UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Ülkü Gülü Forum Sitesine Hoşgeldiniz

Sitemize üye olarak sizlerde paylaşım yapabilir, sitemizin sosyal faaliyetlerinden haber alabilirsiniz.

Üye iseniz Lütfen Üye Adınızla giriş yapınız
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

UlkuGulu.Hareket-Forum.Net

ÜLKÜGÜLÜ | UlkuGulu.com | facebook.com/UlkuGuluyuz
 
BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Anasay11AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)

Aşağa gitmek 
Sayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
YazarMesaj
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:09

ALLAH A GİTMEZSEN!!!
Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti.Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.Değişik konular üzerine konuştular.Birden Allah ile ilgili konu açıldı...Berber:"Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum."Adam: " Peki neden böyle diyorsun?"
Berber: " Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın.Lütfen bana söylermisin, eğer Allah var olsaydı , kimse acı çektirmez birbirini üzmezdi.Allah olsaydı,bunları olmasına izin vereceğini sanmıyorum..."Adam bir an durdu.ve düşündü,ama gereksiz bir tartışmaya girmemek için cevap vermedi.Berber işini bitirdikten sonra adam dışarıya çıktı.Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir adam gördü.Adam bu kjadar dağınık göründüğüne göre belliki tıraş olmayalı uzun süre geçmişti.Adam berberin dükkanın geri döndü.
Adam: "Biliyor musun ne var ,bence berber diye birşey yok." Berber: "Bu nasıl olabilirki? Ben buradayım ve ben berberim."Adam " Hayır, yok. çünkü olsaydı.caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı."Berber: "Himmmm... Berber diye bir şey var ama o insanlar bana gelmezse , ben ne yapabilirimki? " Adam " Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa bu gitmeyenlerin tercihi. işte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:10

YİRMİ SANİYE
Evliyalardan




Şeytan hizmetçi kılığına girmiş ve yirmi sene Cüneyd-i Bağdadî Hazretleri'nin yanına gidip gelmişti. Bir türlü gönlüne vesvese vermeye, ona istediklerini yaptırmaya muvaffak olamamıştı. <
<
Birgün: Ey Üstad! Yoksa siz benim kim olduğumu biliyor musunuz? dedi. <
<


Hazreti Cüneyd: Sen lanetli İblissin. İlk geldiğin andan beri seni tanıyorum, buyurdu. <
<
Şeytan:Ey Sultanü'l Muhakkikin! Sizin kadar yüksek dereceye ulaşan başka bir büyük zat tanımıyorum. Yirmi senedir size hiçbir isteğimi yaptırmaya muvaffak olamadım, dedi.Defol mel'un! Şimdi de beni kendini beğenme hastalığına düşürerek mahvetmek mi istiyorsun! Yirmi senede yapamadığını yirmi saniyede mi yapacaksın? Yıkıl karşımdan! diye bağırdı. <
<
İnsanın en zayıf damarı "Sensin!" denilerek, koltuğunun altına girmektir. Nice cahil, günahkar, kendisini alim ve faziletli zannederek bu şekilde İslam'a zarar vermiş, verdirilmiştir. Günümüzün de en teklikeli hastalıklarından da birisi budur. <
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:10

Besmele çeken Kadın



Bir Kadın her söze ve işe başlarken besmele çekermiş. O kadının birde münafık bir kocası varmış. Besmele çekmesine çok kızarmış. Hanımını Besmele ile ilgili bir işte mehcup etmeye karar vermiş.

Bir gün hanımına, içerisinde para bulunan bir kese verir, "Bunu sakla , sonra senden isterim" der.

Hanımı keseyi Besmeleyle bir yere koyup üzerini örter. Kocası, hanımın haberi olmadan gidip keseyi alıp ve kuyuya atar. Sonra gelip hanımından keseyi getirmesini ister.

Kadın keseyi koyduğu yere gidip, Besmele çeker. Allahü teala o anda Cebrail aleyhisselâma, yer yüzüne inip keseyi kuyudan alıp yerine koymasını emreder. Cebrail aleyhisselâm keseyi kuyudan alıp suları akar bir vaziyette yerine koyar.

Kadın keseyi almak için elini uzatınca, keseyi ıslak bir halde bulunca "Bu kese nasıl ıslandı?" diye hayretler içinde kalır. Hiçbir şeyden habersizce kocasına götürüp verir.

Bu durum karşısında Hayretler içinde kalan kocası da hemen tevbe edip salih bir müslüman olur.

Bundan sonra her işe başlarken ve bir şey yaparken Besmele çekmeye başlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:11

İYİ BİR EŞ OLMAK
Hayırlı bir aile misiniz?
Bu suali aile içinde kime sorabiliriz?

Elbette aileyi teşkil eden iki temel direğe.

Kimdir bu iki temel direk?

Bey ile hanımefendiden başkası olamaz. Çünkü ailenin hem temeli, hem de ayakta tutan direkleridirler bu iki insan. Öyle ise aile demek, hanımla bey demektir.

Ailenin, içinde bir ömür tükettiği yuvanın bir bakıma cennet bahçesi haline gelmesi, yahut da cehennem çukuru durumuna düşmesi bu iki insanla olur.

Başka bir ifade ile, aile, ömrünü tamamlayacağı çatının altında ya bir cennet benzeri hayat yaşarlar ya da cehennem misali bir yaşam tüketirler.

Bir hayatı ya cennet misali ya da cehennem benzeri şekle sokan fertler ise, ya hayırlı insanlar ya da şerli kimseler olma vasfını da kazanmış olurlar.

Bundan dolayıdır ki, Efendimiz Hazretleri, ?Ailenize hayırlı olsun? şeklinde hem beye, hem de hanıma tembihlerde bulunmuş, ikazlardan geri kalmamıştır.

Bakınız, Efendimiz (sav) hayırlı beyi nasıl tarif buyurmuştur:

Hayırlı bey, eve girince hanımın yüzü asılmaz, çocuklar da köşe bucak ondan kaçışmaz!?
Evet, kendisi kısa; fakat manası uzun ve kapsamlı bir tarif.

Bunun zıt anlamı nedir?? diyecek olursanız, onu da arz edeyim:

Hayırsız bey eve girince hanımın yüzü asılır, çocuklar da köşe bucak kaçışır!

Öyle ise bey, bu tarifi iyi düşünmelidir. Hayırlı bir bey mi, hayırsız bir aile reisi mi, bu tarife göre kendisini test etmelidir.

Hayırlı beyi arz etmiş olduk?.

Öyle ise hayırlı hanıma ait ölçüyü de arz edeyim. Yine Efendimiz (sav) buyuruyor ki:

Hayırlı hanım da odur ki, bey eve gelip de onun yüzüne bakınca huzur duyar, mutluluk hisseder!?

Bunun zıt anlamı da şudur:

Hayırsız hanım da odur ki bey eve gelip de ona bakınca huzuru kaçar, mutsuzluk hisseder, geldiğine pişmanlık duyar!?

Öyle ise hanımefendi de kendini kontrol etmeli. Hayırlı bir hanım mı, yoksa hayırsız bir hanım mı olduğuna kendisi karar vermeli. Beyine huzur mu veriyor, yoksa huzursuzluk mu? İyi düşünmeli.

Hadisten mülhem olarak arz ettiğimiz bu tarif ve tavsiflerin iki tarafa da mesajı şudur:

**Beyefendi! Eve gelince güleryüzlü, tatlı dilli ol, hanımın yüzü gerilmesin, çocukların korku ve endişe ile kaçışmasın.

**Hanımefendi! Sen de sabırlı ve anlayışlı ol, bey eve gelince hemen dertleri sıralayıp, sıkıntıları ortaya yığma. Bey senin yanında huzur duysun, mutluluk hissetsin.

Efendimizin bu mesajından sonra ayrıca derim ki:

Aile içinde ortaya çıkması mümkün sitemleri, nazlanışları olağan şeyler olarak görüp geçiştirmek mümkünken, büyütüp de içinde boğulacak hale getirmeyin.

Bakın ne büyük anlaşmazlıklar, belâlar, hastalıklar, imtihanlar vardır bu alemde.

Bazen öylesine büyük imtihanlarla karşılaşılıyor ki, çaresi olmayan bir dert, ilacı bulunmayan bir hastalık insanların dünyasını karartıyor; bu gibi geçimsizlikler o zaman şeker, bal gibi geliyor. Ama iş işten geçmiş, büyük bela ve musibet kapıyı çalmıştır. Onun için meselenizi büyütmeyin. Sabırla, tahammülle, sevabını düşünerek, hikmetini hesaba katarak geçiştirin.

Daha çok sıkılırsanız, o meşhur cümleyi tekrar edip rahatlayın.

Bu da geçer yâ hû!?.

Göreceksiniz ki, sıkıntı gitmiş, sevabı kalmış; yine siz kârlı çıkmış, huzuru mutluluğu yakalamışsınız...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:12

ALLAH (CC)
Sadece Allah'a ayıracak zamanınız varsa okuyun. Şunu söyleyeyim, neredeyse bu maili silecektim
fakat sona geldikçe çok etkilendiğimi hissettim.
Bu maili aldığımda düşündüm ki....
Bunun için zamanım yok...
Hele de çalışırken.
Sonra böyle düşünmenin kesinlikle günümüzde birçok problemin kaynağı olduğunu fark ettim.
Siz okuyunca ne hissedeceksiniz?
Okuyun ve düşünün bakalım.

'Biz Allah'ı (cc) Cuma günleri mescide sığdırmaya çalışıyoruz.
Belki cuma gecesine, çok nadiren kalkılabilirse, yatağın sıcaklığından feragat edilebilirse de Sabah namazlarına....

Ama hastalıklarımız, zayıflıklarımızda, doğal afetlerde, kısaca zorda ve çaresiz kaldığımızda hemen etrafımızda olsun istiyoruz....
ve, hiç şüphesiz, en çok da ölümün hatırlandığı cenazelerde.

Maalesef, biz Allah'tan (cc) bunları beklerken, Allah (cc) için işte, oyunda, hayatımızın neredeyse tamamında yerimiz ve zamanımız yok...
Çünkü...
Diğer zamanlar işlerimizi kendimiz halledebiliriz düşüncesi hayatımıza girmiş.
Ya da açıkça söylersek o zamanlar Allah'a (cc) ihtiyacımız yok.
Allah'ın (cc) emir ve yasaklarına itaattir. Karşılıksız alabileceğimiz en iyi hediye namazımızdır,
Hem masrafsız ve ödüller de muhteşemdir.

Allah beni affetsin, ....
O'nun hayatımda ilk sırada olmaması gerektiğini kabul ettiğim yer ve zamanların varlığından dolayı.

Her zaman O'nun bizim için yaptıklarını daima hatırlayacak zamanlarımız olmalı.

Bu mesajı idrak ettiyseniz paylaşın!!

Evet, ALLAH'ı (cc) çok seviyorum.
O benim var olma ve kurtulma kaynağım.
Beni her gün ayakta tutuyor.
O'ndan başka sığınılacak kapı olmadığını bilmek..

Onsuz hiçbirşeyim….
Diyebiliyormusunuz?
Bunun için işte size çok basit bir test.
Eğer Allah' ı seviyorsanız ve O'nun sizin için gerçekleştirdiği muhteşem şeylerden utanmıyorsanız....

bunu arkadaşlarınıza iletin.
Bunun için zamanınız varmı?
Kolay zora karşı..
-Gerçekleri söylemek neden bu kadar zor.
Aynı zamanda yalanları söylemek de bu kadar kolay?

-Neden namazda uykuluyuz da bitince aniden uyanıveririz?

-Böyle mesajları paylaşmak varken silmek neden kolayımıza gelir?

Ne gariptir, ALLAH'a (cc) inandığını söyleyip de şeytanın peşinden gitmek .

Ne gariptir, fıkraları çılgınca paylaşırız, mesajlar
havalarda uçuşur da iş İslamiyetle ilgili bir mesajın iletilmesine geldiğinde iki defa düşünürüz.

Bu mesajı eğer birilerine gönderirseniz, adres listenizdeki herkese gönderebilecek misiniz? Yoksa ne tepki vereceğini bilmediğinizden ya da emin olmadığınızdan göndermeyecek misiniz?

Allah'ın bizim için ne düşündüğünden çok insanların bizim için ne düşündüğüne önem
vermemiz sizin adalet terazinizle ne kadar adil görünüyor?
Herşeyden önemlisi ne kadar daha yaşayacağınızı sanıyorsunuz




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:12

ŞEYTANDAN MEKTUP
Şeytandan Mektup;

Seni dün günlük işlerini yaparken gördüm. Namaz kılmadan, dua
etmeden bir günü daha geçirdin. Hatta yemek yerken ve yatarken
bile dua etmek için vakit ayırmadın. Çok nankörsün! Seninle
gurur duyuyorum. Benimle olduğun için çok mutlu olduğumu
söyleyemem.Hatırlıyormusun? Senelerdir beraberiz ama seni hala
sevmiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse: Senden Allah'tan nefret
ettiğim için nefret ediyorum. Allah beni cennetten attığı için
bende seni kullanıyorum. Seni de Allah'ın bana yaptıklarını
ödetene kadar kullanacağım, ondan sonra sende defolup
gidebilirsin. Biliyormusun aptal. Allah seni seviyor, ama sen
hayatın boyunca benim yanımdaydın. Bunun içinde seni
ödüllendireceğim. Hayatının berbat olmasını sağlayacağım. Biz
ikimiz beraber kaldıkça bu Allah'ı çok üzecek.Zaman senin
hayatını kimin yönlendirdiğini O'na gösterecek. Ve bu senin
sayende olacak. Geçirdigimiz güzel günleri hatırla, insanları
nasıl hor görüyorduk, onlara küfür ediyorduk, çılgın partilere
gidiyorduk, hırsızlık yapıyorduk, nasıl iki yüzlü davranıyorduk,
sigara kullanıyorduk, camii'ye gitmiyorduk, dedikodu
yapıyorduk..... Bunların hepsini kaybetmek istemezsin değil mi?
Hadi gel aptal! Sonsuza dek beraber yanalım! Senin için çok
şeyler düşünüyorum. Bu mektupu sana ne kadar değer verdiğimi
söylemek ve hayatının büyük bir parçasını kullanmama izin
verdiğine teşekkür etmek için yazıyorum. Aptal, bazen sana çok
gülüyorum. Öyle salaklıklar yapıyorsunki, benim bile miğdemi
bulandırıyorsun. Sen böyle devam et. Yeni nesile yalancılığı,
aldatmayı, kumarı ve camii yerine diskolara gitmeyi öğret. Sen
bunları onların yaninda yap ki onlarda seni örnek alsınlar. Bir
zaman sonra onlarda aynısını yapacaklardır. Çocuklar böyle işte.
Neyse, şimdi gitmeliyim ama birkaç saniye sonra tekrar seni
görmeye geleceğim. Azıcık aklın olsaydı tövbe etmek için
biryerlere giderdin ve yaşayacak olduğun bir kaç seneyi de
Allah'la beraber geçirirdin. Bir kimseyi uyarmak karakterimde
yoktur aslında, ama seni tanıyorum. Sen zaten benim yanımdan
ayrılmazsın. Senin yaşında olan bir insanın hala günah işlemeye
devam etmesi saçmalık olsada. Sakın beni yalnış anlama, senden
hala nefret ediyorum, ve bu böyle devam edecek. Beni gerçekten
seviyorsan tabiki bu yazıyı kimseyle paylasmazdın. Ölüm bizi
buluşturana kadar.....

En iyi arkadaşın
ŞEYTAN
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:13

HELAL LOKMA GEREK



Sultan II. Murat zamanında, henüz Osmanlılarda hazine teşkil edilip padişahlar saraylarda gönlünce harcama yapmazlar ve onlar da harplerde elde edilen ganimet ve haraçlardan ve madenlerden başka devletin bir geliri yoktu. Halktan vergi toplayıp saray erkanı için harcanmazdı. Hal böyle olunca, padişahlar da zaman zaman parasız kalabiliyordu.

Bir gün Fazlullah Paşa, II. Murad'ın Çandarlı Halil paşa'dan borç para istediğini görüp:
Sultanım, Padişahın vezirlerden ve şundan bundan para istemesi yerinde olmaz. Müsaade buyurursanız bir hazine teşkil edilsin ve oradan saraya tahsisat ayrılsın, dedi.

Fazlullah Paşa'yı dinleyen Sultan Murad Hazretleri:

-Bu parayı nereden ve kimden toplayacaksın? diye sordu.

Fazlullah Paşa:

-Sultanım bu memlekette çok zenginler var, bir fermanla bazılarından bir miktar mal toplamak mümkündür, dedi.

Sultan Murad:

-Sen nice teklif edersin Fazlullah Paşa! Bize ve bizim askerimize helâl lokma gerektir. Bizim askerimizin boğazına helâl lokma girmez de, onun bunun hakkı girerse bu askerle, meydan-ı gazada nasıl harp edebiliriz? Haram üzerine bina kurulursa ayakta durma imkanı var mıdır?diyerek Fazlullah Paşa'nın teklifini reddetti ve Çandarlı Halil Paşa'dan bir miktar borç alarak iade etti ve sonra da ödedi.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:13

Her Durumda Allah’a Teslim Olmak
Sahrada oturan bir adam vardı. Adamın, kendisini sabah namazına kaldıran bir horozu, kendisini ve eşyalarını hırsızlardan koruyan bir köpeği ve suyunu, çadırını yüklediği bir merkebi vardı.

Bir gün yakınında bulunan kasabalıların yanına,onlarla konuşmak için gitti. Onlarla birlikte kahvelerinde otururken, kendisine, horozunu tilkinin yediğini bildirirler. Adam bu haberi duyunca ;

- Hayırdır inşallah, der.

Bir müddet sonra, köpeğinin de ölüm haberi gelir ve adam yine;

- Hayırdır inşallah, der.

Yine bir müddet sonra, kurdun, eşeğinin karnını yardığı haberi gelir, bu sefer de adam;

- Ümit edilir ki, bu işte de bir hayır vardır, der.

Gece olunca çadırına gider ve uyur. Sabahleyin, o kasabada yaşayan insanların düşmanlarının geceleyin kasabaya baskın yaptıklarını, horozların öttüğü, köpeklerin havladığı ve merkeplerin anırdığı evlerin yerini keşfedip bütün mallarını yağma ettiklerini görür. Kasabada sadece kendisinin mallarına bir zarar gelmez. Bu olaydan sonra hayvanlarının niçin öldüğünü anlar ve Allah'a şükür eder.





Kaynak : Ahmed Şihabuddin El-Kalyubi'nin,"Dini Hikayeler" adlı kitabı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:14

Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal tıraşı olmak İçin
berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar.
Değişik konular üzerinde konuştular. Birden Allah ile ilgili
konu açıldı...
Berber: " Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum."
Adam: " Peki neden böyle diyorsun?"
Berber: " Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın.
Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı, bu kadar çok
sorunlu,
sıkıntılı, hasta insan olur muydu, terkedilmiş çocuklar olur
muydu? Allah
olsaydı, kimseye acı çektirmez, birbirini üzmezdi.
Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini
sanmıyorum..."
Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya
girmek
istemediği için cevap vermedi. Berber işini bitirdikten sonra
adam dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı bir
adam gördü.
Adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki tıraş olmayalı
uzun süre geçmişti. Adam berberin dükkanına geri döndü.
Adam: " Biliyor musun ne var, bence berber diye bir şey yok"
Berber: " Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir
berberim."
Adam: " Hayır, yok. çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı
ve sakallı adamlar olmazdı.
Berber: " Hımmm... Berber diye bir şey var ama
o insanlar bana
gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?"
Adam: " Kesinlikle doğru! Püf noktası da bu! Allah var, ve
insanlar ona gitmiyorsa, bu gitmeyenlerin tercihi. İşte dünyada bu kadar
çok acı ve keder olmasının nedeni!"


Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:15

HAPİSHANEDE KILINAN NAMAZ
Horasan vâlisi Abdullah bin Tâhir, çok âdil biriydi. Jandarmaları birkaç hırsız yakalamış, vâliye bildirmişlerdi. Getirilirken hırsızlardan birisi kaçtı….
O sırada Hiratlı bir demirci, Nişapur’a gitmişti. Demirciyi, gece eve giderken, jandarmalar yakaladılar ve diğer zanlılarla beraber vâliye çıkardılar.
Vâli dedi ki:
- Hepsini hapsedin!

Bir suçu olmayan demirci, hapishanede hemen abdest alıp, namaz kıldı. Ellerini uzatıp:
”Yâ Rabbi! Bir suçum olmadığını ancak sen biliyorsun. Beni bu zindandan ancak sen kurtarırsın!” diye duâ etti. Vâli uyurken rüyâsında dört kuvvetli kimse gelip, tahtını ters çevirecekleri zaman uykudan uyandı. Hemen kalkıp, abdest aldı, iki rek’at namaz kıldı. Tekrar uyudu. Tekrar o dört kimsenin tahtını yıkmak üzere olduğunu gördü ve uyandı. Kendisinde bir mazlumun âhı olduğunu anladı.
Vâli hemen hapishane müdürünü çağırtıp sordu:
- Acaba bu gece hapishanede mazlum birisi kalmış mı?
Müdür dedi ki:
- Bunu bilemem efendim. Yanlız biri namaz kılıyor, çok duâ ediyor göz yaşları döküyor.
- Hemen adamı buraya getiriniz. Demirciyi vâlinin yanına getirdiler.
Vâli hâlini sorup, durumu anladı, ve dedi ki:
- Sizden özür.diliyorum.Hakkını helâl et ve şu bin gümüş hediyemi kabul et. Herhangi bir arzun olunca bana gel!
Demirci de cevabında dedi ki:
-Ben hakkımı helâl ettim. Verdiğiniz hediyeyi kabul ettim. Fakat işimi, dileğimi senden istemeye gelemem.
- Neden gelemezsiniz?
- Çünkü benim gibi bir fakir için, senin gibi bir sultanın tahtını birkaç defa tersine çevirten sâhibimi bırakıp da, dileklerimi başkasına söylemek kulluğa yakışır mı? Namazlardan sonra ettiğim duâlarla beni nice sıkıntılardan kurtardı. Pek çok murâdıma kavuşturdu. Nasıl olur da başkasına sığınırım? Rabbim, nihayeti olmayan rahmet hazinesinin kapısını, ihsân sofrasını herkese açmış iken, başkasına nasıl giderim? Kim istedi de vermedi? Kim geldi de, boş döndü? İstemesini bilmezsen, alamazsın. Huzûruna edeple çıkmazsan rahmetine kavuşamazsın!
Akıl isen nemâzı, çün saâdet tâcıdır.
Sen namazı şöyle bil ki, mü’minin mi’râcıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:16

Peygamberimizin sahabelerinden biri; bir akşam hurma çalan bir hırsızı yakalar ve 'seni Allah'ın resulûne götüreceğim der'. Adam yalvarmaya başlar ve 'çoluk çoçuğum aç onlar için çalmak istedim beni ne olur bırak' deyince sahabe dayanamaz bırakır ve ertesi gün peygamberimiz haberdar olmadığı hâlde olayı bilir ve sahabesine sorar 'hurmaları çalan hırsızı neden bıraktın' der. Sahabe de hırsızın söylediklerini anlatır. Peygamberimiz cevap verir 'sana yalan söylemiş bu akşam tekrar gelecek'

Akşam olunca hırsız tekrar hurmaları çalmaya gelir fakat peygemberimiz akşam tekrar gelecek dediği için sahabe hırsızı beklemektedir. Tam hurmaları çalarken hırsızı tekrar yakalar ve 'seni Hz. Muhammed (s.a.v.)'e götüreceğim der. Hırsız yalvarır ama sahabe dinlemez bile fakat hırsız 'bir daha yapmayacağım allah aşkına' bırak deyince sahabe dayanamaz ve tekrar bırakır.

Ertesi gün garip bir şekilde peygamberimiz yine durumu biliyordur ve sorar 'neden bıraktın' diye.. Sahabe de aynen anlatır. Peygamberimiz 'sana yine yalan söylemiş' diye cevap verir.
...vee 3. akşam olur hırsız tekrar gelir ve sahabe yine yakalar onu... Bu kez hırsızın yalvarıp yakarmaları fayda etmemektedir. Sonunda dayanamaz ve şunları söyler; 'seninle bir anlaşma yapalım. sen beni azad et, bende sana gerçekten işine yarayacak birşey öğreteceğim der ve bu öğreteceğim şey seni tüm kötülüklerden koruyacak der'. Sahabe kabul eder ve onu bırakır. Hırsız ona şunları söyler; 'her gece yatmadan önce Ayet-el Kürsi'yi oku. Bu dua okunan eve kötülük gelmez ve şeytan o eve yaklaşamaz der' ve gider.

Ertesi gün peygamberimiz yine olanları sorar. Sahabe de aynen anlatır ve peygamberimiz şunları söyler; ' o hırsız çok yalancı biridir ama sana ilk defa doğruyu söylemiş. sen 3 gecedir yakaladığın hırsızın kim olduğunu biliyor musun diye sorar ve o kişi şeytan'ın kendisidir' diye cevap verir.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:16

Halife’ye diz çöktüren köle’

Halife Hazreti Osman (ra), görevini ihmal ettiğini düşündüğü kölesine kızarak seslenir:

-Gel bakayım buraya, şu kulağını bir çekeyim de görevini ihmal etmenin cezası neymiş göresin!..

Köle ise görevini ihmal etmediği düşüncesindedir. Ama Halife’ye öyle intikal ettirilmiştir.

Gelir, Halife’nin önüne diz çökerek boynunu uzatır.

Aslında şefkat, merhamet kaynağı Hazreti Osman, önüne diz çöken kölenin kulağının yumuşağından hafifçe tutar, terbiye maksadıyla şöyle yukarıya doğru yavaşça çeker. Ancak kulağı acıyan kölenin dudaklarından dökülen sözleri de duyar. Ama nasıl sözler bunlar?

İslam’ı, Halife’nin terbiyesinde iken öğrenmiş olan köle bakın ne diyor:

-Çek bakalım ey Resulüllah’ın halifesi kulağımı çek!.. Nasıl olsa İslam’da kısas vardır. Burada haksız olarak kulağı çekilenler, orada haklı olarak kulak çekeceklerdir!..

Bu sözler Halife’nin beyninde bomba gibi patlar. Hemen kulağı bırakan el, sanki iki yanına cansız düşer… Düşünceye dalan Halife şaşırmış haldedir. Kölenin sözleri ise durmuyor arka arkaya yankılanıyor kulaklarında:

-Çek bakalım ey Resulüllah’ın halifesi kulağımı çek!.. Nasıl olsa İslam’da kısas vardır. Burada haksız olarak kulağı çekilenler, orada haklı olarak kulak çekeceklerdir!..

İslam’ın bu sarsılmaz gerçeğini şimdi bir de kölenin titrek seslerinden dinleyen Halife, adeta kendinden geçer, bir anda çocuklaşır. Kararını değiştirip hemen kölenin önüne kendisi diz çöker, boynunu uzatarak aynı şekilde titreyen sesiyle teklifini yapar:

-Eğer sen bu işte haklı isen, hiç gecikmeden kısasını burada yap, sen de benim kulağımı hemen burada çek, ahirete bırakma! Şunu unutma ki, sen haklıysan kuvvetlisin demektir, köle bile olsan. Ben haksızsam zayıfım demektir, Halife bile olsam!..

Manzarayı geriden seyredenler, Halife’nin kararlılığını görünce kaş göz işaretiyle kölenin Halife’nin kulağını çekmesini isterler... Ondan sonra rahatlayan Hazreti Osman:

- Şükürler olsun, der, köle dahi olsa bir haklının önünde diz çöküp boyun eğdim, kısasımı burada yaptırdım, oraya bırakmadım, benden sonra gelenlere kötü örnek olmadım!..

Bu olay ‘Onlar Böyleydi’ kitabında ‘Halife’ye diz çöktüren köle’ başlığıyla verilir..

***
İslam’daki hak anlayışına bakın, ahirette kısas olacaktır inancının verdiği adalet duygusuna nazar edin... Demek ki insanlığı kurtaracak olan, kuvvete güvenmek değil hakka dayanmaktır. Köle de olsa haklı ise, karşısında halife diz çökecek, kuvvetine güvenip de zayıfı ezemeyecek, hatta kulağını dahi çekemeyecektir. Çekerse kısasla ödeyecektir!.. İşte böyle!..



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:17

Allah Beni Affeder

Adamin biri Suayb peygambere:

- "Allah benim birçok günahimi ve hatami gördügü halde beni lütuf ve keremiyle cezalandirmiyor."

Allah-ü Teala Suayb´a söyle vahyetti:

- "O kulum, ben bu kadar günah ettim de, Allah beni keremiyle cezalandirmiyor, diyor.
Ona söyle ki:
Ey dogru yolu birakarak, yanlisa yönelmis adam!
Sen tersini söylüyorsun.
Allah seni öylesine imtihan ediyor ve cezalandiriyor ki,
senin günahtan kararmis simsiyah kalbin ve günahlarin etkisiyle zincirler içindeki bedenin
bunu farkedemiyor. Fakat yine de Benden ümidini kesmesin. Bana siginsin, Bana dönsün."

Suayb aleyhisselam Allah´in kendisine bildirdigi sözleri
"Allah beni cezalandirmiyor"
diyen kimseye söyleyince, o günahkar kimse de güzel tesir uyandi.

Suayb aleyhisselama sordu:

- "Eger beni cezalandiriyorsa hani belirtisi?"

Suayb peygamber:

- "Ya Rabbi! O adam bu söze karsi savunmada bulunuyor ve Senin verdigin cezayi bilmek istiyor.

Cenab-i Hak buyurdu:

- "Ben settarim, örtücüyüm. Fakat isaret söyleyebilirim. Onu begenmedigimin isareti:
O itaat ettigini saniyor, oruç tutuyor, namaz kiliyor fakat namazdan, zekattan ve baska
ibadetlerin hiç birinden zerre kadar zevk almiyor.
Yüksek ibadetlerde ve amellerde bulunuyor, fakat zerre kadar mutluluk duymuyor.
Itaatlerin mahsul vermesi için kalbde manevi bir zevk lazimdir."
* "Allah affeder" deyip günahta israr edenler en büyük yanlis içindedirler.

* Demir paslandigi gibi kalbler de kararir.

Kul bir günah islediginde kalbde siyah bir leke olusur. Tevbe ederse bu leke silinir.
Günahina devam eder ve tevbe etmezse nihayet o siyah noktalar kalbi simsiyah eder.

* Ibadetin ruhu, özü, ibadetten zevk almaktir.
Eger alinmiyor ise Allah´in begenmedigini anlayip hemen tevbe etmelidir

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:18

Büyük fıkıh (hukuk) bilgini, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Azam Ebû Hanîfe'nin (VIII. yüzyıl) ilmi faaliyetleri yanında ticaretle de meşgul zengin bir zat olduğu malumdur. Bu büyük insan, gündüz öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra da ticari işleri ile uğraşırdı. Bir gün ders verdiği sırada bir adam mescidin kapısından seslendi: - Ya imam, gemin battı!... (İmamın ticari mal taşıyan gemileri mevcut) İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra - Elhamdülillah dedi. - Bir müddet sonra aynı adam yeniden gelip haber verdi: - Ya imam, bir yanlışlık oldu batan gemi senin değilmiş
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:18

İLAHA YAZILAN MEKTUP
Ey Muhammed!) Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.
Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki ben pek yakınım.
(Kur'an-ı Kerim)

Sanki iki el boğazını sıkıyordu. Cebindeki anahtarı çıkardı, evinin kapısını açtı. Ev bomboştu. Sıkıcı ve loş bir hava vardı içeride. Masasının başına oturdu. Sona yaklaştığını düşünüyordu.

Londra'da çiçekler açmıştı. Dışarıda Nisan yağmurları yağıyordu ama o kendini boğulacak gibi hissediyordu. Yukarılara tırmandıkça oksijeni azalan bir dağcı gibi nefes alıp vermekte zorlanıyordu.

Biraz hava almak için dışarı çıkmıştı ama bütün bütün sıkılmıştı kalabalıklardan. Kendisini hiç bu kadar yalnız hissetmemişti. Ancak eşinin ölümünden sonra anlamıştı ne denli güçsüz olduğunu.

İyi bir terapistti aslında. İnsanları sıkıntı ve stresten kurtarmaktı mesleği. Hastalarına, güçlerinin her şeye yetebileceğini, insan aklının üstünde başka bir güç olmadığını söylerdi daima. Onları hayata bağlamaya çalışırdı. Ölenler yok olup gidiyordu ona göre. Herşey burada, bu dünyadaydı. Böylece onları hayata bağlamaya çalışırdı.

Mütevaziydi. Bıkmadan, usanmadan, saatlerce dinlerdi hastalarını. Onların huzurlu bir hayat yaşamaları için günlerce ilgilenebilirdi. Hastalarıyla beraber acı çekerdi. Darda olanları konuşmalarından anlar, onlardan para da almazdı.

Sokakta yürürken herkes kendisine saygı duyardı. Çocuklar oyunlarını bırakır, ona tatlı reveranslarla sevgi gösterilerinde bulunurlardı.

Şimdi bunalma sırası, hayatı buhranlar içinde kıvranan insanları tedavi etmekle geçen bu doktora gelmişti. Rüyaları kâbusla bitiyor, her gece kan ter içinde uyanıyordu. Uykuları delik deşik olmuştu. Uyanıkken de, uykudayken de rahat yoktu kendisine



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:20

Tevazu


Bir adamcağız kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.

neden sonra, yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi birşey yapmış olmak için bunu Hacı Bektaş Veli nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister. o zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.

durumu Hacı Bektaş Veli ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli helal değildir diye bu kurbanı geri çevirir. bunun üzerine adam Mevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana ya anlatır mevlana ise bu hediyeyi kabul eder. adam aynı şeyi Haci Bektas Veli ye de anlattığını ama onun bunu kabul etmemiş olduğunu söyler ve Mevlana ya bunun sebebini sorar.

Mevlana şöyle der:
- biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahin gibidir. öyle her leşe konmaz. o yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir.

adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaş Veli ye, Mevlana nın kurbanı kabul ettigini söyleyip bunun sebebini bir de Hacı Bektaş Veli ye sorar.

Hacı Bektaş da şöyle der:
- bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana nin gönlü okyanus gibidir. bu yüzden, bir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez. bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:21

Allah görüyor


Hz. Ömer (r.a) halifeliği döneminde gece sokaklarda dolaşır, halkın emniyet ve huzurunu kontrol ederdi. Bir hastanın feryadını duysa durup ilgilenir, derdine çare olmaya çalışırdı. Bir çocuğun ağladığını işitse, sebebini sorar ve yardımına koşardı.

Bu maksatla dolaşırken bir gece yarısı evin birinden bir ses duyar. Ana ile kız arasında geçen bir münakaşaya şâhit olur. Kızın anasına karşı dürüst ve tatlı sözlü hareketi Hz. Ömer (r.a)’ın gönlünü fetheder. Kız:

“- Anneceğim! Halife’nin süte su katmama emrini duymadın mı? Nasıl hile yapabiliriz? Kötü bir iş bu.” diye konuşur. Annesi fikrinde ısrar eder ve:

“- Kızım! Bizim burada süte su koyduğumuzu halife nereden görecek, nereden bilecek ve nasıl işitecek?” der. Kendince kızını ikna etmeye çalışır. Fakat imanı bütün kızcağız bu cevaptan hoşnut olmaz. Süte su katma işini asla doğru bulmaz.

“- Anneciğim! Bu yapılanı bu saatte halife Ömer görmüyorsa da Allah Teâlâ görüyor.” diye cevap verir.

Hz. Ömer (r.a) imanı bütün bu kızcağızın cevabından pek hoşnut olur. Dürüstlüğüne hayran kalır. Ruhunda taşıdığı bu imanın bir mükâfatı olarak onu oğlu Âsım’a nikahlar.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:21

Acele Karar


Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu
kıskanırmış... Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için
ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya
yanaşmamış..


"Bu at, bir at değil benim için; bir dost, insan dostunu satar mı" dermiş
hep. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış:
"Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi.
Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran
var, ne de atın" demişler...


İhtiyar: "Karar vermek için acele etmeyin" demiş. "Sadece at kayıp" deyin,
"Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın
kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz.
Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse
bilemez."


Köylüler ihtiyar bunağa kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmeden at,
bir gece ansızın dönmüş.... Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine.
Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören
köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. "Babalık" demişler, "Sen haklı
çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu
senin için, şimdi bir at sürün var.."


"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz" demiş ihtiyar. "Sadece atın geri
döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini
henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç. Birinci cümlenin birinci kelimesini
okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?" Köylüler bu defa
açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ama içlerinden "Bu herif sahiden gerzek"
diye geçirmişler... Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan
ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden
oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.


Köylüler gene gelmişler ihtiyara. "Bir kez daha haklı çıktın" demişler. "Bu
atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana
bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın"
demişler.


İhtiyar "Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz" diye cevap vermiş.
"O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin
verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar
halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez."


Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son
bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen
görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere
almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden
gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş. Köylüler,
gene ihtiyara gelmişler... "Gene haklı olduğun kanıtlandı" demişler.
"Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla
köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış
meğer..."


"Siz erken karar vermeye devam edin" demiş, ihtiyar. "Oysa ne olacağını
kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda,
sizinkiler askerde... Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık
olduğunu sadece Allah biliyor."
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimePerş. 30 Nis. 2009 - 15:22

BAZI SIRLI İBRETLİK VE İSLAMİ AÇIDAN ÖNEM ARZEDEN OLAYLARI EKLEMİŞ BULUNMAKTAYIM.SİZİNDE BİLDİĞİNİZ BÖYLE OLAYLAR VARSA AYNI YERDEN PAYLAŞMANIZI RİCA EDERİM KARDEŞLERİM.SELAM VE DUA İLE
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimeÇarş. 6 Mayıs 2009 - 8:54

Nefs Muhasebesi
Rahman ve rahim olan Allahin adiyla baslarim. Her amelimize, attığımız
her adımımıza O rahmanın O rahimin nazarı altında mı başlıyoruz? Her ne
kadar biz Yüce Yaratani görmesek de Allah (cc) bizi her daim görüp
gözetmektedir. Bunları herkez bilir de kaçımız ne derece uygulaya biliyoruz.
Rabbimizin bize bahşettiği zerre yok ki onda bizim için bir nimet
bulunmasin. Nefes almak bir nimet nefes vermek bir nimet. Etti iki. Her bir
nimetin şükrü üzerimize vacip olduğuna göre nefes alip verende dahi Allah'ın
üzerimizdeki nimetini ödememiz mümkün degil. Attığımız adımda baktığımız her
nesnede, işittigimiz her namede Allah'in üzerimizde nimetleri var.
Başkalari defalarca bize ne derece iyi ne derece bilgili oldugumuzu
söylerler bunu bizi sevdikleri için yaparlar. Cemiyet içinde de şahışların
ilgisini celp etmek nefse çok hoş gelecektir. Çünki o nefis daima bizim
alehimize davranacak ve bizi böbürlenmeye ve büyüklenmeye götürecektir. Iki
cilt bir şeyler okuyunca alim oluruz, doğrudur, çünki bugün cemiyetin
ekserisinin dinden diyanetten bir malumatı yok. Cahillerin arasinda ben
bilgili kalacagim ve nefsim beni böbürlendirecek. Bir kaç soruya yanit
verince Siz ne çok biliyorsunuz derler. Bilseler ki bu cahil, tam kör cahil.
Sonsuz ilim deryasinda bizimkilerin esamesi okunmaz ama hakir nefsimiz bizi
bu cemiyet içinde alim de yapar muallim de. İlmin sahibi Allah Resulü (saa)
idi. ve O mübarek Peygamberin Ehlibeyti. Islam Alimlerinin yazdıklarını
bizim şöyle bir gözden geçirmemiz ömre bedelken nerede kaldi bilmek. Gerçi
bilmek de kar etmez hayatta, olmak gerek. Mevlana misali pismek ve yanmak
gerek.
Rabbimizden bir an dahi gafil kalmamaliyiz. Rabbinden an miktarı
gaflete düşen o an şeytanla hemhal olur. Yaratiliş boşluk kabul etmez.
Yaratilan hiç bir şey yokturki boş olsun. Hayrın olmadığı yerde şer vardir.
Hakkin olmadigi yerde de batil vardir. Nefsimiz ve şeytan batılı bize
süslerde sevdiriverir. Kendimizi devamli surette hesaba çekmeliyiz. Ölmeden
evvel ölmeliyiz. Ben kimim nasil bir insanim. Ne kadar günahkar ve alçak bir
insanim. Kişi kendine yalan söyleyemez. Söylese de bunun yalan olduğunu
bilir. Kimseye itiraf edemediklerimizi kendi kendimize itiraf etmeli ve
tevbe istihfara yönelmeliyiz. Kibirden gururdan yangindan kaçar gibi
kaçmaliyiz. Devamli surette kendimizi hesaba çekmeli, ve şu alemde en aşalik
insan kim, diye sorulunca kendi nefsimizi kabul etmeliyiz. Kibir ve gurur
bizim sıfatımız olamaz.
Yaratılış geregi Allahu Teala hazretleri insana kendi sifatlarindan bir
kismini bahsetmistir amma, kibriyasını asla vermemiştir. Kibirlenmek ve
böbürlenmek insani felakete düçar edecek hallerdir.Yaratiklardan ilk
kibirlenen şeytan aleyhi lanedir. Adem (as) efendimize secde etmesi
emredilince kendini O mübarek nebiden üstün gördü ve nihayetsiz azaba düçar
oldu.
Gerçek alimler, Allah dostlari belli olmazlar. Onlar kendilerini öne
sürmediler hiçbir zaman. Takvalariyla, vakarli duruşlarıyla bilindiler ve
sevildiler. Yüzüne bakıtığın zaman sana Allah'i hatırlatan kişidir Allah
dostu. Nefsini ayaginin altina alan ve şeytani dahi kendine hizmet
ettirebilendir. Bizler o müberek zevatin yanında deryada bir damla isek bile
bir nimete ermişiz demektir. Allah nefsimizin şerrinden ve desiselerinden
muhafaza eylesin. Ehlibeyt Imamlarımızın ve veli kullarinin hatrina bizi de
kendsine dost eylesin. Insaallahirrahman.



Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimeÇarş. 6 Mayıs 2009 - 8:55

Allah´ın Emaneti


Hz.Ümm-i Süleym, gayet temiz ahlak sahibi bir hatun idi. Çocuğu vefat ettiği zaman, sabır ve metanetle bizzat kendisi yıkadı ve kendisi kefenledi ve bir tarafa bırakıp, komşularına dönerek:
- Babasına haber vermeyin.

Hz. Ebu Talha orada bulunmamaktaydı. Akşam eve döndüğünde, çocuğu sordu, hanımı:
- Gördüğünden şimdi çok iyidir, der.

Sonra yemek yediler, oturdular, birlikte oldular. Bir müddet sonra Hz.Ümm-i Süleym, beyine gayet metanetle şöyle der:

- Ebu Talha, ödünç alınmış bir şeyi geri vermek icap eder mi etmez mi?

- Söylediğin bu söz nasıl bir söz, elbette ki ödünç alınan şey geri verilmeli.

- O halde, Hak Teala da sana emanetten vermiş bulunduğu çocuğu aldı.

Ebu Talha bu sözü duyunca :
- Biz Allah için halk edilmiş bulunuyoruz ve hep onun tarafına döneceğiz, der ve şükreder.

Sabah olunca gidip Resulullah a (s.a.v.) anlatır.

Resulullah (s.a.v.):
- Ya Rabbi bunun daha iyi bir karşılığını Ebu Talha ya ver, diye dua eder.




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimeÇarş. 6 Mayıs 2009 - 8:56

Taşın Hikayesi


Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.

Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu : Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu ?

”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. “abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum.”

Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama sordu : “Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır.
Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.

Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi.
Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi, şu mesajı hiç unutmamak için sakladı :

Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağı kadar hızlı geçme.
Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.

Fısıltıyı dinle… veya taşı bekle.
Seçim senin.





Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimeÇarş. 6 Mayıs 2009 - 8:57

Beddua


Hz. Ömer (R.A.) naklediyor:
“Rasulullah (A.S.) zamanında Abdullah isminde “el-hımâr lakabıyla meşhur birisi vardı; sık sık Rasulullah’ı güldürürdü.
Bir defasında içki içtiği için Efendimiz onu cezalandırmıştı. Başka bir defasında yine içki yüzünden huzura getirildi; Efendimiz (A.S.) emretti, yine ceza uygulandı.

Onun bu şekilde bir kaç defa cezalandırıldığını gören birisi:
“Allah ona lânet etsin! Ne kadar da çok içki içiyor. diye lânet okudu. Bunu duyan Rasulullah (A.S.).“Ona lânet etmeyin! Vallahi o Allah ve Rasulünü seviyor. buyurdu. (Buhari, Ebû Ya’lâ)

Ebu Hureyre’nin (R.A.) aktardığı bir olayda da, yine içki yüzünden ceza verilen bir kimseye oradakilerin beddua etmesi üzerine Rasulullah (A.S.):
“Böyle söylemeyiniz! Kardeşinize karşı şeytana yardımcı olmayınız! (Buhari) Allahım onu affet, onu doğru yola ilet. Allah sana acısın deyiniz. buyuruyor. (Kandehlevî)




Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimeÇarş. 6 Mayıs 2009 - 8:57

Anne - Baba


Abdullah b. Mes’ud diyor ki: “Peygamber (s.a.s.) Efendimize:

-Allah’ın katında en sevgili amel hangisidir? diye sordum, Peygamber (s.a.s.):
-Vaktinde eda olunan namazlar, buyurdu.
-Namazdan sonra hangisi daha sevgilidir? dedim.
-Ana-babaya iyilik etmektir, buyurdu.
-Sonra hangisidir? dedim.
-Allah yolunda cihaddır, buyurdular. (Riyâzu’s-Sâlihîn, I, 347).

Çocuklar anne-babaları hakkında kötü konuşmamalı, onlara sövmemelidir, vasiyetlerini yerine getirmeli, dostlarına ikramda bulunmalıdırlar: “Ey Rabbimiz kıyamet günü, beni, anne-babamı ve bütün müminleri mağfiret eyle. ” (İbrahim, 14/41) diye dua etmelidir.

Baliğ olan çocuklar ana-babalarının odalarına her zaman izin alarak girmelidirler. Baliğ olmayan küçükler de şu üç vakitte ana-babalarının veya başkalarının odalarına izin ile girmelidirler:
Sabah namazından önce, yani yataktan kalkıp giyinileceği zaman; öğle uykusu sırasında yatsı namazından sonra yatılacağı zaman.
Çünkü bu vakitler karı-koca arasında mahrem vakitlerdir. Allah’u Teâlâ, bütün müminlere bunu çocuklarına öğretmelerini emretmiştir (en-Nûr, 24/58).

Hz. Peygamber, “kime iyilik edeyim” diye soran bir sahâbiye şu karşılığı vermiştir: “Ananıza (bunu üç defa tekrarlamıştır) sonra babanıza, sonra en yakın olanlara” (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1,2; Ebû Dâvud, Edeb, 120). Yine Peygamber Efendimiz “Anne Cennet kapılarının ortasındadır” (İbn Hanbel, V, 198); “Cennet annelerin ayakları altındadır” (Nesâî, Cihad, 6) buyurmuştur.

Çocuklar ana-babalarına karşı daima saygılı olmalı, onlara karşı tatlı dilli, güler yüzlü davranmalıdırlar. Ana-babanın bütün söylediklerini Allah’a itaatsizlik söz konusu olmadıkça, dinlemek ve kabul etmek gerekir. Her işte onların rızasını almaya çalışmalıdır. Onların hizmetlerini kendi hizmetinden önce görmelidir. Öldüklerinde de onları rahmetle anmak, onlar için hayır dua etmek, hayır yapmak, vasiyetlerini yerine getirmek gerekir.
Allah’a şirkten sonra en büyük günah ana-babaya itaatsizliktir. Ana baba İslâmî emirleri yerine getirmede ve yasaklardan kaçınmada titizlik göstermiyorlarsa ve hatta kâfir iseler bu onların ana-baba olmalarından doğan haklarını ortadan kaldırmaz. Dolayısıyla onlara Allah’a isyan teşkil etmeyen hususlarda itaat etmek ve her zaman iyi davranmak gerekir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Misafir
Misafir




BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Empty
MesajKonu: Geri: BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)   BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK) - Sayfa 3 Icon_minitimeÇarş. 6 Mayıs 2009 - 8:57

Meleklerin Yıkadığı Genç


Eshâb-ı kirâmdan Hanzala hazretlerinin henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Sevgili Peygamberimiz, eshâbını toplayarak islâma saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahâbiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala nın evine uğradı. Bu karar ve resûlullah Efendimizin emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud a gitmek üzere hemen sahâbenin arkasından koşmaya başladı ve eshâbının arasına katıldı.

Harp sona erince Müslümanlar Medine ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı sevgili peygamberimizin emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen hazreti Hanzala nın dul hanımı da vardı.Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları sevgili peygamberimiz (a.s) cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehit olan Hanzala nın hanımına gelmişti. Resûlullah Efendimize yaklaşarak:

- Ey! Allahın Resûlu! Hanzala nerede?

Sevgili peygamberimiz cevabında:

- Hanzala şehit oldu , buyurdu.

Bunun üzerine Hanzala nın hanımı:

- Yâ Resûlullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübârek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar, dedi.

Bunun üzerine sevgili peygamberimiz hüzünlü bir şekilde:

- Sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm, buyurdu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BAZI İSLAMİ HİKAYE VE OLAYLAR (İBRETLİK)
Sayfa başına dön 
3 sayfadaki 6 sayfasıSayfaya git : Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6  Sonraki
 Similar topics
-
» İbretlik Hikaye
» Kozmetik Olaylar....
» yahudi kızın ibretlik dersi
» Ali İmran 100.Ayetten Alacağımız İbretlik Dersler.
» Evlilikte bazı tüyolar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
UlkuGulu.Hareket-Forum.Net :: Dinimiz İslamiyet :: İslamiyet, Dini Konular-
Buraya geçin: