Ülkücüler ve Ergenekon
Bir internet sitesi Ülkücüler’in Ergenekon’a bakış açısını anlamak için anket yapmış.Ankete katılanların % 81’i Ergenekon’un varlığına inandığını, % 30‘u Ergenekon’un milliyetçiliğe düşman olduğunu belirtmiş.
Gerçekten de Ülkücü hareket Ergenekon mağduru olmuş bir hareket. 12 Eylül’den önce dış destekli Marksist hareketler sokakları, Üniversiteleri kasıp kavururken Ülkücüler son ana kadar kavganın içinde olmamak için direndiler. Bulundukları illerde, asayişi sağlamakla görevli tüm kuruluşlara müracaat ederek, eğitim-öğretim güvenliğinin sağlanmasını istediler. Ama darbeye karar vermiş olan irade,kavganın tavsamaması, daha da yaygınlaşarak toplumu bezdirmesi için elinden geleni yaptı. İsmi, adresi bilinen terör suçluları bilinçli olarak yakalanmadı. Bir çok ilde kışkırtma amaçlı eylemler yapıldı.
1978 yılında ilk sıkıyönetim Maraş olaylarından sonra ilan edildi.
Sıkıyönetim ilan edilir edilmez, doğu’daki ülkü ocaklarının tüm şubeleri faaliyetlerine ara verdi. Her hangi bir yargı kararı olmamasına rağmen güvenlik kuvvetlerinin işini kolaylaştırmak için Ocak’lar tamamen kendi insiyatifleri ile faaliyetlerini tatil ettiler.Buna rağmen terörün üzerine gidilmedi. Sansasyonel cinayetler devam etti. Öldürülen her genç, vurulan her insan toplumdaki kamplaşmayı daha da derinleştirdi. Sonunda darbe kaçınılmaz oldu. Bir gece ansızın düdük çaldığında terörün günlük bilançosu 15-20 ölüye çıkmıştı.Bir kaç günde bulunamayan, yakalanamayan terör suçlularının adresleri bulundu, örgüt liderleri elleriyle konulmuş gibi yakalandı. Ve kısa zamanda ortalık süt liman oldu.
12 Eylül kışkırtmalarının ülkücü harekete maliyeti ağırdı. 3000 şehit, binlerce yaralı ve darbeden sonra hapishanelere doldurulan binlerce genç. O binlerce gence işkencelerin en ağırı, en alçakcası yapıldı. Hapishanelerde baskının, zulmün en kahpesi uygulandı. 9 Tanesi 12 Eylül mahkemeleri tarafından idam edildi. Onlarcası işkence hanelerde şehit edildi. Sadece Malatya sorgusunda dönemin Ergenekoncularının şehit ettiği ülkücü sayısı ikiydi.
12 Eylül’ün bir Ergenekon operasyonu olduğuna şüphe yok.
Hala aydınlanamayan bir çok sansasyonel cinayet bunun en bariz göstergesidir. Mesela Malatya belediye başkanı Hamit Fendoğlu’nun katili hala bulunamadı. Bombalı paketle şehit edilen Hamido o tarihe kadar hiçbir terör örgütünün kullanmadığı bir usul ile şehit edildi. Mesela, ülkücülerin gittiği Ziraat mühendisleri birliğine yapılan baskının failleri hala bulunamadı. Bu baskında 5 ziraat mühendisi ülkücü silahlı bombalı saldırı sonucu şehit edilmişti. Gün Sazak’ın katilleri bulunamadı. Sadece bir kişi Almanya’da yakalandı, daha sonra intihar ettiği söylenerek olayın üstü örtüldü.
Ergenekon 12 Eylülden önce ülkücülerin kanını içerek semirdi. İşi bittikten sonra da dar ağaçlarını ülkücüler için kurdu. Bazıları ülkücü hareketin sembolleri arasında yer alan Ergenekon ismine bakarak tereddüt geçiriyor. Halbuki, Ergenekon bir ihanet şebekesidir. Türk’e, müslüman’a, milliyetçiliğe, milli varlığımıza, kısacası her şeyimize. İçinde bulunan simaların geçmişte ülkücü harekete karşı takındıkları düşmanca tutuma bakmak bunu anlamak için kafidir.. Toplumdaki fay hatlarına göre dönem, dönem Ergenekon’un taktik değiştirmesi kimseyi aldatmamalıdır. Bir gün Milliyetçiliğe, bir gün solculuğa, bir gün mezhepçiliğe yaslanmak bu taktiksel düşünüşün bir gereğidir. Onun için Ergenekon mağduru bir hareket olarak, şehidinin, gazisinin hakkı için ülkücüler bu terör örgütünden mutlaka hesap sormalı ve yargı sürecine aktif destek vermelidirler. Kan üzerinde saltanat sürmeye çalışanlara asla geçit verilmemelidir. Herkes verse de ülkücüler vermemelidir.
İrfan SÖNMEZ