Yeniden Ergenekon
An gelir, Türk ilinin kıymetini, töresinin değerini unutur. Düşman uyumamış beklemiştir. Hemen çakal sürüleri toplanır, atılırlar uyuyan bozkurdun üzerine. Bozkurt seslerini duymaz. Ta ki çakallar yanına yetişip ısırmaya başladıkları zaman anlar durumun vahametini. O an can havliyle çakalların birkaçını boğar ama ili çoktan elinden çıkmış, kendiside yaralanmış, yavru kurtları da bir ine saklanarak kurtarmışlardır kendilerini. Sonrasında bu yavru kurtlar o inde tekrar kurtlaşarak tüm çakallara hükmetmeye başlar.
İşte Ergenekon bu hikayenin benzeri bir şekilde türkün töresini terk ettikten sonra obasının elinden çıkışını, sonra kaçarak dağlar arasında saklanmalarını, orada çoğalarak dağı eritmelerini, sonrada bir bozkurdun yol göstermesi ile yeni yurtlarını bulmalarını konu alan bir destandır. Şüphesiz Ergenekon sembolik ifadelerle dolu olayın akışından çok ruhunu işleyen bir destandır. Anlayana verilen mesaj şudur: Türk; gurur ve Türklük bilincini kaybetmiş, dolayısıyla düşmanları yurdunu elinden almaya çalışmış, tüm aşireti dağılmış… Sonrasında dağdan çıkışta ise ateşle demir dağı eritmekse, özgürlük aşkının büyüklüğü manasına gelir. Yol gösteren bozkurt ise özgürlüğün türke yol göstereceğini sembolize eder.
Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz TÜRKKAN hocaya göre Türkler Ergenekon’u 8 defa yaşamıştır. Yani bu destan tarih boyunca güzelce anlaşılmış, yeni doğan balaların genetiğine işlenmiştir. İşte bu bilinç bugün dünyanın en mükemmel gramerine sahip, binlerce yıldır tarihe şekil veren, çok büyük medeniyetlere öncülük etmiş (Sümerler, babiller,roma, inka, maya, aztek, Selçuklu, Osmanlı,), teşkilatçı, özgürlüğüne düşkün, vatanperver, cesaretli bir millet yaratmıştır. Hani bazı aydınlar(!) Türk milliyetçiliğini Tanzimat’a sıkıştırır ya, işte bu ruh onlara ve dünyaya verilen en güzel cevaptır. Bu zincirin en son halkası da bilindiği gibi kurtuluş savaşıdır. Orada da Arapların uyuşuk kültürünün, dilinin etkisi hissedilmiş, dünya uyanmaya başlamış, türkse seher vaktini gece sanıp uyumaya başlamış, içte ve dışta isyanlar meydana gelmiştir. Burada da zaptedilemeyen sarışın bir kurt budunu toparlamış, demir dağlar eritmiş, geriye de bu şuurla işlenmeyi bekleyen balalar bırakmıştır.
Ancak bazı kurt kırmaları, bu şuura ulaşamamış, töreye uygun davranamamıştır. Bunun sonucunda da düşman bu sefer sinsi bir şekilde yaklaşmıştır. Artık direk kurda değil de onun obasını tahrip etmeye, onun içtiği suyu zehirlemeye başlamışlardır. Bunun adına da sivil toplum dernekleri, sıcak para, yabancı sermaye, özelleştirme uzun vadede borçlanma, demokrasi, ab, ermeni soykırımı, patrikhane, stratejik ortaklık, pkk, demiş, Türk’ün genetiğiyle oynamaya başlamışlardır. Görev bilinci hiçbir zaman eksilmeyen ülkücü bozkurtlarsa bu pis kokuları duymaya başlamış, obayı uyarmaya başlamışlardır. Artık sabır taştı, bu ateş yakılacak bu dağlar delinecektir.
Türk ili uyanmıştır, ama bu ateşin nasıl yakılacağını, bu dağın nasıl delineceğini bilmiyor.
Bu konuda da sarışın kurdun ilacı hatırlanmalıdır: muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
İşte ilaç…
Unutmayalım! Artık üstümüze gelmeye korkuyorlar, çünkü onlar tarihi unutmazlar. Bu yüzden dediğimiz gibi demokrasi, sivil toplum gibi süslü püslü kelimelere sarmış, ihanetin kokusunu almayacağımızı sanıyorlar.
Ama ihanet ortadadır! Sadece oyun kuralına göre oynanmalı, savunma silahlara göre yapılmalıdır. Zaten dediğimiz gibi bizimle savaşmak gibi bir deliliği yapamazlar bu saatten sonra. Bu yüzden artık vatan için ölmek değil, vatan için yaşamak, vatan için çalışmak, vatan için düşünmek zamanıdır. Ülkücü Türk Gençliği bu ruh ve şuurla kendini yetiştirip, gelebileceği en üst noktaya gelerek, vatan hizmetinde olmalıdır. Bu atılımda sosyal yaşamdan ekonomiye, uluslar arası ilişkilerden coğrafyaya, siyasetten matematiğe, fizikten genetiğe, nano teknolojiden bilişim sistemlerine, dilden edebiyata, tarihten sosyal bilimlere kadar bu cephelerde görev alabilecek genç bozkurtlara ihtiyaç duymaktadır vatan.
Unutmayalım ki, gazze şeridinden çeçenyeya, balkanlardan Afrika ortalarına, kudüsten doğu türkistana kırımdan kerküğe, telafer, bağdattan karabağa tüm esir Türklük ve insanlığın umudu, İslam ahlak ve faziletiyle Türklük gurur ve şuurunu ruhuna işlemiş Türk milliyetçileridir.
Yetmedi mi anadoluya kadar çekilmek?
Daha neyi bekliyoruz, hadi, çalınsın kösler, inlesin mehter, dua etsin erenler…
Murat Emre