kırk yaşındaydı. Turan ülkesi kadar büyük bir akrep ısırmıştı beynini. Ümmet coğrafyası kadar geniş bir kor düşmüştü yüreğine. Ülküleri için yaşadı. Ülkesi için öldü. O sadece Gökcenimizin ve Selcenimizin babasıydı.. "Mafya" dedikleri çirkefe ne tenezzül gösterdi, ne de bu kavramı bir lahza olsun telaffuz etti. Yıllar var ki, ülkemiz örtülü bir savaş içinde. ABDULLAH ÇATLI bu savaşta yan tuttu. Yan tutmakla kalmadı, risk aldı, bedel verdi. Kimileri deniz gibi köpürür, Kimileri dalga dalga secdede, Kimileri kılıç gibi savaşıyor, Kimileri kanımızı içmede. diyordu ya, hani şair. ABDULLAH ÇATLI kılıç gibi savaştı, onurlu bir ömür sürdü. Hakka yürüdü. Mevla rahmet eylesin. Ruhun Şad Mekanın Cennet olsun BÜYÜK REİS... EY KARA TOPRAK ÇATLASANDA HER ZERREN SOĞUKTAN, SANA ŞEREFSİZCE DÖNMEYECEĞİM |
| | | Misafir Misafir
| Konu: Geri: ABDULLAH ÇATLI C.tesi 11 Nis. 2009 - 17:41 | |
| YA KARDESİM SEN BÖYLE ABİLERİMİZİ EKLEDİĞİNDE İÇİM BİR HOS OLUYOR YANİ UNUTULMAMIS OLDUKLARINI BİLMEK BİRİLERİNİN HALA HATIRLARDIGINI BİLMEK ÇOK GUZEL BİR DUYGU..
KOCA REİSİN RUHU ŞAD MEKANI CENNET OLSUN
|
| | | Misafir Misafir
| | | | AsenA_03 BozKurt
Mesaj Sayısı : 632 Doğum Tarihi : 20/11/88 Yaş : 36 Nerden : ERGeNeKoN İş-Meslek : DaVa MiLiTaNI İsim : cCc_KIZIL_ELMA_cCc Kayıt tarihi : 03/11/09
| Konu: Geri: ABDULLAH ÇATLI Ptsi 7 Ara. 2009 - 9:42 | |
| ÇATLI'NIN SIR ALBÜMÜ </FONT> 06.12.2009 Saat: 13:05 Ölümünden yıllar sonra ortaya çıktı Albümde Çatlı’nın hayatta iken çekilen son fotoğrafından, İnterpol tarafından aranırken ailesiyle yaptığı Türkiye turuna kadar birçok özel fotoğraf var.Susurluk skandalının kilit ismi ‘reis’ lakaplı Abdullah Çatlı’nın özel albümü ele geçirildi. Çatlı’nın, 2 yaşında çekildiği ilk fotoğrafından, ilkokul, ortaokul, lise ve ülkücü hareketle tanışıp ‘Reis’ ünvanını aldığı üniversite yıllarından kareler bulunan albümde, eşi ve kızları Gökcen ve Selcen ile birlikte çekilmiş çok sayıda fotoğrafta bulunuyor. Fotoğrafların çekildikleri yerler Abdullah Çatlı’nın hakkındaki yakalama emri ve mahkumiyet kararı olmasına rağmen Türkiye’de rahatça dolaşabildiğini ortaya koyuyor.‘BAZILARINI BEN BİLE İLK KEZ GÖRDÜM’Çatlı albümü, kızı Gökçen Çatlı ve kardeşi Zeki Çatlı’yı da şaşırttı. Çatlı’nın özel albümündeki her fotoğrafın hiyakesini tek tek star’a anlatan kardeşi Zeki Çatlı, bazı fotoğrafları kendisinin de ilk kez gördüğünü söylerken duygusal anlar yaşadı. Özellikle 9 yaşında iken abisi ile çektirdikleri fotoğraf Zeki Çatlı’nın gözlerini yaşarttı. BABAMLA TÜRKİYE’Yİ KARIŞ KARIŞ GEZDİKAbdullah Çatlı’nın kızı Gökçen Çatlı da babasının ortaya çıkan aile fotoğrafarını görünce çok duygulandı. Albümdeki her karede yıllar öncesine giden Çatlı, babası hayattayken hep ailecek gezdiklerini, Türkiye’de gezilmedik, görülmedik yer bırakmadıklarını söyledi. ‘BU RESMİ KAVUŞUNCAYA KADAR SAKLA’Albümündeki her kareyi en ince ayrıntısına kadar anlatan Gökçen Çatlı, en çok hapiste yatan babasına yazdığı mektubu görünce duygulandı. “Biz o zaman Selcan ile Victor Hugo İlkokulu’nda okuyorduk. Birlikte çektirdiğimiz fotoğrafın arkasına ‘Baba bu resmi kavuşuncaya sakla’ demiştik. Sonradan gördük ki, babam hakikatten o fotoğrafı hep saklamış” dedi.Kazadan 2 yıl önce Gökçen’leAbdullah Çatlı, Florya’daki evinde kızı Gökçen Çatlı’yla Susurluk kazasından iki yıl önce objektife böyle gülümsedi. Kaçak bulunduğu yurt dışından 1991’de yurda girdikten sonra Abdullah Çatlı yaşamını yitirene kadar bu evde Mehmet Özbay sahte kimliğiyle yaşadı.Kardeş Zeki Çatlı anlattıZeki Çatlı, ağabeyi Abdullah Çatlı ile birlikte 9 yaşında iken çekildiği fotoğrafını görünce şaşkınlığını gizleyemedi. Çatlı’nın ilk fotoğrafı 2 yaşında iken Nevşehir’de bir fotoğraf stüdyosunda çekilmiş.Her yerde aranırken ülke turu yaptı12 Eylül darbesinin hemen ardından tüm arkadaşlarının yurt dışına çıkmasını sağladıktan sonra ağabeyi Abdullah Çatlı’nın Göztepe Ethem Efendi Caddesi’ndeki bir evde saklandığını aktaran Zeki Çatlı, ağabeyinin yurtdışına çıkmadan bir gün önce anne ve babası ile vedalaştığını ve fotoğraf çektirdiğini söyledi. Albüme göre Çatlı, dünya çapında interpol kararıyla aranırken gizlice Türkiye’ye girdiği 1991’den sonra eşi Meral, kızları Gökçen ve Selcen ile birlikte Türkiye turu atmış. Zeki Çatlı, ağabeyinin “Eşim ve çocuklarım benim yüzümden çok çektiler. Artık bir dediklerini iki etmeyeceğim” diyerek kendisini ailesine adadığını anlattı.‘REİS’ ÇATLIÜniversiteyi kazanarak Nevşehir’den Ankara’ya gelen ve bir anda ülkücü camia içerisinde kendine özel bir yer edinen Çatlı, kaldığı Site Öğrenci Yurdu’nu ülkücülerin özerk bölgesi haline getirdi. O dönemin hızlı ülkücülerinden ‘Yanta’ lakaplı arkadaşıyla birlikte fakülte de sol görüşlü öğrenciler üzerinde etkili oluyorlardı. Ankara Ülkü Ocakları Başkanı olduğu dönem. Bayrağın altında Abdullah ve ülkücü arkadaşları 1977 Çatlılar’ın ilk heyecanlarıÇatlı, liseyi bitirir bitirmez 1974’te Nevşehir Büyük Sinema Salonu’ndaki düğünle Meral Çatlı ile hayatını birleştirdi. Evlendikten kısa süre sonra okumak için eşini bırakıp Ankara’ya giden Çatlı, bir kızı olduğunu telgrafla öğrendi. Apar topar Nevşehir’e koşan Çatlı, henüz iki günlük kızı Gökçen ile fotoğraf çekildi. Çatlı Fransa’da hangi işleri yaptıÇatlı, Cezaevi müdürünün, ‘Burdan kuş uçmadı, kervan geçmedi. Kaçmayı aklından çıkar’ demesinden bir yıl sonra İsviçre’deki Zog Cezaevi’nden kaçtı. Çatlı’yı Ayçiçeği tarlasında kızları ile birlikte gösteren fotoğrafın Fransa’da çekildiğini söyleyen kardeş Çatlı, “Kimse bilmez ama orda abim, pamuk tarlalarında ırgatlık yaptı, su depolarını yıkayarak geçimin sağladı” dedi. bengu turk | |
| | | KÜRŞAT TÜRK Gök Kurt
Mesaj Sayısı : 147 Doğum Tarihi : 25/04/88 Yaş : 36 Nerden : TÜRKÇÜ YÜREKLERİN ATTIĞI,GÖNÜLLERİN ESRİDİĞİ ÖTÜKEN KOKULU TANRI DAĞINDA . . . İş-Meslek : TÜRKÇÜ,TURANCI Kayıt tarihi : 20/03/09
| Konu: Geri: ABDULLAH ÇATLI Ptsi 7 Ara. 2009 - 15:16 | |
| Abdullah Çatlı yaşıyor mu?
Şamil Tayyar`ın Abdullah Çatlı ile yaptığı röportajda ortalığı karıştıracak imalar var! |
<table cellSpacing=1 width="100%" border=0><tr>GÜNÜN MANŞETLERİ</TR> <tr><td class=SectionCell>• Atalay: Açılım bittiyse, öneriniz ne?</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Milli Takım Teknik direktörlüğünü reddetti!</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Domuz gribinde 55 ölüm daha</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Reşadiye´de çatışma: 8 asker yaralı</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Türkiye`nin en beğenilen şirketleri seçildi</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• İsrail`den Türkiye karşıtı karar</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Galatasaray`a Baros müjdesi</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• DTP`nin yerine geçecek parti belli oldu</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Türkiye`den Ermenistan`a 7 bölgelik şart</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Alişan, Arto`yu ölümle tehdit etti mi?</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• KEY`de süre uzatımı Meclis`e geliyor</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Nuh`un apartman dairesi</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• `Son saniyede gol mü yenir ulen!` </TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Molotofkokteyli Serap`ın yaşamını söndürdü</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Okullarda aşılama başlıyor</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Avrupa`da yamyamlık</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Polise 2 ay askerlik...</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Tabanımız `Dağa gidin` diyor</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Cimbom`a bir yıldız daha</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Ergenekon davasında gizli celse</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• `Taş atan çocuk`a kötü haber </TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Erdoğan, Obama ile görüşecek</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Tarihi iklim toplantısı başlıyor</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• İranlı öğrenciler ve muhalifler sokakta</TD></TR></TABLE> <table cellSpacing=1 width="100%" border=0><tr>İLİŞKİLİ HABERLER</TR> <tr><td class=SectionCell>• `Çatlı yaşıyor mu?`</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Çatlı yaşıyor mu?</TD></TR> <tr><td class=SectionCell>• Abdullah Çatlı yaşıyor mu?</TD></TR></TABLE> Abdullah Çatlı, kimilerine göre gladyonun tetikçisi, kimilerine göre devlet için çalışan vatansever bir Ülkücü... Farklı tanımlamalar olsa da tüm görüşlerin ortak noktası, Çatlı`nın `derin devlet` ilişkisidir. Bu konuda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Ölümünün üzerinden 13 yıl geçti. Kamuoyu onu birkaç kare fotoğraftan tanıyor. O nedenle, Ankara büromuzun başarılı polis muhabiri Zafer Kütük`ün ele geçirdiği Çatlı`nın kayıp yıllarına ışık tutan albümü önemlidir. Albüm, Çatlı`nın hiç de gizlenmediğini, rahat bir hayat sürdüğünü ortaya koyuyor. Kardeşi Zeki Çatlı, dün büromuzdaydı, albümü Star`a değerlendirdi. Bazı fotoğraf karelerinin ailede bile olmadığını söyleyip ekledi: `Devletimiz iyi çalışmış.` Söylerken bile gülüyordu Zeki Bey: `Bu fotoğraf çok normal, öyle çok gizli bir hayatı yoktu.` Peki ne oldu da devletimizin bu kadar koruyup kolladığı ve dokunulmaz kıldığı Abdullah Çatlı, bir anda ortadan kaldırıldı? Ya da basit bir kazaya kurban mı gitti? Albümle başlayıp bu soruyla devam edince sohbet farklı bir boyut kazandı. Zeki Çatlı dedi ki: `Susurluk`un bir kaza olduğuna inanmıyorum.` Başka bir soru: `Defnedilen gerçekten Abdullah Çatlı mıydı?` Kardeşi, ilginç bir anekdotla karşılık verdi: `Fransa`da çok sıkışmıştı, bizi aradı. `Yarın burada bir tren kazası haberi duyar ve ölmüş birinin üzerinde kimliğim çıkarsa inanmayın ama rolünüzü iyi oynayın.` Hemen araya girdim: `Yoksa şimdi rolünüzü mü oynuyorsunuz?` Zeki Çatlı: `Cenazesini ben yıkadım. Kaşlarının üzerinde çok derin bir çökük vardı. Teşhis ettik. Ama buna inanmayan ve yaşadığını düşünen çok kimse var.` Bu diyalog, ister istemez bizi Kurtlar Vadisi`nde Polat Alemdar`ın sahneye çıkışını anlatan görüntülere taşıdı. Zeki Bey, Polat Alemdar`ın kimlik değişikliğiyle boy göstermesinde, bu anekdotun ilham kaynağı olduğunu öne sürdü. Kardeş Çatlı, Soner Yalçın`a anlattığı bu ve benzeri birçok anının Kurtlar Vadisi`nde isim vermeden işlendiğini ve kendilerinin buna çok kırıldığını söyledi. Mesela? Devam etti: `Polat Alemdar`ın söylediği `iki kişinin bildiği sır olmaz` lafı, ağabeyimin lafıdır. Soner`e ben anlattım. Bazı sırları paylaşması için ağabeyime baskı yaptığımda bunu söylemişti.` Başka var mı? Zeki Bey: `O meşhur `sonunu düşünen kahraman olamaz` sözü de ağabeyimin Şeyh Şamil`e atfen aktardığı bir sözdür. Ağabeyim bir gün Şeyh Şamil`i rahmetle anarak `her şeyin sonunu düşünen kahraman olamaz` dedi. Bunu yine Soner`e anlatmıştım, Çatlı`yı ve cümlenin başını keserek kullandılar.` Bir başka örnek: `Ağabeyimin `canavara sormuşlar neden boynun kalın` lafını `kurda sormuşlar neden boynun kalın` şeklinde işlediler. Bunlar Abdullah Çatlı`nın sözleridir.` Geldik en kritik sorulardan birine... Abdullah Çatlı`nın Ergenekon`la ilişkisi var mı? Yaşasaydı Ergenekon`un içinde olur muydu? Şöyle dedi: `Asla Ergenekoncu değildir. Susurluk, Ergenekon`dan farklıdır. Çatlı APO`nun elini sıkanların olduğu yerde olmazdı.` İki süreçte de karşımıza çıkan Veli Küçük, İbrahim Şahin ve Sami Hoştan gibi ortak isimleri sıraladığımızda ise cevabı şöyle oldu: `Şahsi işbirliğidir. Onların varlığı, Ergenekon`la Susurluk`u yan yana getirmez.` Sami Hoştan, Çatlı`ya ait olduğu iddia edilen boş bir çantayı mahkemeye sundu. Bunun anlamı var mı? Zeki Çatlı: `Aynı renkte ve tipte çantayı istediğiniz yerden satın alabilirsiniz. Sami Hoştan, o tavrıyla Veli Küçük`ü korumaya çalıştı.` Son soru: `Abdullah Çatlı ölmeden önce en son kiminle görüştü, biliyor musunuz?` Cevap: `Muhsin başkanı (Yazıcıoğlu) ev telefonundan aramış. Evde yokmuş başkan. Gülefer hanım çıkmış, konuşmuş. Aradığında çok heyecanlı, telaşlı hali varmış. Görüşememişler. Bir süre sonra da kaza haberini duymuşlar.` Albümden sızan hatıralar özetle böyle. Gerçek şu ki, bu pilav daha çok su kaldırır. Şamil Tayyar/ Star |
| |
| | | KIZIL ELMA Yetkili Asena
Mesaj Sayısı : 1196 Doğum Tarihi : 04/03/86 Yaş : 38 Nerden : ANTALYA İsim : FATMA Kayıt tarihi : 06/02/09
| Konu: Geri: ABDULLAH ÇATLI Salı 2 Kas. 2010 - 22:17 | |
| ABDULLAH ÇATLI REİSİMİZİ RAHMETLE MİNNETLE ANIYORUZ...RUHU ŞAD MEKANI CENNET OLSUN... | |
| | | | ABDULLAH ÇATLI | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|