Ben politikacı değilim, olmaya da hiç niyetim yok.
Zira politik bile davranamam.
Hatta o hususta özellikle beceriksizim.
Ama size sizi anlatabilmek için,
Yaptıklarınızın ağırlığını anlatabilmek için,
Belki kendinizi görürsünüz diye A-4 kağıdı büyüklüğünde bir ayna tutabilmek için Politikacıların çok kullandığı o bildik cümleye sığınmak zorundayım.
Tarih sizi affetmeyecek Sayın Başbakan!
Sizi tarih gerçekten af-fet-me-ye-cek!
Çünkü siz,
bu toplumu adına türban denilen bir kılıçla, kanata kanata, yara yara ikiye böldünüz.
'Velev ki siyasi simge, suç mu?' sözleriyle fitili ateşleyerek meseleyi özellikle böyle kan davası noktasına getirdiniz. Söz verdiğiniz gibi kendinizden olmayanı da kucaklamak yerine tokatlamayı tercih ettiniz.
Kimse birbirini sevmesin, saflar derinleşsin, bıçaklar bilensin istediniz.
Ettiğiniz her lafla bilerek ve isteyerek nefret tohumları ektiniz.
Çünkü siz, öfkelisiniz.
Sizden olmayan herkese o yukarıdan bakan tavrınız aslında duyduğunuz korkunç öfkeyi maskelemek için. Öfkelisiniz.
Çünkü sevgisizsiniz. 'Öfke de bir hitabet biçimidir' savunmasıyla ise sadece komiksiniz.
Öfke hitabet biçimi olsa da asla bir yönetim biçimi olamaz gerçeğinden bihabersiniz.
İşte bu yüzden öfkeyle kalktığınız gibi zararla oturacaksınız.
Çünkü sizin hırsınızın sonu yok.
Her yer, herşey sizin olsun, herkes sizden olsun istiyorsunuz. Sizden olmayana dayanamıyorsunuz. Sizi eleştirmelerine katlanamıyorsunuz. Bunca yıl her yaptığınızı şakşaklayanlara o kadar alışmışsınız ki, AB müzakerelerine gittiğinizde elinizde koca bir hiçle dönmenize rağmen Avrupa Fatihi diye manşet atanlara o kadar güvenmişsiniz ki, uçağınıza binenlerin hep sizi alkışlayacağına o kadar eminmişsiniz ki en ufak bir eleştiride çığırınızdan çıkıyor, saldırganlaşıyorsunuz. Bunca vakit sizi şakşaklayanların arka sayfalarındaki çıplak kadınları ise nedense şimdi görüyor ve kadınları kullanmaya alışkın zihniyetinizle günün güzellerini sivriltip sivriltip silah yapıyorsunuz. Oysa ne komik ki aynı gazeteler size Avrupa Fatihi diye manşet atarken yine aynı kadınları kullanıyordu.
Ama nedense bunu görmezden gelebiliyorsunuz.
Çünkü savaşta herşeyin mübah olduğu bir ekolü temsil ediyorsunuz.
Çünkü siz dinin de dindarlığın da bir tek sizden olanlara ait olduğunu düşünüyorsunuz.
Sizin için inanmanın tek şartı başını örtmek.
Çalan da,
çırpan da,
yiyen de,
yediren de,
satan da,
sattıran da
türbandan yanaysa onu üstün tutuyor,
üstün olduğuna inanıyorsunuz.
Herbiri bilmem kaçyüz dolarlık has ipek örtüler takmış eşlerinizle İslam birtek sizinmiş gibi davranıp,
ulema kesilip
büyük kalabalıkları saf, temiz ve yürekten inancından soğutuyorsunuz.
İslamiyeti kendinize mal ediyorsunuz.
Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başbakan.
Yanlış yapıyorsunuz.
Çünkü siz gerçekleri konuşmak yerine mazlum edebiyatı yapıyorsunuz.
İşler sizin için biraz ters gittiğinde o yanık sesinizle ve izanınızla ve insafınızla ve adabınızla ezilmiş halk kahramanını oynuyorsunuz.
Eğer ezilen halkın kahramanı olmaksa niyetiniz , sizin ve şürekanızın gemilerini, villalarını, bitmek bilmeyen dünyalıklarını nasıl açıklıyorsunuz?
Bu halk bir torba kömüre,
iki dize şiire birini halk kahramanı yapar diye düşünüyorsunuz.
Çünkü aç.
Çünkü çaresiz.
Çünkü kimsesiz.
Ama ya 'Gayrık yeter' derse, ya birgün gözü açılır da o bir torba kömür için kimlere ne tavizler verildiğini görürse…
O bir torba kömür için çekilen peşkeşleri farkederse…
'Neden ben elektriğe bu kadar para veriyorum?'
diye sorarsa…
Benzinin neden bu kadar çok pahalı olduğunu merak ederse…Hani olur da birgün gözü açılır da gerçekleri görürse…
Hiç mi korkmuyorsunuz?
Dedim ya sizi tarih affetmeyecek Sayın Başbakan.
Siz ki haktan, hukuktan, kul hakkından korkmazsınız.
Ama tarihten korkun Sayın Başbakan.
Çünkü ellerinizde Türkiye'nin kanı var.
Ellerinizde türbanı kılıç yaparak kanata kanata, yara yara ortasından ikiye böldüğünüz Türkiye'nin kanı var.
İşte bu yüzden tarih sizi hiç affetmeyecek Sayın Başbakan.
Hiç af-fet-me-ye-cek!
ALINTIDIR