Gurbet Mektupları
Oradaki hemşireme
Çoktan oldu almadım,
Bacım, senden ne bir mektup ne sorak,
Bilsen ne kadar derindir özlemim,
Gözlerimde bilsen nasıl tütüyor
O söğütlü, çam kokulu toprak!..
Hele bizim o vişneli bahçemiz,
O benim nar ağacım,
Yerinde durur mu bacım?...
Hani ya, sen bu yaz bana
Nişanlımın işlediği,
Göz yaşlarıyla örüp gümüşlediği
Mavi, ipek bir mendil yollayacaktın?..
Çok bekledim, yaz geçti,
Kış da bitti,
Bahar geldi, bademler çiçek açtı,
Hala senden haber yok,
Nerde benim ipek, mavi mendilim?..
Hala gelecek diye,
Boynumu eğe-eğe
Yıllarla göz yaşlarımı kurutan
Gurbet kokulu mendilimi koklarım!...
Benim biricik bacım,
Dinle, sana anlatayım gurbeti:
Kahrolası çekilmeyen nazı var;
Gurbet dedikleri ıssız bir ada,
Dört tarafı uçsuz, bucaksız deniz,
Sahillerinde yalınız,
Kayalara çarpan suların sesi,
Bir de garip martıların şarkısı...
Burda ne anne sesi,
Ne de senin sesin var,
Ne de o kara gözlü nişanlımın nağmesi;
Aşk ne, sevgi ne,
Bilmez bu dağlar,
Bir garibin yüzüne
Bakıp gülmez bu dağlar!...
Elmas Yıldırım (Azerbaycan)